|
Gosterilen 46 - 54 arasi, toplam 59 Blog mevcut.
| Sayfa:
|
|
|
6 |
|
Türk ölçü birimleri :)))) --------------------------------------------------------------------------- ----- 1. 'Abi geçen bi balik yakaladik nah kolum gibi' 2. 'Muhsin abi geiçen bi woofer almisim öküz gibi ses çikariyo. Mukemmel abi' 3. 'Kaç karis?' 4. Yol tarifinde bir ölçü birimi olarak yüz metre. 1 yuz metre = 300 metre 5. Kedi kadar fare 6. Basarili bir Türk asçi, Fransa'da bir luks otele transfer edilir. Diger asçilara bazi tarifler ögretmesi gerekmektedir. Geçerler ocagin basina, bizimki baslar: - bir tutam maydonoz, bir tutam karabiber,yetecek kadar su... Fransiz dayanamaz sorar: - bunlarin bir ölçüsü yok mu? -bizimki terslenir: - ben ne diyorum? Bir tutam olacak demedim mi? 7. 'G*t kadar' gibi söylendiginde sadece Türkler'in anlamasi muhtemel, hatta bazen Türk olanlarin dahi anlamakta zorluk çektigi ve sizin karsinizdaki kisinin nasil bir ortamda yetistigi, sosyo kültürel yasantisi gibi konularda derin tespitler yapmaniza sebebiyet veren ölçü birimleridir. -kac metrekare lan senin ev.? -g*t kadar ya. .... 8. Ayrica yön tariflerinde de çigir açmis olmalari kaçinilmazdir. -ne tarafta abi bu dükkan.-seyimin istikametinde., gibi. 9. Bir demet maydanoz. 10. Iki tutam karabiber. 11. Bir dis sarimsak. 12. Bir avuç findik. 13. Bir tepeleme çay kasigi tuz. 14. Bir silme çay kasigi tuz. 15. Iki rekât namaz. 16. Bir adim yol. 17. Bir dünya is. 18. Bir araba laf. Vs. 19. Asure kazani 20. Kafam kadar 21. Burdan sana kadar, bilemedin kapiya kadar . 22. Bir de bunlarin trakya insanina özgü olanlari vardir ki, genelde revaçta olmama nedenleri nezaketsizliktir: iki güzel örnegi: küçük ev = bülbüll büzügü kadar yenilen az yemek = kedi çükü kadar bisey yedim . 23. Üç kalem mal. 24. Iki satir yazi. 25. Bir tek raki. 26. Iki duble raki. 27. Bes posta ... Vs. 28. Alabildigince un. 29. Kasiktan dize kadar.... 30. Türk'ün kendisi ölçü birimidir: Türk kadar kuvvetli, bir Türk dünyaya bedel 31. Kavgaya giderken 'bir kamyon adam' toplanir, sayi belirtmek icin uygun bir sifattir. 32. Çok uzakta: taa anasinin gözünde 33. Çok uzakta: Allah'in unuttugu yerde 34. Çok uzakta: Allahin s...tir ettigi yerde 35. Iki biyik bükümü saga 36. Üç evlek ileri 37. Bir zaman ölçüsü olarak sigara: - hadi ne zaman gidiyoruz? - sigaram bitince gideriz. 38. Bir cimcik un, 39. Bir fiske tuz, 40. Göz alabildigine genis...
Zeka Testi
Leylek in-Bilgisayar aut
Çocuk: :-) :-) :-) - 'Babacim yaa, ben nasil oldum, cok merak ediyorum' diye israr edince... Adam, 'Nasil olsa bunu bu oglana bi gun anlatmak durumunda kalacam, iyisi mi simdi izah edim, hazir sormusken, kurtuliym gitsin bu isten' diye dusunur, icinden... - 'Bak evladim, cok eyi dinle, zira bir daha anlatmiyacaam: - 'Ananlan baban, bundan yedi sene evvel, bi 'cyber cafe'de karsilasti. 'Bir iki bakistiktan soona bu 'cyber cafe'nin musait bi yerine gectiler... Baban 'memory stick' ile , 'USB' den bi baglanti kurdu...'Anaciin bu firsati eyi degerlendirerek 'memory stick' den bi kac 'down load' indirdi... 'Bu dangalak baban da, bir-iki 'upload' yukledi... Ammaaa,'' .... heyecandan 'Firewall' kullanmayi unuttugumuz aklimiza geldiginde is isten gecmisti... Ondan sonra da , ne 'delete' edebildik, ne de 'cancel'... 'Sonuc olarak da, dokuz ay soona ortaya felaket bi 'Virus' cikti...
