Gosterilen 1 - 9 arasi, toplam 22 Blog mevcut.
Sayfa:
1 |
|
|
İnsanlar vardır;
Üstü nilüferlerle kaplı, bulanık bir göl gibi.
Ne kadar uğraşırsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı;
içine daldığınızda ne kadar yanıltıcı.
Ne zaman ne geleceğini bilemezsiniz.
Sokulmaktan korkarsınız.
Güvenemezsiniz.
İnsanlar vardır;...
Derin bir okyanus.
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi.
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız.
Yanında kendinizi içi boş sanırsınız....!!!
Etiketler: ŞİİR
Ben bir erkeğim ;
Önce sana melek gibi davranırım. Kızları önemsediğimi vurgularım.
Sonra yakın arkadaş oluruz çıkarız. Sen bana aşık olursun bensiz yaşayamazsın, ben seni sen farklısın diye kandırırım.
Sen herkese beni anlatırsın aşık oldum diye.
Bende herkese seni anlatırım kullanıyorum diye. Artık bana aşık olursun bana kırılınca…
2 güzel söz söylerim affedersin ben sıkılınca sana trip atarım a.........
ğlasanda umrumda olmaz.
Sonra ilişki sıkınca ayrılırım. Sabah akşam ağlarsın, pişman olursun ve bana yalvarırsın.
Ben gülerim hiç olmamışsın gibi hayatıma devam ederim.
Kızlarla konuşurum, eğlenirim ne biliyim seni takmam bile
Ben bir kızım ;
Sen senin için ağladığımı sandığın zamanlarda aslında bizzat kendime ağlarım.
Sen bana geldiğinde sende kimsenin göremediğini gördüğüm için sana kucak açarım.
Sen beni kendine aşık etmek için klişe lafları birbiri ardına sıralarken,peşimden koşarken seni mutlulukla izlerim.
Çünkü bilirim, neticede sonu sadece bir hoşçakal’dır.
Sen beni üzersin ve ben ağlarım.
Belki de yalvarırım.Ama bu sana değil,kendime yeniden gelebilme çabamdır.
Ben ağlarım,çok ağlarım, hatta hep ağlarım.
Ama aşkı senden çok daha iyi bilirim ve bu yüzden en çok ben ağlarım.
Sen gülersin dışından,ben senin taa içini görürüm.
Bu yüzden arkadaşlarıma seni anlatırım,konuştukça büyürsün içimde.
Aynı zamanda da yok olursun.
Ve sen günün birinde bana haksızlık ettiğini düşünüp geri geldiğinde, ben gerçekten gülümsüyor olurum..
Bu yazıyı defalarca paylaştım, yine paylaşıyorum. Çünkü her okuduğumda sanki ilk defa okuyormuşum gibi derin duygulara kapılıyorum.
Lütfen okumayan kalmasın...
Yaşanmış gerçek bir hikayedir...
Hz. Azrail'in Güzelliği Onk. Dr. Halûk Nurbaki'den gerçek bir hatıra.. Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi asan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptim. Bunlardan 1976 yılında yaşanmış bir olayı size nakletmek istiyorum. Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine ragmen, bazi formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm. Ancak Serap'in da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. Bir iş kadını olan
Serap, 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir'e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak: --''Doktor bey,'' dedi. ''Ben size...dargınım.'' -- ''Niçin?" diye sordum. --"Siz...dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH 'ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?" Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildigim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. O'nu üzmemeye çalışarak:
--"Doktora ulaşmak kolaydır'' dedim. ''Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..."
Konusmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladi. Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yani sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlerini bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu.
Vefatına bir hafta kala:
--"Doktor bey'' dedi. ''Ben ölürken ne söylemeliyim?"
--"Senin durumun çok özel" dedim. ''Kelime-i Sahadet sana uzun gelir. O anı fark edince ''Muhammed'' (s.a.v) sana yeter."
O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya
çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim.
Dönüşümde annesi telefon ederek:
--"Serap, bir haftadir morfin yaptırmıyor." Dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor."
Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasininsebebini sordum. Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum.
"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanir ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?.
İşte Serap, böyle bir hanımdı. Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa, son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap'in acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair bir işaret sezdim.
