Yaşanan andır, anı yaşamaktır. Hayat nedir ki, Sabah erkenden kalkmış olmanın mahmurluğunda, suluğu, beslenme çantası olmayan yaa 5 saat için ne suluğu ne beslenmesi diyen ilkokul çocuğudur. Hayat, fabrikanın yolunu tutmuş tek derdi evini geçindirmek olan pos bıyıklı amcanın sert bir şekilde boğazını temizleyip tükürdüğü koyu balgamdır. Hayat nedir ki, Bir belediye otobüsünde her gün gördüğü, aşık olduğu kıza hiçbir şekilde sevdiğini söyleyemeyecek olmanın acısını, kahretmişliğini içine gömen liseli gencin yüzündeki sivilcelerdir. Bir otobüs durağında bekleyen onca insanı umursamadan uyanıklığa verip bir şekilde kendini içeriye atabilmenin telaşındaki sahtekar yolcudur. Bu kadar kötü müdür hayat. Değildir elbet. Güzel şeyler de vardır. Mesela. Bir semt pazarının akşama bıraktığı çöpleri temizleyen yüzü gözü kapalı kim olduğunu anlaşılmayan, yanından geçenlerden uzak durmaya çalışan adama yaklaşıp kolay gelsin abi, hayırlı akşamlar dedikten sonra yüzünü kaldıran o adamın sapsarı dişlerini görebilmektedir mutluluk. Hayat nedir ki, Dizmişsindir elini. Tektir el. Bi çekersin joker. As papaz joker vale el tamam. Ulan dersin bir döneyim. Baba bi çekersin kupa kızı. Alırsın jokeri eline. Koyarsın yere 14 kâğıdı. Alın ulan ben bittim. Her el yaşanan o alışala gelmiş şaşkınlık hâkim olur bir süre. Derken biri atlar oradan, lan oğlum sen yere kağıt atmadın. İşte tam o esnada elinde tuttuğun jokeri indirirsin masanın üstüne laaapp diye. All bu da sana girsin. Karşında zort olmuş üç sevgili arkadaş. Bir da sağ yumruğa sol elinle bi kapatırsın şşaaakk diye. Keyif budur. Mutluluk da bunun gibi bir şeydir zaten. Hayat basittir. Hayat yolda yürürken önünden giden küçük çocuğun hislerinin neler olduğunu düşünebilmek kadardır yollar ayrılana dek. Bazen görebilmektir mutluluğu bir küçük hediyeyle çocukların gözünde. Ayrıntılardadır hayat. Boş vermektir bazen. Kızıp darıldığında birilerine tüm insanların da hüzünlü olduğunu düşünebilme tadında. Öyle çok seversin ki yan yana geldiğinde sarılıp kucaklaşmak istersin. Ona dokunup ağlamak, ne kadar çok sevdiğini söyleyip hıçkıra hıçkıra tüm şiddetinle. Yapamamaktır belki de hayat. Yapamazsın. Hala bir özür borcun olduğunu düşürsün annene. Yıllar önce kalbini kırıp kapıyı çarpıp gittiğinde. Aradan seneler geçmiştir belkide. Unutmuştur zaten anne sever her şeyiyle yine seni. Ama kızarsın işte kendine. Anne seni o kadar o kadar çok seviyorum ki özür dilemek zor geliyor bana. Sen bensin annem, ben seninim anne. Hayat sensin işte. Yaşadıkların, gördüklerin, hissettiklerin, ulaşabildiklerin, ulaşamadıkların, yaşamadıkların, yaşamayacakların, hataların, günahların, sevapların. Polyanacıları, realistleri, pesimistleri, optimistleri tuttuğunuz yerde öpün tüm insanlık adına. Kategorize etmesinler bizi bir daha.
Etiketler: Nevval