Etiketler: Mizah-Brazda Gülelim
KÜÇÜK BİR ÇOCUK,
Deniz kenarına oturmuş, gözlerinide ilerdeki bir noktaya dikmişti. Belki de bir saattir öylece duruyordu.Onun bu hâli, alışveriş için balıkçı sandallarının kıyıya dönmesini bekleyen bir ihtiyarın dikkatini çekti. Yaşlı adam, seke seke onun yanına gidip:
- Merhaba delikanlı!. dedi. Bu gün deniz çok harika değil mi?
Küçük çocuk, başını çevirmeden;
- Ama rüzgârlı, dedi. Topum denize düşünce sürükleyip götürdü.
Adam, çocuğun yanına oturup:
- Eğer biraz genç olsaydım, yüzüp onu alırdım!. dedi.
Ama şimdi adım bile atamıyorum. Küçük çocuk, ona cevap vermedi. Ve kıyıdan uzaklaşan topunu daha iyi görebilmek için, hemen yanındaki tümseğe çıktı. Yaşlı adam, sakin bir ses tonuyla:
- Ümidini hiçbir zaman kaybetme!. dedi. Bence dua etsen çok iyi olur. Çocuk, büyük bir sevinçle:
- Dua etsem topum geri gelir mi? diye sordu. Denize düştüğü yeri bilir mi?
- Allah isterse eğer, ona öğretir!. dedi ihtiyar. Topun geri gelmese de, duaların sevabı sana yeter.
Küçük çocuk, yaşlı adamın sözlerini biraz düşündükten sonra, her okuduğunda dedesinden bahşiş kopardığı duaları ard arda sıraladı. Daha sonra da, topun dönmesi için Allah'tan yardım istedi. Ama üzüntüsü azalmamıştı.
O topa bir sürü para harcamış, bayram parasını bile ona katmıştı.
Şimdi artık tek şansı, bazen olduğu gibi, rüzgârın âniden yön değiştirmesiydi. Ama deniz çok büyüktü, topu ise küçücük. Akşam üstü hava biraz daha sertleşti. Ve güneş batmak üzereyken sandallar döndü.
Çocuk, eve gitmek istemiyordu. Bu yüzden de ihtiyarla birlikte oyalandı.
Yaşlı adam, hep aynı balıkçıdan alışveriş yapardı.
Sonunda onu bulup:
- Avınız inşallah iyi geçmiştir!. dedi Eğer varsa, birkaç kilo alabilirim.
Sandaldaki adam, bir kova içindeki balıkları gösterip:
- Zaten ancak o kadarcık tutmuştum, dedi. Denizde "av" diye bir şey kalmadı.
- Dua etmeyi denediniz mi? diye atıldı çocuk. Ümidinizi sakın kaybetmeyin!.
Balıkçı için her şey tesadüftü. Bnun için de "rasgele" derlerdi.
Ama şimdi bir şey hatırlamıştı. Yıllar yılı unuttuğu bir şeyi.
Çocuğun yanaklarını okşarken:
- Dua ha!. diye mırıldandı. O zaman tutar mıyım?
- Tutamasanız bile, duaların sevabı size yeter, dedi çocuk.
Bunu yeni öğrendim. Balıkçı, böyle bir sözü ilk defa duyuyordu.
Başını ağır ağır sallayarak:
- Ben de yeni öğrendim!. diye gülümsedi. Üstelik de küçük bir öğretmenden.
Çocuk, bu sözlerden çok hoşlanmıştı.Artık topun gitmesine üzülmüyordu. Yanındaki yaşlı adam ona bir göz kırparken, balıkçı tekrar sandala yöneldi ve ağların üzerindeki eski örtüyü açtı.
Bir top vardı orada.Henüz ıslak olduğundan, ışıl ışıl parıldayan bir futbol topu. Balıkçı, onu çocuğa uzatıp:
- Öğretmenlerin hakkı hiç ödenmez!. dedi. Bunu biraz önce denizde buldum!.
Küçük çocuk, rüyada olmalıydı. Hiç beklenmedik şeylerin yaşandığı bir rüya. Aceleyle sağa sola bakındı. Ama her şey gerçekti. Balıkçı da, sandal da, ihtiyar da...
Topu ise, işte ellerindeydi. Ona sıkıca sarılıp:
- Bir daha benden izinsiz gezmek yok!. dedi. Ya dua etmeseydim ne olurdun o zaman?