Ertesi gün O'na:
--"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin."
Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son sorusunu da sordu:
--"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"
--"Kızım," dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."
Salı günü Serap'in ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:
--Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı.Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:
--"Doktor bey'e söyleyin, dedi. Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!.
Tüm inanan müslüman kardeşlerimize ve şuan bu yazıyı okuyan bütün kardeşlerimize, RABBİM son nefeslerinde Kelime-i Şehadet getirmeyi nasip etsin. (Amin)
Annem 'Kız arkadaşlarını unutma' diye tavsiyede bulunmuştu..
'Yaşın ilerledikçe senin için daha önemli olacaklar,
kocanı-çocuklarını ne kadar çok seversen sev, yine de kız arkadaşlarına ihtiyaç
duyacaksın..
Onlarla bir yerlere gitmeyi ihmal etme.....
Onlara vakit ayır ve kız arkadaşlarını daima hatırla..
Onlar sadece arkadaşların değil..
Senin kardeşlerin, kızların...' demişti..
'Ne kadar komik bir öğüt. Daha yeni evlenmedim mi ?
Artık ben evli bir kadınım.
Kız arkadaşlarına ihtiyaç duyan bir genç kız değilim ki.
Bundan sonra kocama hayatımı adamak,yapacağım tek şey olacak'
diye düşünmüştüm..
Ama yıllar geçtikçe,ne anlama geldiğini çok iyi anladım..
Zaman geçiyor..
Hayat akıyor..
Mesafe ayırıyor..
Aşk büyüyor..
Sonra azalıyor..
Kalpler kırılıyor..
Kocalar evde bir yerde duruyor..
Veya evlilikler mahkemede son buluyor..
İşler geliyor ve gidiyor..
Ebeveynler ölüp gidiyor..
Komşular değişiyor..
Ama kız arkadaşlar hep oradalar...
Siz onları bırakmadığınız sürece.. Geçen yıllar ve arada kaç km.mesafe olduğu hiç önemli değil..
Bir kız arkadaş,hiçbir zaman ona ihtiyaç duyduğumuzdan
daha uzak değil..
Hayatınız içinde, öyle ya da böyle, yakin ya da uzak..
Arkadaşınız olan kadınlara bunu yollayın..
Ben şimdi yaptım bile...
Tüm Kız Arkadaşlarıma Sevgiler.
SİZİ SEVİYORUM..
Bir aile kutu içecekleri ile birlikte pikniğe giderler. Aile üyelerinden ikisi Pazartesi günü hastaneye kaldırılır ve yoğun bakım ünitesine alınır. Ve Çarşamba günü aile üyelerinden biri ölür.
Otopsi sonuçlarına göre ölüm sebebi leptospiroz'dır. Sebep olan bakteri tenekenin üzerinde yaşamaktadır ve içecek bardak kullanılmadan içilmiştir. Test sonuçları bakterinin tenekenin üzerine kurumuş fare idrarından bulaştığını ortaya koymuştur. Bildiğiniz gibi bu kutular depolarda saklanıyor ve genellikle hiç bir temizlik yapılmadan perakende olarak satışa sunuluyor. Yapılan bir çalışma içecek kutularının üzerinin umumi tuvaletlerden daha kirli olduğunu ortaya koymuştur. (daha fazla mikrop ve bakteri yaşıyor) Bu nedenle kutu içecekleri tüketmeden önce mutlaka yıkayın. Sağlığınız için bu bilgiyi sevdiklerinizle paylaşmanızı öneririz.
Prof.Dr. Can Akman
Bir davada tanıklık etmesi için kürsüye yaşlı bir teyzeyi çagırırlar
Kadın yerine oturur ve davalının avukatı kadına yaklaşır
Ayşe Hanım
Beni tanıyor musunuz ?
Yaşlı teyze cevap verir
Ah evet Avukat Bey sizi çocuklugunuzdan beri tanıyorum
Siz taa o zamanlar bile aileniz için tam bir baş belasıydınız
Sürekli yalan söylüyorsunuz, karınızı komşunuzla aldatıyorsunuz, en yakınım dediginiz insanların arkasından konusuyorsunuz, 2 lira fazla kazanmak için herkesi satarsınız
Davalının avukatı başta olmak üzere bütün salon şok olur
Adam ne yapacagını bilemez bir halde kadına tekrar sorar
Peki Ayşe Hanım, ya karşı tarafın avukatını tanıyor musunuz ?
