|
Gosterilen 217 - 225 arasi, toplam 969 Blog mevcut.
| Sayfa:
|
|
25 |
|
|
KADININ HASI
Her gün kim bilir kaç kadın görüyorum... Sokakta, vapurda, okulda, kuaförde, orda, burada... Ama olmuyor hanımlar, olmuyor! Kadınlar kadınlığı unutalı daha kaç on yıl oldu ki? Solaryuma girmeye, çıplak gezmeye, kariyer hırsıyla yüzlerini buruşturmaya başlayalı kaç on yıl oldu?
Çevremde gördüğüm kadınlardan bazılarının birtakım özelliklerini seçtim. Bunlara, dizilerdeki, filmlerdeki, romanlardaki kadınların hoşuma giden özelliklerini ekledim. Gözlerimi kapadım, Osmanlı zamanından kalma, hani şu afet-i devran denen kadınları düşündüm. O nasıl bir cazibedir ki, peçelerin ardından bile erkekleri âşık eder.
Bir Fransız kadınının zarafetini düşündüm sonra, bir İspanyol kadınının ateşini ve bir Türk köylü kızının tazeliğini.
Kadının güle benzemesi gerektiğine karar verdim sonunda. Kadının hası güle benzer. Rengiyle,kokusuyla, dikeniyle. Açın televizyonu, bir tane gül görüyor musunuz?
* Kadının hası... Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur. Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet. Şımarıklığın da hakkını verir. Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de. Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek. Bu tebessümler sevgidir. Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde. Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun. Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
* Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir. . İnsanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir Osmanlı kadını gibi, adabıyla, raconuyla istediğini alır. Dırdır etmez. Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez. Yüz göz olmaz kadının hası. Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki, bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar. Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da, kızmayı da. Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
• Gerçek bir kadın ezik durmaz. Kambur yürümez, dimdik durur. Kendine saygısı, güveni vardır. Erkeğine can yoldaşı olur, destek olur, onu dinlemeyi bilir. Bazen utangaç olur, bazen ürkek. Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın. • Aptal olmaz gerçek bir kadın. Bön bön bakmaz adamların suratına. Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur. Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar. Neşesi ise; öyle renkli, öyle dağınık, saçları savrulur. Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında.
• Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu... Arada bir pencereye yaslar başını, sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği. Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki, yine, yine şaşırtır onu. • Sıkmaz kadın, bunaltmaz, yaşa yaşa bitmez. Huzur verir varlığıyla. İçmesini de bilir kadının hası. Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı. İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır. Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın. Kibirli olmaz.
• Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası. Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir, anlar, söyleyecek sözü vardır. Kişiliklidir. Beceriklidir. Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte, profesör de olsa, sultan da olsa, boksör de olsa üzülür.
• Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklâm panolarındaki kızlara benzemez… Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır. Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı. Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına göre bilir.
• Gerçek bir kadın podyumlarda yürüyen, 17. yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez. Uzun saçları vardır kadının. Yumuşak olur, güzel kokar. Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir. Kadına yaraşmaz soğukluk.
• Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir; ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz. Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
• Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz. Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar. Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar. Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir; gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
• Has kadına naz da yakışır, kapris de. Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki, onun nazını erkek zevkle çeker. Gerçek bir kadın şiir gibi olur, mey gibi olur, ömür gibi olur. (CAN DÜNDAR)
Etiketler: Nevval
Ansızın girdin hayatıma..Ne bir ışık ne bir ses.. Günden güne eriyen buz tanesi gibi ne bir hışımda oluverdi ne de araya zaman girip uzaklaşıp bitti.. Bir daha da görmedim seni…
Öyle bir zamanda karşıma çıkmıştın ki..Gelmekle gitmek arasında sekip durdum. Gelmek istesem hep bir engeller çıkıverdi! Mecbur gittim.. Ya da öyle sandım demeliyim. Sanaysa yazılan bu yazı sanırım gitmeyi de becerememişim ! Olmaz dedim.. Olamaz… Her gece yatmadan önce dualar karşıladı beni. Başladı seni düşünme senfonisi.. (: Ardından görülen rüyalar..Ve annemin “hadi kalk” diye söylenişi..!