SİZLERDE DUA ETMEYİ DENEDİNİZMİ SIKINTILI ANLARINIZDA?... BELKİ DUALARINIZ HEMEN GERÇEKLEŞMEYEBİLİR AMA O DUALARIN SEVABI YETER SİZLERE...
YENİ ÖĞRENDİM BENDE.... DUA EN KIYMETLİ BİR HAZİNE BİZİM İÇİN.. BİTER DİYE KORKMAYIN İSTEDİĞİNİZ KADAR KULLANIN... ÖYLE BİR HAZİNE Kİ SINIRSIZ VE KARŞILIKSIZ VERİLMİŞ HEMDE... Elimiz uzanmayabilir,,gücümüz yetmeyebilir ama dualarımız nice silahları tarumar eder bilir misiniz... Yeterki dil ile kalp bir söylesin.. Uzansın Yüce kata... Yakarış olsun.... Müminin mümine ettiği dua ne güzeldir... Allah(c.c.) Hz. Musa’ya: “Ya Musa, bana gunahsiz bir agizla dua et” buyurdu. Musa (a.s.) “Ya Rabbi, nasil gunahsiz bir agizla dua edeyim, benim oyle bir agzim yok ki” dedi. Allah u Teala “Baskalarinin agziyla dua et, cunku sen baskalarinin agziyla gunah islemis olmazsin. Oyle hareket et ki, insanlar gece gunduz sana dua etsinler. veya kendi agzini temizle. Allah’in (c.c.) adi temizdir, onu zikreden agiz temizlenir.” buyurdu. Kişinin yanında bulunmayan mümin kardeşine dua etmesi, Allahın makbulu olur, başucunda bu işe memur edilmiş melek o kardeşine dua ettikçe; Amin! der. Sana da dua ettiğin gibi olsun! ve Kardeşin kardeşe guyabında duası reddedilmez! ve İki dua vardır ki, reddedilmez; o dua edenlerle Allah arasında bir perde yoktur; Biri, zulüm gören kişinin duası, öbürü de müminin kardeşine gıyabında ettiği dua.
Etiketler: Hikayeler-Kücük Bir Cocuk
Ey gönül hayat süprizlerle doludur. Kimi zaman saadeti kaybetmenin hasretiyle kavrulurken kimi zaman da ummadığın bir saadetin tebessümüyle sürur bulursun.Çektiğin ıstıraplar elemler ve tarifsiz kederlere sabretmenin ateşiyle pişer bir zaman sonra o ateşte lezzet bulursunun.
Bu yüzden ey gönül,ateşten korkma Sabrın sineleri yakan o lahuti ateşinde piş ki lezzet bulasın. İşte ey gönül, çoğu bela ve musibetlerin değişmez kaderimiz olması bütün çabalarımıza rağmen korku ve endişenin o muziç çemberi içinde sabra mahkum edilişimiz, bu diyarda hep böyle mahzun kalışımız hep bundan Güneş yakacak meyveler sabırla olgunlaşacak
Tohum toprağın derinliklerinde sabra mahkum sen dünya denen şu çileler,elemler, ayrılıklar,hasretler yurdunda…Tohum, bir müddet toprağın karanlıklarında kalmaya tahammül edecek. Çürüyecek çürürken, canını toprağa katarken sabredecek, sabrın acısına katlanacak sonra filiz verecek hasretini çektiği gün ışığına kavuşacak bir ağaç olacak gökyüzünü kucaklayacak.
Sen de öylesin ey gönül Sen de korkunun endişelerin elemlerin zindanında kalmaya tahammül et. Acılara katlanmanın nice nimetlere hasret yaşamanın ateşinde pişecek lezzet bulacaksın. Hayat bulmakhayat vermek için
Ey gönül acılara sabret. Çünkü onlar seni kahretmek için değil sınamak, terbiye etmek kemale erdirmek için gelirler Hem de geçicidirlerebediyen kalmayacaklar. İmana ve ümide sarıl. Bil ki hiçbir gece ebedi değil her karanlığın sonunda bir fecir saklı.