Kadın yine cevaplar
Elbette tanıyorum
Çocuklugunda ona dadılık yapmıstım
Tembel, ödlek ve alkolik adamın tekidir
Etrafında bir tek dostu yoktur ve herkes onun hala geceleri altına kaçırdıgını söylüyor
Yine herkes şokta
Bütün salonu bir ugultu kaplar
Hakim kürsüye tak tak tak vurup herkesi susturur ve her iki tarafın
avukatını da kürsüye çagırır ve ikisine de egilmelerini söyleyerek
kulaklarına şunu fısıldar
Eger bu kadına beni tanıyıp tanımadıgını sorarsanız anam avradım olsun ikinizi de harcarım der
Birini sevmek, her şeyi riske atmaktır- ve genelde buna değer.
“Bizi özgür bırakan tek şey aşktır.”
Kadınların birbirlerini her zaman desteklemesi gerekir.
“Bir kadın, ne zaman kendi sesini duyurmak için ayağa kalksa, planlamamış bile olsa, tüm kadınlar için de ayağa kalkmış olur.”Başarının anahtarı çok basit: Keyif almak
“Başarı kendinizi sevmektir, işinizi sevmektir ve işinizi nasıl yaptığınızı sevmektir.”
Değiştirebileceklerinizi değiştirin ama kontrolünüz dışında olanları da kabul edin.
“Bir şeyi beğenmiyorsanız onu değiştirin. Eğer değiştiremezseniz kendi tutumunuzu değiştirin. Şikâyet etmeyin.”
İç sesinize ve içgüdülerinize güvenin.
“Kendinizi dinleyin. O sükûnet içinde Tanrı’nın sesini duyacaksınız.”
Affetmenin değerini bilin.
“Kendinize verebileceğiniz en güzel hediye affetmektir. Herkesi bağışlayın.”
“Kıçına tekmeyi basmaya” cesaretiniz olsun.
“Hayat tam bir baş belasıdır. Dışarı çıkın ve kıçına tekmeyi basın.”
Eğer kötü bir hayatınız varsa, ilişki veya iş, hemen ayrılın.
“Yeni bir yola koyulmak zordur ama bir kadını için için kemiren o durumda kalmaktan daha zor değildir.”
Gülümsemeyi hiçbir zaman ihmal etmeyin.
“Kadınlar sert ve hassas olmalıdır. Mümkün olduğunca gülmeli ve uzun bir ömür sürmelidir.”
İnsanları nasıl hissettirdiğiniz, arkanızda bıraktığınız izinizdir.
“Öğrendim ki, insanlar sizin ne söylediğinizi, ne yaptığınızı unutuyor. Ama onlara nasıl hissettirdiğinizi unutmuyor.”
Howard, yoksul bir ailenin çocuğuyduve okul giderlerini karşılamak için kapı kapı dolaşarak eşyalar satıyordu.
O gün, hiçbir şey satamamıştı ve karnı da çok açtı. Bundan sonra çalacağı ilk kapıdan yiyecek birşeyler istemeye karar verdi. Kapıyı açan sevimli genç bayanı görünce utandı. Yiyecek bir şeyler yerine "Affedersiniz, bir bardak su rica edebilir miyim?" diyebildi yalnızca. Genç bayan, çocuğun aç olabileceğini düşünerek kocaman bir bardak süt getirdi ona.
