|
Gosterilen 28 - 36 arasi, toplam 50 Blog mevcut.
| Sayfa:
|
|
4 |
|
|
Gençtim ve daha yirmiydim beni vurduklarında Yaşım kadar erkendim hayatta Şırnak’ın karlı dağlarında yirmi yaşındaydım Silahım kadar ağırdı buralarda hayat Askerdeydim... Dağlarda soğuktu umutlar ve bembeyazdı Ama ben taş gibi sapasağlamdım Yarim kadar uzaklardan gelirdi silah sesleri Başını silahına dayamış her asker gibi Benimde aklımdaydı sevdiklerim Annem babam ve de yarim Hep aklımdaydı... Aylar sonra elimize ulaşan mektupları Kutsal birer emanet gibi koynumuzda taşırdık Annem özlediğini yazmıştı mektubunda Ve gecelerce ağladığını Üzülme anacığım vatan uğruna helaldir hepsi Üzülme hasrette helal,ölmekte Alt tarafı sayılı gündü,elbet geçerdi Tek tek saydığımda günleri daha yirmi yaşındaydım Asker ocağı adam olmayı öğretmişti Sabretmeyi katmıştı yüreğime Yüreğime sevdanı yazmayı öğrenmiştim Ana bak ben çakı gibi,aslan gibi,cengaver gibi Karlı dağlarda askerdim... Bir çatışmaydı anacığım Kurşunların kahpe olduğunu öğrendim Tam kalbimden tam sevdamın ortasından vurduklarında En çok ona üzüldüm En çok ona ağladım Sevdamı vurdular Ve çok beklediğim tezkeremi On gün kala Bayrağa sarılı bir tabutta verdiler Oysa şırnağın karlı dağlarında yirmi yaşındaydım Yirmi yaşında çakı gibi bir askerdim...
Etiketler: Grafiker07
Sabah uyandıgınıda midesinde bir yanma hissetti.Yanmanın nedeni aksam yedikleri değil,uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bu gün 2 yıldırgötürmeye çalıçtıgı bir birlikteliği bitirecekti.Aslında bunu yapmakta geç bile kalmıştı.'Bitmeli'dedi içinden,'her gün bu tatsız uyanış bitmeli.' Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu.Süratle giyinerek dışarı çıktı.Bu güne kadar hiç bekletmemişti onu,şimdide bekletmemeliydi. İstanbul soguk ve yagmurlu bir nisan ayı yaşıyordu.Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi;'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor.onlar bile ağlıyor halimize...'
Artık Kadıköy iskelesindeydi.Birkaç dakikalık beklemeden sonra karsıdan kız arkadasının geldigini gördü.Şimdi midesindeki agrı daha da artmıştı.Beşiktaş a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konusmadılar.Genç kız,sevgilisinin bu durumuna anlam verememişti.Nerden bilecekti ki bugün ayrılık çanlarının çalacagını... Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bir şey söylemek istediğini.'Bana birşey mi söylemek istiyorsun'diye sordu.Genç adam gözlerini kaçırarak 'Evet'dedi.Genç kız heyecanlanmıştı,birazda sinirlenerek'Söylesene,ne diye bekliyorsun'dedi. Genç adam içini çektikten sonra'Sence biz nereye kadar gideceğiz' diye sordu.Genç kız 'bunu sorma geregini niye duydun?'diye yanıt verdi.Genç adam söze başladı... ''Birkaç ay önce akşam23:00 civarında sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana 'Sırasımı şimdi canım yaa,işin gücün yok mu?'demiştin" Biliyormusun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi.Özür dileyip telefonu kapatmıştım.Daha sonrada bu şiiri benden hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sende gelmiş,Meralin'Sen şanslısın,sevgilin sana bakar'sözüne 'İşim yokta sana mı bakıcam,annen baksın'demiştin Hatırladın mı?Genç kız'Biliyorsun ben duygusallığı sevmiyorum,Hem hastabakıcı gibi göründügümüde kimse söyleyemez'diye yanıtladı. Genç adam güldü, 'Evet canım haklısın.Zaten olmak istesende bu kalbi taşıdıgın sürece hasta bakıcı,hemşire falan da olamazsın.'Genç adam devam etti... 'Bana kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj çektin?Hiç...Hatta günün hiç bir saatinde çekmedin.Duygusallıgı sevmeyebilirsin.Ama sen seni seven insanlarıda mutlu etmeyi sevmiyorsun.Halbuki ben senin tam tersine insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdıgımdan beri her sabah,her akşam,her gece yani seni andığım her saat tatlı bir esajım vardı senin için biliyormusun?Seninle ben akla-kara gibiyiz.