Yaşamak zor zanaat kardeşim. Hayat klişeleşmiş evet! Her şeyin üst üste gelişi bir de… Bir de seni görememek işte !
Elimi versem kolumu kaptırıyorum yüzmek istesem bilerek boğuluyorum bir çukur görsem içine atlıyorum! Düşünüyorum..Acaba ben ne yapıyorum ?! Sanırım gerçekten özlüyorum..
İdeallerim hayallerim isteklerim var.Gerçekleşmeyi bekleyen umutlarım var benim.Hayatımın içinde sana da yer var! Hey sen evet sana diyorum!! Of gene boşuna sesleniyorum ..!
Ansızın girdin hayatıma çıkarmak istesem de olmuyor.. Lanet olasıca..Ne işin var dünyamda ? Yaşamak zor zanaat kardeşim. İsteklerin seninle zıtlaşıyor. Aynaya baktığın yüz değil seninkisi..İçindekini kimse göremiyor…
…
Sonsuzluğa uzanan yolda bir Yağmur damlasıydım.. Sen üstüme bastın ben yılmadım! Sen üstüne yağmayayım diye şemsiyeni açtın ben daha da inatlaştım rüzgarımla şemsiyeni kırdım! Sen bağırdın ben üstüne yağdım..Sen küfrettin ben gene üstüne yağdım! Sonunda pes ettin ve Yağmur ´un tadını çıkardın! Biliyor musun işte o zaman dünyanın en mutlu insanıydım!
Etiketler: Nevval
|
SonBahar
Gönderme zamanı 11/24/2009 10:45:01
|
Ah anneler anneler, Neler taşıyor neler… Bir anne, evvelâ bebeğini karnında taşır Bu yükünden dolayı ne yüksünür, ne usanır Yükü gittikçe ağırlaştığı halde, onun sevinci ve heyecanı artar Nihayet bebeğini dünyaya getirir, ondan sonra da kucağında taşımaya başlar Anne kucağı, bebek için en sıcak, en emniyetli bir limandır Anne için de, taşıdığı yüklerin en tatlısı, en güzeli ve en hafifidir
Bebeğini kucağında taşıyan bir anne, dünyanın en değerli yükünü taşımaktadır Bir anne, bebeğinin bedenini kucağında taşırken, sevgisini de kalbinde taşımaktadır Zaten sevgi gibi yüksek bir ücreti olmasa, o yükü taşımak o kadar kolay olmayacaktır Hatta zamanla bir angarya haline gelecek, daha sonra da eziyet halini alacaktır
Bir süre sonra bebek kucaktan iner, kendi ayakları üstünde yürümeye başlar Ama, annenin taşıma görevi sona ermemiştir Birkaç adım attıktan sonra yorulan yavrusunu, bu defa da sırtında taşımaya başlar Annelerin yükü hiçbir zaman eksilmez Tarlada ekin taşır, bahçeden meyve taşır, pazardan erzak taşır, bu arada yavrusunu da hep sırtında taşır Evin içinde bile hem işini yapar, hem sırtındaki çocuğuna bakar O da bir insandır, hatta kadın olması hasebiyle narindir, yorulur, yıpranır ama, annelik şefkati gibi mukaddes bir istinat noktasına dayandığı için, bütün bu yükleri kolaylıkla kaldırabilir
Çocuk büyür, okula başlar, ama anne onu taşımaya devam eder Önce elinden tutar, okula götürür, kaydını yaptırır Ondan sonra da aylarca onunla birlikte okula kadar gider, gelir Bu arada da çocuğunun çantasını taşır, beslenmesini taşır İlköğretimin ilk yılları da böyle geçer
Çocuk biraz daha büyür, delikanlı olur, liseyi bitirir üniversiteye gider Ailesinden uzakta yaşamaya başlar Ama annesi onun yükünü taşımaya devam eder "Acaba evlâdım oralarda nasıl yaşıyor, ne yiyip ne içiyor, geceleri üstünü kim örtüyor?" diye bu defa da onun kaygısını taşır Okul biter, "Acaba çocuğum bir işe girebilecek mi?" diye derdini taşır