Alemlerin Rabbi ne c.c.kalbin sahibine kulak ver ey gönül. Sabrı öğren gayesini anla.Ne olur gözlerin yaşarsa da dilin ancak Rabbinin razı olduğu söz söylesin. Bu yaşlara katlanmayı bil ey gönül varacağın menzil hatırına. Düşün ey gönlüm onları sana yönelteni düşün… Bu kutsi çileleri Allah misafirleri olarak ağırla.Müminlerin o sözüne bütün ruhunla katıl. Bunu diline vird et aradığın her teselli onda saklı Onlar ki…Onlara bir musibet isabet ettiği zaman şöyle derler Biz Allaha aidiz ve elbette sonunda Ona döneceğiz. Bakara süresi 15
Ve Peygamberini Peygamberleri düşün. Sabır onların ahlakı. Bak Yusufundan ayrı düşen gözü yaşlı Yakup Peygamber nasıl sabretmiş.Hz. Eyyub a.s. sabır ateşinde nasıl yanmış. Ve o sevgililer sevgilisi ve Onun mübarek sahabileri…Hüzün yıllarında Şibi muhasarasında TaifteTebükte Bedirde Uhudda Hendek savaşında sabır şerbetini nasıl yudum yudum içtiler. Bir adım sapmadan kalplerini sahibinden bir an ayırmadan nasıl ışıdılar nasıl ışık verdiler…Sakın sende yolundan şaşma ey gönül itaat et. İtaatında sabır ve sebat et.Zira bu yol sabırdan ibaret.
Sabrın zıddı aceledir.Acelenin meyvesi ise pişmanlıktır üzüntüdür ey gönül. Öyleyse çabalarının amellerinin mükaatını beklerken ne olur acele etme. Sabrın özündeki tevekkülü gör her şeyin sahibine dayanmayı öğren.Beklediğin ilahi yardım yalnızca sabrın sonunda gelecek ey gönlüm.Ama sakın tuzağa düşme tedbirsiz sabır çalışmadan yapılan tevekküle benzer. Önce tedbirinetedavine sarıl sonra sabret. Hiçbir müsibete ağır ve çekilmez gözüyle bakma.
Evet sabır acıdır ey gönlüm. Bunu en iyi sen bilirsin. Gelecekten ümidi beklentisi olmayan bir yürek bu acıya tahammül edemez bunu da bilirsin. Hangi ümit diye sorma bana bütün ümitler imanında saklı. İmanın var demek ki ümidin var. Gideceğin yer göreceğin cemal var. Senin menzilin var. Seni hasretle bekleyen cennet ehli var.Sana kucak açmış ebediyyet var.
Şimdi sus gönlüm. Sus ve teslim ol. Fani umutlarla tükenmekten vazgeç. Dünya buna değmeyecek kadar kısa. Sabır zamanı kısa. Bir şimşek ışığının parıltısı kadar kısa.
Unutma ey gönül burası dünya.. Sefası da fani cefası da…Fakat ebediyyet var ebedi vatan. Orada nankörler için hazırlanmış bir ateş mahzeni var ki orada sabah olmayacak horozlar da ötmeyecek. Orada sabretmek imkansız.
Öyleyse nankör olmaktan kork ve ey gönlüm, geçici elemlere ve imtihanlara sabret. Bilirim bu dünya bir imtihan yurdu bir zindan. Ama duvarlarında daima ümide kurtuluşa selamete açık iman ve ümit pencereleri var. Bu pencerelerden mesut geleceğini gör. Sen ki narin kanatlı bir kelebeksin.İlahi takdirin imtihanını minicik gövden de bulmuşsun. İlahi mukadderatın göklerinden gelen kaza oklarına hedefsin. Göklerin ve yerin yüklenmekten sakındığı emanet omuzlarında.
Bazen belin bükülecek dizlerin dermansız kalacak.Ama sakın sabrın tükenmesin ey gönlüm ruhunu ebediyete taşıyorsun.
Sabret gönül şurada karşı kıyıya ne kaldı Bu dünya zindanına muvakkaten mahkumsuN şükret ki müebbeden değil
Sabret gönlüm yol çok uzun değil az kaldı Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler... Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. Arkadaşlarının yanına gelmiş ve: –Bu ateş aydınlatıcı bir şey!, demiş.. İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş.. Demiş ki: –Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey! Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş… Şöyle demiş: –Ve bu ateş yakıcı bir şey! Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. Biraz yaklaşmAış, ısındığını hissetmiş. Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş. ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek “poff !” diye ortadan kayboluvermiş… Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş… Çünkü o kaybolmuş ateş içinde ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!… Arkadaş evinize geldiğinde misafir gibi davranır Dost geldiğinde buzdolabını açıp istediğini alır
Arkadaş senin ağladığını görmez Dostunun omuzu ise senin gözyaşlarınla ıslanır
Arkadaş davetine katılınca bir paket hediye ile gelir Dost sana yardım etmek için erken gelir; toparlanman için geç gider
Arkadaş, onu o yattıktan sonra ararsan rahatsız olur Dost neden bu kadar geciktiğini sorar, derdini anlatmak için
Arkadaş bir kavgadan sonra her şeyin bittiğini düşünür Dost ise tekrar arar
Arkadaş senin daima onun arkanda olmanı ister Dost ise her zaman senin arkandadır
Arkadaş zaaflarınızı öğrenir ve onları kullanabilir Dost zevklerinizi öğrenir ve onlara hitap eder
Arkadaş zayıflıklarınızı bilirse başınıza kakar Dost zayıflıklarınızı bilirse örtmeye çalışır
Arkadaş sizi ikinci görmek ister Dost ikinciniz olmaktan şeref duyar
Arkadaş sıkıntınız olmadığında yanınızdadır Dost sıkıntınız olduğunda size koşar
Arkadaşlarınıza siz huzur vermeye çalışırsınız Dostlarınız size huzur vermeye çalışır
Su, kendine sırdaş arıyordu. Önce buluta verdi sırrını. Ağır geldi sır buluta. Sağanak sağanak döktü suyun tüm sırlarını.
