|
|
SABRET GÖNÜL SABRET
Gönderme zamanı: 12/16/2008 07:59:36
|
Ey gönül hayat süprizlerle doludur. Kimi zaman saadeti kaybetmenin hasretiyle kavrulurken kimi zaman da ummadığın bir saadetin tebessümüyle sürur bulursun.Çektiğin ıstıraplar elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişer bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursunun.
Bu yüzden ey gönül,ateşten korkma Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki lezzet bulasın. İşte ey gönül, çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o muziç çemberi içinde sabra mahkum edilişimiz, bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan Güneş yakacak meyveler sabırla olgunlaşacak
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkum sen dünya denen şu çileler,elemler, ayrılıklar,hasretler yurdunda…Tohum, bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek. Çürüyecek çürürken, canını toprağa katarken sabredecek, sabrın acısına katlanacak sonra filiz verecek hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak bir ağaç olacak gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül Sen de korkunun endişelerin elemlerin zindanında kalmaya tahammül et. Acılara katlanmanın nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek lezzet bulacaksın. Hayat bulmakhayat vermek için
Ey gönül acılara sabret. Çünkü onlar seni kahretmek için değil sınamak, terbiye etmek kemale erdirmek için gelirler Hem de geçicidirlerebediyen kalmayacaklar. İmana ve ümide sarıl. Bil ki hiçbir gece ebedi değil her karanlığın sonunda bir fecir saklı.
Alemlerin Rabbi ne c.c.kalbin sahibine kulak ver ey gönül. Sabrı öğren gayesini anla.Ne olur gözlerin yaşarsa da dilin ancak Rabbinin razı olduğu söz söylesin. Bu yaşlara katlanmayı bil ey gönül varacağın menzil hatırına. Düşün ey gönlüm onları sana yönelteni düşün… Bu kutsi çileleri Allah misafirleri olarak ağırla.Müminlerin o sözüne bütün ruhunla katıl. Bunu diline vird et aradığın her teselli onda saklı Onlar ki…Onlara bir musibet isabet ettiği zaman şöyle derler Biz Allaha aidiz ve elbette sonunda Ona döneceğiz. Bakara süresi 15
Ve Peygamberini Peygamberleri düşün. Sabır onların ahlakı. Bak Yusufundan ayrı düşen gözü yaşlı Yakup Peygamber nasıl sabretmiş.Hz. Eyyub a.s. sabır ateşinde nasıl yanmış. Ve o sevgililer sevgilisi ve Onun mübarek sahabileri…Hüzün yıllarında Şibi muhasarasında TaifteTebükte Bedirde Uhudda Hendek savaşında sabır şerbetini nasıl yudum yudum içtiler. Bir adım sapmadan kalplerini sahibinden bir an ayırmadan nasıl ışıdılar nasıl ışık verdiler…Sakın sende yolundan şaşma ey gönül itaat et. İtaatında sabır ve sebat et.Zira bu yol sabırdan ibaret.
Sabrın zıddı aceledir.Acelenin meyvesi ise pişmanlıktır üzüntüdür ey gönül. Öyleyse çabalarının amellerinin mükaatını beklerken ne olur acele etme. Sabrın özündeki tevekkülü gör her şeyin sahibine dayanmayı öğren.Beklediğin ilahi yardım yalnızca sabrın sonunda gelecek ey gönlüm.Ama sakın tuzağa düşme tedbirsiz sabır çalışmadan yapılan tevekküle benzer. Önce tedbirinetedavine sarıl sonra sabret. Hiçbir müsibete ağır ve çekilmez gözüyle bakma.
Evet sabır acıdır ey gönlüm. Bunu en iyi sen bilirsin. Gelecekten ümidi beklentisi olmayan bir yürek bu acıya tahammül edemez bunu da bilirsin. Hangi ümit diye sorma bana bütün ümitler imanında saklı. İmanın var demek ki ümidin var. Gideceğin yer göreceğin cemal var. Senin menzilin var. Seni hasretle bekleyen cennet ehli var.Sana kucak açmış ebediyyet var.
Şimdi sus gönlüm. Sus ve teslim ol. Fani umutlarla tükenmekten vazgeç. Dünya buna değmeyecek kadar kısa. Sabır zamanı kısa. Bir şimşek ışığının parıltısı kadar kısa.
Unutma ey gönül burası dünya.. Sefası da fani cefası da…Fakat ebediyyet var ebedi vatan. Orada nankörler için hazırlanmış bir ateş mahzeni var ki orada sabah olmayacak horozlar da ötmeyecek. Orada sabretmek imkansız.
Öyleyse nankör olmaktan kork ve ey gönlüm, geçici elemlere ve imtihanlara sabret. Bilirim bu dünya bir imtihan yurdu bir zindan. Ama duvarlarında daima ümide kurtuluşa selamete açık iman ve ümit pencereleri var. Bu pencerelerden mesut geleceğini gör. Sen ki narin kanatlı bir kelebeksin.İlahi takdirin imtihanını minicik gövden de bulmuşsun. İlahi mukadderatın göklerinden gelen kaza oklarına hedefsin. Göklerin ve yerin yüklenmekten sakındığı emanet omuzlarında.
Bazen belin bükülecek dizlerin dermansız kalacak.Ama sakın sabrın tükenmesin ey gönlüm ruhunu ebediyete taşıyorsun.
Sabret gönül şurada karşı kıyıya ne kaldı Bu dünya zindanına muvakkaten mahkumsuN şükret ki müebbeden değil
Sabret gönlüm yol çok uzun değil az kaldı Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler... Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve: –Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş.. İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş.. Demiş ki: –Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey! Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş… Şöyle demiş: –Ve bu ateş yakıcı bir şey! Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmAış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş. ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek “poff !” diye ortadan kayboluvermiş… Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş… Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!… Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır
Arkadaş senin ağladığını görmez Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür Dost ise tekrar arar
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister Dost ise her zaman senin arkandadır
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır
Arkadaş sizi ikinci görmek ister Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır Dost sıkıntınız olduğunda size koşar
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız Dostlarınız size huzur vermeye çalışır
Su, kendine sırdaş arıyordu. Önce buluta verdi sırrını. Ağır geldi sır buluta. Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su. Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için, zaman zaman taşıyordu göl ve çıkıyordu suyun sırrı iyice açığa .
Sonra nehre verdi su sırrını. Nehir de aldı suyun sırrını çekti gitti. Dereye verdi. Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden, o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze...
Çağlayanlar, şelaleler, akarsular... Hepsi kayboluyordu bir anda.
Sonra bir gün su takip etti dereyi. Dereye okyanusa kavuşunca farketti su, bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla...okyanusa taşındığını.
Karar verdi su. Sırrını okyanusa verecekti. Öyle de yaptı zaten. Tüm sırlarını okyanusa verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu. Ne taştı okyanus, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu....
Geçenlerde karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Suskundu. Çok uğraştım konuşturamadım. Ben tam giderken '' Dur !'' dedi su. Durdum!
'' Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma! Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar....'' dedi.
Çevrenizde hep "okyanus yürekli" dostlarınızın olması dileğimle .....
Etiketler: Kıssadan Hisseler
|