Oğlunu askere gönderir, asker annesi olmanın onurunu başında taşırken, aynı zamanda hasretliğini yüreğinde taşır Kızını gelin eder, oğluna gelin alır, evlâtlarının mürüvvetini görmenin sevinç ve heyecanını taşır
Bir anne için "Oğlunu everdi, kızını gelin etti, artık kaygıyı attı, bundan sonra taşıyacak yükü kalmadı" demeyin sakın Anne bu… Onun yükü biter mi hiç? Bir süre sonra torunları olur, bu defa da onları taşımaya başlar "Yavrumun yavrusu" diyerek torunlarını bağrına basar, kucağına alır, sırtından indirmek istemez Yüreğinde ise hem evlâdının, hem de torunlarının sevgisini taşımaya devam eder
Annelerin de bir annesi ve babası vardır Bir gün gelir, emr-i hak vâki olur, onlardan birisini veya her ikisini de kaybederler Bu defa da onların acısı yüreklerine çöker Yaşları kaç olursa olsun, onlar da anne babalarının çocuklarıdır Onları kaybettikleri zaman kendilerini yetim ve öksüz hissederler Kalplerindeki hüzün, yüreklerindeki hasretlik yükü artar Ondan sonra da ömür boyu bu yükleri taşımaya devam ederler
Zaten ömür dediğiniz de ne ki? Bu kadar telâş içinde bir su gibi akıp gider Bir de bakmışsınız, anneler de yolun sonuna gelmiş, artık taşıma işleri son bulmuştur Yüklerini dünya hanında bırakırlar, emaneti sahibine teslim ederek ebedî âleme doğru yola çıkarlar
Anneler evlâtlarını önce karnında, sonra kucağında, sonra sırtında ve daha sonra da kalbinde taşırken, evlâtlar annelerini bir defaya mahsus olmak üzere omzunda taşır
O da kısmet olursa...
Etiketler: Nevval
Kopya çekseydim en gizlisinden, Yakalayınca öğretmen, kulağımı çekseydi. Parmaklarımı büzdürüp... Cetvelle vursaydı, ağlasaydım Ama...hep çocuk kalsaydım. Dondurmacı gelseydi Cuma günleri köye Kornasına bassaydı, ''ben geldim'' diye, Para isteseydim anamdan, ''yok'' deseydi Çalsaydım kümesten, yumurtayla takas etseydim Ama...hep çocuk kalsaydım. Yırtsaydım defter yapraklarımı, aşk mektupları için, Alamancı Zübeyde'ye ''Kız bana varcan mı'' deseydim, Derken de utansaydım, kafama çantasını yeseydim Söyleseydi babasına asıldığımı, Resul Ağa'dan tırssaydım Ama... hep çocuk kalsaydım. Kuş avlasaydım sapanımla, teker lastiğinden yaptığım, Camını kırsaydım Hacı Güssün Ebe'nin Söylenerek ödeseydi babam, iki şamarda ondan yeseydim ''Sana para mara yok'' deseydi, Ama...hep çocuk kalsaydım. Bir misket için kavga etseydim Kıl Mustafa'yla Misketler elimde kaçarken, sapanıyla başımı yarsaydı Tehdit etseydim bir yandan ''Nası olsa evimizin önünden geçecen sen'' diye Ağladığımda, burnumu koluma silseydim,
Ama... hep çocuk kalsaydım. Kara lastik ayakkabı giyseydim, krampon niyetine, Hava atsaydım arkadaşlarıma ''yeni aldım'' diye Zamanı unutsaydım, akşamı hiç farketmeseydim, Patlak topun peşi sıra saatlerce koştursaydım Ama...hep çocuk kalsaydım.