Genç kız anlamıştı,'yani ne istiyorsun benden şair olmamı mı? Genç adam tekrar gülümsedi içinden.Dün gece verdiği ayrılık kararının ne kadar dogru olduğunu düşündü.'Hayır'dedi 'Şair olmanı istemiyorum.Olamazsın da... BİZ AYRILMALIYIZ. Ayrılsak ikimiz için de en hayırlısı olacak' Genç kız şaşırmıştı,'Neden ama?Ben seni seviyorum,senin de beni sevdigini sanıyordum. Genç adam iç çekerek'Hayır canım,sen beni sevdigini sanıyorsun.Eğer beni sevseydin şimdi başka şeyler konusuyo olurduk.'dedi. Genç kızın gözleri yaşarmıştı.Genç adam cebinden çıkarttıgı mendili uzattı,genç kız göz yaşlarını silerek 'Sen bilirsin,umarım beni bir başkası için bırakmıyorsundur...'dedi. Genç adam 'Nasıl böyle bir şey düşünürsün,senden başka kimse olmadı ve uzun süre olacağını sanmıyorum'yanıtını verdi. Genç adam ve genç kız iki iki sevgili olarak oturdugukları masada artık iki yabancıydılar.Bir kaç dakika sessizce oturduktan sonra genç kız 'Kalkalım istersen' dedi. Genç adam 'Ben biraz daha burda kalmak istiyorum,istersen sen kalkabilirsin'diye yanıtladı.Genç kız 'Tamam ozaman sana mutluluklar dilerim'diyerek elini uzattı.Genç kızın sesi ve eli titriyordu.Genç adam 'istersen arkadas kalabiliriz 'dedi ve son kez birbirlerine sarıldılar. Genç adam dogru yaptıgına inanıyordu. Eve döndügünde yüürümekten bitap bir haldeydi.Odasına girdi.Gece bitmek bilmiyordu.Sabah erken kalkıp işe gidecekti,uyumalıydı.Birkaç saat sonra uykuya dalmayı başardı.Sabah 7 de saatin ziliyle uyandı.Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı,mesaj ve 10 cevapsız arama vardı.Yorgun oldugu için duymamıştı telefonun sesini.Aramalar ve mesaj sevgilisindendi.heyecanla mesajı açtı,şunlar yazıyordu:
SADECE ONLARI SEVMEYİ SEVDİM, HEPSİNİ ONLARSIZ YAŞADIM DA, BİR SENİ SENSİZ YAŞAYAMIYORUM, BU AŞKI TEK KALPTE TAŞIYAMIYORUM, SANA YEMİN GÜZEL GÖZLÜM,BİR TEK SENİ SEVDİM, VE SENİ SEVEREK ÖLECEĞİM,ELVEDA BİRTANEM...
