Sohbet Odaları
  Ekart
  Forum
  Güzel sözler
  Hazır mesajlar
  Rüya Tabirleri
  Şiirler
  Şarkı Sözleri
  Fal - Burçlar
  Komik Videolar
  Oyun
  Hikaye
  Fikra
  Şifalı Bitkiler
  Gazeteler
  Komik Sözler
  Komik Mesajlar
  Msn Resimleri
  Msn Ifadeleri
  Msn Adresleri
  Programlar
  Iddaa
  Oyun Hileleri
  Radyo
  Güzel sözler
  Sevgi Mesajları
  Aşk Hikayeleri
  Aşk Şiirleri
  Hazır Aşk Mektupları
  Hazır Sms
  Hazır Mesaj
  Aşk Sayfaları
  Komik Animasyonlar
  Komik Fıkralar
  Komik Yazılar
  Komik Karükatürler
  Komik Videolar
  Komik Resimler
  Komik Sesler
  Kamera Şakaları
  Komik Sözler
  Yemek Tarifleri
  Bebek Resimleri
  Bebek Isimleri
  Kalori Cetveli
  Güzellik Estetik
  Pratik Bilgiler
  Kilo vermek
  Makyaj
  sanalkahve.com/msn
  sanalkahve.com
  sanalkahve.com
  sanalkahve.com
  sanalkahve.com
 
  Aşk Hikayeleri, Aşk Hikayesi
 
    aşk çiçeği
    aşklar üşürken gelirdi
    acılar karla kaplanırken
    aptal kral
    ay gülüm
    bagaj içinde yolculuk
    benim dünyam
    benimle gel
    ben derdimi kime anlatayım
    biriciğim
    canım
    can çiçeği
    ceylanlar
    emi
    erkekler
  sevginin gül rengi
  gerçek aşk
  genç adam
  gülümse
  gurbet çiçekleri
  gurbet ve tutkular
  ıslak odanın misafirleri
  iki gözlüm
  kadınlar
  kadın
  karmaşa
  konuşun benimle
  masal
  melekler bile ağladı
  mutluluk
 
 Bagaj İçinde Yolculuk
 
Fransa’ya gelmek için, evin tek kızı Aynur’u, babası arabasının bagajında saklayarak gümrüklerden geçirmişti. Yolculuk kolay olmamıştı yani...Kameralı yollara gelmeden önce Ayşe bagaja giriyor... Gümrüklerden iyice uzaklaşınca bagajdan çıkarılarak aracın içine alınıyordu.
Annesi ve babası bir zorluk çıkmaması için dualar yapıyorlardı. Aynur’a da :
- Dua et kızım ... Zor durumdaki kişinin duası kabul olunurmuş...diyorlardı.
Paris’e böyle geldiler... Garge bölgesine yakın bir yerde oturuyorlardı. Peynirden sucuğa kadar bir çok şey getirmişlerdi...Hasan efendi:
- Kızım gördün ya... buralara kolay gelinmiyor...Ekmek de kolay
kazanılmıyor...Türkiye’de bir saat çalışan burada 5 saat çalışmalı ki
insan bunların gözüne girebilsin...1978 yılında bir vatandaşımızın çocuğu öldü... Paris’te oturuyorlardı. Çocuğunun cenazesini yıkayacak bir imam dahi bulamadılar... Kolay değil buralarda yaşamak...

Aynur bir taraftan gülüyor, bir taraftan da maceralı yolculuğunun kendisini etkileyen yönlerini dile getiriyordu:
- İki büklüm arabanın içinde, yakalandım yakalanacağım korkusu bir yana, yollarda peynir ve sucuk kokularından epeyce bunalmıştım. Araba ağırlaşınca veya dışarıdan değişik sesler duyduğumda da yüreğimi korku sarıyordu... Neyse ucuz atlattık...
Babası arada sırada ona takılmadan da edemiyordu... ”Nasıl bagajın içi rahat mıydı ? “ diye.

Fadime hanım ne de olsa tecrübeliydi...Kızıyla gündüzleri tanıdıklarına gezmeye gidiyorlar... Pazar alışverişlerini de onunla yapıyorlardı.

Bir gün babası işte iken tanımadıkları bir bayan telefonla arayarak Kendilerine ziyaret için gelmek istediklerini belirtti. Fadime hanım telaşlanmıştı...Aynur’a :
- Kızım Fransa’da yaşıyoruz... Buralarda 72 millet var... Kimin ne olduğu ve ne yaptığı belirsiz. Anlayacağın insanlara buralarda
güvenilmiyor...Sen 18 yaşını doldurdun... Bir evin tek kızısın... Zaten bizim niyetimiz hayırlı bir kapı bulup, seni buralarda evlendirmek... Babaannenin yanında uzun süre kaldın... Liseden orada mezun oldun... Hani tahsilli de sayılırsın...Sen gelenlerin yanına çıkma... Sadece bir görünürsün, o kadar...Aman dikkat et kızım... Biliyorsun senin oturma iznini alman için burada oturma izni olan iyi bir insanla evlenmen lazım...