Etiketler: Nevval
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Ayyaş sokaklar / sızmış kaldırımlar, ..........................Yorgun lambalar / ağlayan kanunlar,
Sallanan berduşlar / sevdim ağlayanlar, ..........................Amber sananlar/koklayıp boğulanlar,
Aşk yananlar / ortak arayanlar, ..........................Mekanlarıdır bu gece taştan duvarlar.
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Yanımda Ahmet, Mehmet, Necdet, Girdik nizamiyesinden taş mabede,
.........................Masamız taştan dört bacaklı acuze, .........................Acuzeye giydirildi gülden bir elbise,
Afsuncu padişah kuruldu başköşe, Dizildi sekiz vezir hemen peşpeşe,
.........................Biraz tatlısından kavun selami, .........................Afsuncu babanın ekşisi haydari,
Üşümekten dört köşe buzdevleri, Geldi keçisinden en sert peyniri.
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Sâki dolduruyor kadehleri sil baştan, Kafalar bulanmaya başlıyor yavaştan,
.........................Ahmet anlatıyor hasârım en ağırından, .........................Mehmet içleniyor kanayan yarasından,
Necdet çözülüyor kara sevdasından, Soruları başlıyor bana en zorundan,
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
.........................Sâki dolduruyor kadehleri sil baştan, .........................Anlatıyorum sevda yüklü kervanımdan.
Bağlanmak ne güzeldi kokusu bahardan, Açalya kokusu öperdim siyah saçlarından,
...........................Amansız mutluydum âmâ zamanlardan, ...........................Uyanık sabahların aval akşamlarından,
Ateşböceği aşkıydı gecelerimde kalan, Camgöbeği gözleriydi sevinçler yaşatan.
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Sâki dolduruyor kadehleri sil baştan, Okuyorum sevda yüklü mektubumdan,
..........................Sarmaşık kelimeler dökülürdü ucundan, ..........................Sarp hasretler aşılırdı yokuş mısralardan.
Sâye düşmesin denirdi satırbaşlardan, Şilep gönlümüzün yükü duygulardan,
..........................Şiryân-sın bedenimde en hasından, ..........................Sevdamsın notu düşerdi sonundan.
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Tamahkâr hayat damıtıyor kursağımızdan, Tanbur olmuş kalplerin sözde aşklarından.
..........................Silinmez târûmâr aşklar hafızalardan, ..........................Yanıyoruz hepimiz bağrı açık anılardan.
Ütopya oldu şimdi kadehlerde aranan, Vakarlı sevgimizin son demidir yakan.
...........................Vuslatı olmayan sevdalarımız hayattan, ...........................Sancısına medet ararız taş duvarlardan.
..........................Ey “Hayat” ! İzinliyim bu gece
Sâki dolduruyor kadehleri sil baştan, Diyorum yeter izinliyim bu gece yardan,
..........................Varalım tadına suyunu çıkarmadan, ..........................Atalım naramızı kadehler kırılmadan.
Bülent KAYA
Etiketler: Nevval
|
Aşk
Gönderme zamanı 11/19/2009 12:01:32
|
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik.
Etiketler: Nevval
Hani erken inerdi karanlık, Hani yağmur yağardı inceden, Hani okuldan, işten dönerken, Işıklar yanardı evlerde, Eskidendi, çok eskiden...
Hani ay herkese gülümserken, Mevsimler kimseyi dinlemezken... Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken, Eskidendi, çok eskiden...
Hani hepimiz arkadaşken, Hani oyunlar tükenmemişken, Henüz kimse bize ihanet etmemiş, Biz kimseyi aldatmamışken, Eskidendi, çok eskiden...
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken, Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden, Daha biz kimseye küsmemiş, Daha kimse ölmemişken, Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden Geçen geçti, Geceyi söndür kalbim Geceler de gençlik gibi eskidendi Şimdi uykusuzluk vakti.
Murathan MUNGAN
Etiketler: Nevval
| Sayfa:
|
|
25 |
|
|
|