Genç adam şaşırmıştı.Onu tanıdıgı günden beri ilk defa şiir alıyordu ve üstelik sabahın beşinde yazmıştı.Heyecanla onu aradı,telefonu yabancı bir ses açtı''Nalan la görüşebilirmiyim?''dediAma karşısındaki ağlıyordu,hıçkıra hıçkıra hem de.... 'Ben onun annesiyim yavrum,kızım bu sabah intihar etti.gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu. Sabah odasının ışıgını sönmemiş görünce girdim. Yavrum kendini asmıştı.....' Genç adam beyninden vurulmuşa döndü.Bir gün önceki mide agrısının iki katını çekiyordu şimdi.Olduğu yerde yığılıp kaldı... Birkaç ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktorlardan biri diğerine karşıdaki hastanın durumunu soruyordu. Doktor yanıt verdi'Haa o mu?Üç ay önce getirdiler.Kendisi yüzünden bi kız intihar etmiş.O günden sonra cep telefonunu elinden hiç bırakmamış.Devamlı bir şeyler yazıp birine yolluyor.Geçenlerde merak ettim.O uyurken gönderdiği numarayı aradım. Numara 3 ay önce iptal edilmiş.Gelen mesajlarda bir şiir var.Bu adam duygusal mı bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş.......
''ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARIN NE HİSSETTİĞİ YA DA NE DÜŞÜNDÜGÜNDEN O KADAR EMİN OLMAYIN,BAZEN BİR KALBİN, İÇİNDE NELER SAKLI OLDUĞUNU ÖĞRENDİĞİNİZDE HER ŞEY İÇİN ÇOK GEÇ OLABİLİR...''
Etiketler: Grafiker07
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüreğim sana armağan... Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı... Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın. Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını.... Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla. İşte o zamandan beridir ki: Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini Sadece ateş alır olmuş...
Etiketler: GRFİKER 07
Adam yorgun argın eve döndüğünde 5 yaşındaki çocuğunu kapının önünde beklerken buldu. Çocuk babasına, "Baba bir saatte ne kadar para kazanıyorsun" diye sordu... Zaten yorgun gelen adam, "Bu senin işin değil" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Babacım lütfen, bilmek istiyorum" diye üsteledi. Adam "İllâ da bilmek istiyorsan 20 milyon" diye cevap verdi. Bunun üzerine çocuk "Peki bana 10 milyon borç verir misin" diye sordu. Adam iyice sinirlenip, "Benim senin saçma oyuncaklarına veya benzeri şeylerine ayıracak param yok. Hadi, derhal odana git ve kapını kapat" dedi. Çocuk sessizce odasına çıkıp kapıyı kapattı. Adam sinirli sinirli "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder." diye düşündü. Aradan bir saat geçtikten sonra adam biraz daha sakinleşti ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını düşündü, "Belki de gerçekten lazımdı"... Yukarı çocuğunun odasına çıktı ve kapıyı açtı... Yatağında olan çocuğa, "Uyuyor musun" diye sordu. Çocuk "Hayır" diye cevap verdi... "Al bakalım, istediğin 10 milyon. Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm. Ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim" dedi... Çocuk sevinçle haykırdı, "Teşekkürler babacığım"... Hemen yastığının altından diğer buruşuk paraları çıkardı. Adamın suratına baktı ve yavaşça paraları saydı. Bunu gören adam iyice sinirlenerek, "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?... Benim, senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak vaktim yok" diye kızdı... Çocuk "Param vardı ama yeterince yoktu " dedi ve yüzünde mahcup bir gülücükle paraları babasına uzattı; "İşte 20 milyon... Şimdi bir saatini alabilir miyim babacım?..."
Etiketler: GRAFİKER 07
Yine seni özledim.Yine aklım karıştı baba..Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana.
Bugün benim doğum günüm.Şimdi sekiz yaşımdayım.büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba.Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek istediğin gibi pırıl pırıl bir öğrenci oldum ama sen göremedin üzgünüm çok üzgünüm baba...Karlı bir kış günüydü.seni bir tabutun içine koymuşlardı.Yine çok yakışıklıydın. Derin bir uykuya dalmıştın.Çağırdım defalarca seslendim sana,cevap vermedin küstüm sonra.Hani söz vermiştin. Kartopu oynayacaktık ilk kar yağdığında. Hava çok soğuktu ama babannem ağlarken ''oooyyy ciğerim yanıyor'' diyordu.