Aynur annesinin bu sözlerinden sonra :
- Yani demek istiyorsun ki bu kişiler beni istemeye gelecekler?
Halime hanım kızına iyice yaklaştı :
- Kızım tanımadığımız insanlar niye bize gelsinler ki...Geliş sebeplerini de açıklamadılar... Yani tek bir husus kalıyor... O da seni
istemeleri...
Aynur’un içini sıkıntı sarmıştı...
- Pekiyi anne! Babam da evde yok!... Haydi Kötü niyetlilerse...
- Kızım zaten biz karar veremeyiz ki... Babanla oturup konuşmamız lazım... Böyle bir niyetleri varsa?

Bir saat sonra kapılarının zilleri çalındı. Kapıyı Fadime hanım açtı. Kırk beş yaşlarında bir bayan kapının önünde idi...Yanında ise yirmi yaşlarında bir genç vardı.
- Benim adım Zahide... Bir üst sokakta oturuyoruz.Kızınızla sizi geçen pazar yerinde gördüm. Misafir kabul eder misiniz, dedi...
Fadime hanım :
- Buyurun...buyurun... dedi. Ve onları içeriye aldı.
Biraz sohbetten sonra Zahide hanım :
- Allah’ın emriyle kızınızı kardeşim Ayhan’a istemeye geldim...Uygun
görürseniz biz kesin kararınızı öğrenmeye yine geleceğiz...
Fadime Hanım,
- Siz telefon numaranızı bırakın... Biz size kararımızı bildiririz...
Biliyorsunuz kocam Karadenizlidir...Bu konuda hem titiz hem de söz sahibi odur...Söylediğim gibi tek evladımıza karşı, bizim elbette bir sorumluluğumuz vardır...
Zahide hanım:
- O halde ne zaman bizi arayabilirsiniz ?
Fadime Hanım :
- Hanımefendi! Bu işler aceleye gelmez... Aileler birbirini önce tanıması lazım...Kardeşiniz nerede çalışıyor? Sizi kimler tanıyor? Türkiye’deki tanıdıklarınızı adreslerini bırakın... Biz bir araştıralım... Sonrası kolay...
.................
Gelen misafirler çeşitli telefon ve adresler bırakarak ayrıldılar...
.......

Akşam üzeri işten dönen Hasan efendiye olup bitenleri Fadime hanım anlattı. Hasan efendi kendisinin olmadığı bir sırada böyle iki kişinin kızlarını istemeye gelmelerine bir anlam veremedi.
Sonra gelenlerle ilgili epey araştırma yaptı... Ve bir gün akşam hanımına:
- Bak hanım beni iyi dinle! Bizim bir evladımız var... Bunu ne sen ne de ben haydi git, der gibi sokağa atamayız...Oğlan işsiz ve turistmiş burada... Yani bizim kız gibi oturma iznini alamamış...Bizim kızla evlense bile burada yani Fransa’da kalmaları mümkün değil... Böyle bir halde polis yarın bir gün her ikisini de enseler... Bir diğer husus Türkiye’de bu adam içmiş içmiş kendi öz babasını bıçaklamış...Sen böyle birisine şimdi kızını verir misin?
........

Fadime hanım gözleri dolmuştu. Kocasına, verdiği bilgilerden dolayı teşekkür etti ve Zahide hanıma verilecek kızlarının olmadığını duyurdu...

Aradan birkaç gün geçmişti... Üst katta oturan komşularının yedi yaşlarındaki kızı Serpil, Aynur’a resim yaptırmak için geldiği bir sırada telefonlarının zili çaldı.
Tanımadığı bir ses idi... Fadime Hanımla konuşan:
- Evde misiniz? diye soruyordu...Bir bayan sesiydi...
.........................
Fadime hanım kızına :
- Haydi kızım sen yukarı komşuların evine git... Serpil’in burada benimle kaldığını annesine söyle. Ben çağırmadan da sakın buraya gelme...Anladın mı?
Fadime hanım bir saat sonra kapının zilinin çalmasıyla kapıyı açtı...

Üç maskeli adam kapı açılır açılmaz içeriye girdiler... Bunlardan biri kolundan tutarak Fadime hanımı ters çevirdi... Ve ağzını bir eliyle kapadı. Diğer ikisi, odalarda Aynur’u arıyorlardı. Bu arada Serpil maskeli adamları görünce korkarak çığlık çığlığa bağırdı. Kapının açık olmasıyla birlikte bu çığlıkları duyan yukarı katlarda oturan Türkler aşağıya bir panik halinde inmeye başlamışlardı...
Korkuyla üç adam bir şey elde edemeden kaçmak zorunda kalmışlardı.
Gerçek anlaşılmıştı... Kızlarını istemeye gelen kişiler kaçırmayı da planlamışlardı.
..................
Bu olaydan sonra çaresiz kalan Hasan efendi arabasının bagajında getirdiği kızını ilk kalkan uçakla Trabzon’a geri götürdü....
 

Bu Hikaye yi Arkadasina Gonder