Çocuk,sütü yavaş yavaş içine sindirerek içtikten sonra "Çok teşekkür ederim, borcum ne kadar?"diye sordu.. Genç bayana. Genç bayan, "Borcunuz yok" diyerek, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle devam etti; "Annem, gösterdiğimiz şefkat ve nezaket karşılığı olarak asla bir bedel ödenmesini beklemememizi öğretti bize" dedi. Çocuk "O halde çok teşekkürler, yürekten teşekkür ederim size" dedi. Howard Kelly, evin önünden ayrıldığı zaman kendisini yalnızca bedensel olarak değil, ruhsal olarak da güçlü hissediyordu. Yıllar sonra genç bayan çok ender rastlanan bir hastalığa yakalanmıştı. Yöredeki doktorlarçaresiz kalınca, hastalığı ile ilgili araştırmalar
yapılması için onu büyük kente gönderdiler. Dr. Howard Kelly, konsültasyon yapması için çağrıldığı hastanın hangi kasabadan geldiğini duyunca heyecanlandı. Artık genç olmasa da
yıllar önce kendisine sevgiyle yaklaşan bayanı ilk gördüğü anda tanımıştı ve onun yaşamını kurtarmak için elinden geleni yaptı.
Uzun süren tedaviden sonra bayan sağlığına kavuştu. Dr. Kelly,denetlemesi için önüne getirilen faturaya şöyle bir baktı ve üstüne
birşeyler yazarakzarfın içine koydu ve hasta bayanın odasına gönderdi. Kadın elleri titreyerek aldı zarfı eline. Açmaya korkuyordu...
Hastane faturasını asla ödeyemeyeceğini ve geri kalan yaşamı boyunca bu faturayı ödemek için çalışacağını biliyordu. Sonunda zarfı açtı ve faturaya iliştirilmiş bir not dikkatini çekti. Kâğıtta şunlar yazılıydı: "Hastane giderlerinin tamamı bir bardak süt karşılığı ödenmiştir.".
Güçlü kadın sevilmez…
Güçlü kadın çekilmez…
Onun tek suçu, güçlü olmaktır…
Her attığı adımda, sağlam yere basar.
Faturalarını ve ev kirasını kendi öder, arabasını kendi kazandığı parasıyla alır.
Zor durumda kaldıysa, telefona sarılıp yardım istemek yerine, önce oturup “ne yapabilirim?” diye düşünür.
Kendine olan özgüveniyle birlikte, içindeki heves ve istek ona başarıyı getirir. O, hiç pes etmez...
O inanır...
Kaybetse’de üzülmez, çünkü güçlüdür...
Güçlü kadınlar sevilmez...
Terketmek kolaydır...
Çocuğu olsa bile o, güçlü bir kadındır ve başının çaresine bakabileceği için pek’de ilgilenilmez.
Zayıf kadın; çevresindeki insanlara bağlıdır.
Hep yardıma ve sevgiye muhtaçtır.
Ona araba, mücevher alındığında hoşuna gider...
En ufak bir sorun’da telefona sarılıp yardım ister...
Güçsüz kadın, terk edilemez...
Çünkü o, yalnız yaşamaya alışık değildir...
O, kendi ayakları üzerinde duramaz...
O muhtaçtır...
Güçlü kadınlar, çekilmez...
Kadın; rakip görür, komplekse girer, kıskanır...
Erkekse; kaldıramaz, onu taşıyamaz...
Sonunda, hep güçlü kadın terk edilir... Güçlü kadın yalnızdır... Güçlü kadın çekilmez... Güçlü kadın sevilmez...
Erkeğine muhtaç olan kadınsa, koruyup kollanır...
Saçı okşanır...
Güçlü kadınsa, yalnızdır...
İlgi görmez, gösterilmez...
O yine de, güçlü kalmak için, savaş verir...
Tek suçu ise, güçlü olmaktır...
Oysa; o da, bir Kadındır...
O da, ilgi bekler...
Onun da belli etmese’de saçı okşandığında hoşuna gider...
O da, zorlanır...
O da, üzülür...
O da, yorulur...
Onlara bu kadar yüklenmeyin...
Onları da anlamaya çalışın...
Onlar ki; Kadın-Erkek eşitliğini kanıtlamak için çabalayan Kadınlar...
Çocuklarına hem Anne, hem de Babalık yapanlar...
Omuzlarında ki yükü hafifleteceğinize, sırtlarına bir yük daha eklemeyin.
Sert görünen kalbinin içinde, yufka gibi bir yüreği vardır onun...
O; sadece korumak ister kalbini...
Kendisini ve çevresini kötülüklerden uzak tutmak...
Kolay değildir Kadın olmak...
Hele’de güçlü durmak...
Sayfa:
1 |
|
|
|