İnsanın ciğeri nasıl yanar baba?
Çok büyük bir kalabalık vardı.Herkes ama herkes ağlıyordu.Hep bir ağızdan ''ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ'' diyorlardı.Sen şehitsen ölmüş olamazsın.
Ölmediysen nerdesin baba?
Kocaman bir Türk bayrağına sarmışlardı tabutunu.Sen onu hep göklerde görmek isterdin.''Kutsal sevdam bayrağım'' derdin ya hani. Nedense biraz da kıskandım o zaman seni. Affet baba.Peki neden anlamıyorum hala.
Şimdi sen öldün mü? O zaman vatan bölündü mü?
Çok karıştı aklım baba.Vatanı kim bölmek ister ki.Bu büyük günah değil mi? Dedem anlatırdı ya hep ''benim dedem Çanakkale’de şehit oldu vatanı kurtarmak için'' derdi ya...O zaman büyük büyük dedem yok yere mi öldü? neden tekrar vatanı bölmek istiyorlar baba? Hani okula gidince her şeyi öğrenecektim.Bunları neden öğretmiyorlar baba? Bildiğim tek şey var.
O da sen yoksun yanımda.
Annem çok özlüyor seni biliyorum. Babanla gurur duyuyorum diyor. İnsan gurur duyunca ağlar mı? Özleme alışır mı baba?
Peki gurur senin yerine kardeşimi koklar mı? Beni maça götürür mü acaba?
Biliyor musun baba,benim ciğerim yanmıyor elledim sıcak değildi fazla. Hem duman da çıkmıyor. Ama içimde bir yer var. Seni her düşündüğümde orası çok acıyor,sızlıyor,sanki kopacakmış gibi oluyor.Sanki birileri devamlı kalbimi sıkıyor.Galiba sen yokken hep hasta oluyorum baba.
Bu acı nasıl diner? Ellerin ellerimi nerde bekler? Koşabilmek için seninle yollar bizi nasıl özler? Vatanı hangi canavar böler? Onlara senden başka kim dur der?
Gel de anlat bana.Anlat, öğret ki bende şehit olayım baba..
Etiketler: Grafiker 07
Davullarla, zurnalarla uğurladın beni Asker Ocağına, elimde bir valiz, bir de ceketim vardı. Kalın kazaklarımı koymuştun; oğlum oralar soğuk olur, üşütme diye. Ana kucağı derler Asker Ocağına. Gerçekten öyleymiş. Üşümüyorum annem. Demiştin ya kendine iyi bak oğlum diye, babama da söyle; insan tek kalınca üzülür, içlenirmiş Biz burada binleriz, on binleriz annem. Hepimiz ana baba çocuğu, Askeriz, MEHMETCİĞİZ annem… Dağlarımızı saran çakallardan temizlemeğe çalışıyoruz annem, Yıllarca Kardeş bildiklerimizde, belki aynı fırından ekmek yediğimizden, Aynı vatanın havasını yıllar yılı soluduğumuzdan, Şimdi nifak tohumları ekenlerin hizmetinde olanlardan, Biz dimdik ayakta, çakı gibi askeriz. NEFERİZ ANNEM… Az kaldı annem.30 gün… Sonra hep birlikte olacağız. Vatan borcumu bitirip sizlere kavuşacağım. Annem, benim pamuk annem babama söyle kurbanımı, aslan oğlunun koçunu unutmasın… Buralarda düşman uyumuyor annem. Gecemiz gündüzümüz kalmadı, Sakın, sakın şikayet ettim zannetme... Biraz önce postallarımı boyadım, silahımı temizledim. Vatan toprağında, Şırnak’ ta Nöbetteyim, beklemedeyim, sınırdayım annem… Birkaç gündür yoğunlaştı it sürülerinin saldırıları annem, Ama sen üzülme, ağlama annem, beni bugünler için yetiştirmedin mi? Hani çok sevdiğim siyah montum vardı ya; sakın kimse giymesin diye tembihlediğim. Kardeşim, Ahmetim çok severdi, bırak giyinsin… kader bu belki döner, belki hiç dönemem.. Yirmi kişiyle uğurladığın, hasretiyle yandığın, ASKER oğlunu belki binlerle karşılayacaksın Annem… Haziran 1995 gece yarısı, saldırıya uğradım, Kurşun yedim, Ölmedim annem. Parola VATAN, İşareti NAMUSTUR derdin. Namusum uğruna can verdim annem. Bana verdiğin tertemiz, helal sütüne layık olmaya çalıştım, düşmana, kalleşe yol vermedim Ben ölmedim annem. Metinler, Mehmetler, Ahmetler Süleymanlar, Yunuslar, Yusuflar… Kısaca MEHMETCİKLER ölmez. Hakkını helal et benim canım annem… Annem; YARİME söyle beni beklemesin, karalar bağlamasın beyaz duvak yerine, Bana kısmet değilmiş onunla bir yuva kurup, aynı yastığa baş koymak, çocuklarımızı büyütmek… Annem söyle ona; dünyada istediğim tek şey; işten geldiğim zaman evimin kapısını onun açmasıydı... Söyle ki; ondan ve hayallerimden ayrılmama sebep olanlar, Mardin’de, Şırnak’ta ve Ankara’dalar… Benim milletimi temsil ediyorlar mecliste. Çakallar düz ovaya indiler, siyaset yapıyorlar annem… Biz askerlikten kaçmadık, Kantinde askerlik yapmadık, Düzmece rapor alıp, askerlikten de muafta tutulmadık. Biz, Biz hiçbir zaman YAN GELİP Yatmadık, KELLE olmadık, ŞEHİT olduk annem... Al Bayraklara sarılı, küçük bedenlerimizle dev olduk, geçit vermedik. Biz Vurulduk ama BİTMEDİK annem… Bayramlarda elini öpmeğe gelemiyorum, Üzülme Annem, ama sen sakın beni ziyaretsiz bırakma, Biliyorsun ŞEHİTLER; Şehit olunca değil, UNUTULUNCA ÖLÜRMÜŞ, sen sakın beni unutma!!! Başını dik tut, Onurlu, gururlu ol, sen ŞEHİT annesisin… Ağlayıp, kalleşleri sevindirme… Üzülme, ben hep sizinleyim; otobüste, dolmuşta, evde ve dükkânda… Kısaca Yüreğinizdeyim… Bekleme beni güzel annem… sizlere hem çok yakın hem de çok uzaklardayım… Dönemem, gelemem, sizleri bir daha göremem annem… Sana sarılıp artık öpemem. Hakkını helal et annem. Sen de; vatan toprağım, güzel insanlarım… Dedim ya; Ben ŞEHİDİM, Bingöl Dağlarında, Gabar’da, Şırnak’ ta, Nusaybin’de, Van’da, Vatanın her karışındayım. Artık Tüm Türkiye’nin Şehidiyim…Görevimi tamamladım annem… Evim, artık EDİRNEKAPI şehitliği… Mermerden Mezar taşım. Başucumda iki resim; biri Ay yıldızlı bayrağım, diğeri benim resmim. Üstünde al al açan çiçeklerim. Toprağa düştüm Çiçek oldum… Çiçeklerimi soldurma annem…
Etiketler: Grafiker 07
Seni seviyordum ve senin haberin yoktu. Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun herkesten başkaydı işte. Güldüğün zaman yukarıya bakardın. Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı, ne güzeldiler...
Sen bilmiyordun, ben seni seviyordum. Kalbime sığmıyordu aklımdan geçenler. Duvarlara, vitrin camlarına kaldırımlara çarpıyordu. Geri dönüyordu çoğalarak. Senin sesini duyduğum masalarda erteliyordum herşeyi, her şeyi erteleyişim oluyordun. Kalp ağrısı oluyordun, birlikte soluduğumuz sokak isimleri oluyordun. Mevsimler değişiyor ve büyüyorduk. Dönemeçler geçiyor, köprüler göze alıyor ve bazen tekin olmayan suların üzerinden atlıyorduk. Cesurduk... Ufuk çizgisi maviydi, gün batımı hep turuncu ve kırmızıydı bütün karanfiller.
Ben seni seviyordum, bilmiyordun. Sevinçlerim oluyordun arasıra, sen hiç bilmiyordun. Sonra herhangi biri oldun. Bütün sevinçlerim bittikten sonra yağmurlar yağdı serin haziran akşamları... Sonra bir gün uzaktan gördüm seni. Saçların bana inat, başın her şeye meydan okuyarak. İşte yine aynı... Kalbimi acıttın. Her zamanki gibi. Değiştik sanıyordum. Ve sen yine bilmiyordun.
Etiketler: GRAFİKER07
Karlı bir kış günüymüş... Yağan kardan üşümüş küçük kırlangıç, yalnız bir adamın penceresinin dışına gelip gagasıyla camı tıkırdatmış, adeta adamın onun içeri girmesine müsade etmesini istemiş.
Yalnız adam bu isteği görmüş, "olmaz alamam, git başımdan" der gibi kuşu kovalamış, sonra da kendi kendine söylenmiş;"Hıh, camı tıkırdatmakla kendisini içeri alacağımı mı sanıyor acaba..?"
Gecenin ilerleyen saatlerinde canı sıkılmış, rüzgar ve soğuk arttıkça yalnız adamı daha başka düşünceler sarmış, kırlangıcın arkadaşlığını geri tepmekten biraz pişmanlık duymuş...
"Keşke kuşu içeri alsaydım. Ona biraz yiyecek verirdim. Minik kuş oradan oraya uçar, neşeli sesler çıkartır, cıvıldar, yalnızlığımı paylaşırdı. " demiş.
Ertesi sabah ilk iş pencereyi açıp, etrafına bakınmış adam, belki kırlangıç oralarda bir yerlerde olabilir diye düşünmüş. Ama görememiş zavallı kırlangıcı... Uzun kış geçmiş, yine yaz gelmiş... Etrafta kırlangıçlar, cıvıldıyarak uçmaya başlayınca; yalnız adam, heyecanla camını sonuna kadar açıp kuşu beklemiş... Ama hiç gelen olmamış. Onun hevesle havada uçan kuşlara baktığını gören komşusu hikayeyi öğrenince hafif buruk bir sesle: "Sevgili komşum, anlaşılan sen kırlangıçların sadece 6 aylık bir ömürleri oduğunu bilmiyordun?" demiş. Bunu işiten yalnız adam çok üzülmüş ama üzülmek için de artık geç kaldığını anlamış.. &nb sp; Dikkatli olun... Farkında olun... Kendinize bir sorun... Acaba, siz kaç kırlangıç kovaladınız? Hiç geri çevirmediniz mi bugüne kadar size sunulan bir dostluğu?
Hayatta bazı fırsatlar vardır ki, sadece birkez karşımıza çıkar, değerini bilemezsek kaçıp giderler. Ve asla geri gelmezler.... :((
Etiketler: GRAFİKER07
Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.
Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı. Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular. Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu. Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi. Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.
Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.
Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.
Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.
Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu. Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu... Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu... "Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum." &n bsp;   ;yaşantımız boyunca bizler için hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan anne ve babalarımıza yaşlandıkları zaman sahip çıkalım lütfen zaman bizede neler getirir bilemeyiz grafiker 07
Etiketler: GRAFİKER07
| Sayfa:
|
|
4 |
|
|
|