Sonra göle gitti su. Ona anlattı derdini. Bu arada bulut suyun sırrını yağmur yapıp, dolu yapıp, kar yapıp savurduğu için, zaman zaman taşıyordu göl ve çıkıyordu suyun sırrı iyice açığa .
Sonra nehre verdi su sırrını. Nehir de aldı suyun sırrını çekti gitti. Dereye verdi. Dere biraz daha yavaş olsa da nehirden, o da götürdü suyun sırrını bir başka bilinmeze...
Çağlayanlar, şelaleler, akarsular... Hepsi kayboluyordu bir anda.
Sonra bir gün su takip etti dereyi. Dereye okyanusa kavuşunca farketti su, bütün sırlarının akarsularla, çağlayanlarla, ırmaklarla...okyanusa taşındığını.
Karar verdi su. Sırrını okyanusa verecekti. Öyle de yaptı zaten. Tüm sırlarını okyanusa verdi. Artık suyun sırrını okyanustan başkası bilmiyordu. Ne taştı okyanus, ne bir başkasına taşıdı suyun sırrını, ne de kurudu....
Geçenlerde karşılaştık suyla. Bir bardaktaydı. Suskundu. Çok uğraştım konuşturamadım. Ben tam giderken '' Dur !'' dedi su. Durdum!
'' Okyanus yürekli dostlar bulmadan sakın konuşma! Taşıyamazlar, kaldıramazlar senin yükünü, canını yakarlar, utandırırlar....'' dedi.
Çevrenizde hep "okyanus yürekli" dostlarınızın olması dileğimle .....
Etiketler: Kıssadan Hisseler
Dyojen’e bir adamin ne kadar akilli oldugunun nasil anlasildigini sordular. Yaniti kisa oldu; “Konusmasindan” dedi. Bir soru daha sordular “Peki adam ya hiç konusmazsa” Dyojen’in yaniti bu kez söyle oldu “ O kadar akilli olani henüz yok dünyada.” Sokrat Ölüme mahkum edildiginde, esi: - Haksiz yere öldürülüyorsun, diye aglamaya baslayinca, Sokrat: - Ne yani, demis. Birde hakli yere mi öldürülseydim! ----------------
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yasayis ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliginden baska hiçbir seyi olmayan kibirli bir adamla karsilasir. Ikisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün degildir... Magrur zengin, hor gördügü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karsiligi verir: - Ben çekilirim!! ---------------- Bir semsiye tamircisi, yazmis oldugu siirleri incelemesi için Sheaksper'a gönderdiginde, ünlü yazarin cevabi su olur: - Dostum siz semsiye yapin, hep semsiye yapin, sadece semsiye yapin.. ---------------- Meshur bir filozofa: - Servet ayaklarinizin altinda oldugu halde neden bu kadar fakirsiniz, diye soruldugunda: - Ona ulasmak için egilmek lazim da ondan, demis. ---------------- Dostlarinda biri, Fransiz krali 15. Lui' ye: - Majesteleri, demis. Akil vergisi almayi hiç düsündünüz mü? Hiç kimse budalaligi kabul etmeyecegine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder. Kral, alayli alayli gülerek: - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabini vermis. Bu bulusunuza karsilik,sizi akil vergisinden muaf tutuyorum. ---------------- Kulaklarinin büyüklügü ile ünlü Galile' ye hasimlarindan biri: - Efendim, demis. Kulaklariniz, bir insan için biraz büyük degil mi? Galile: - Dogru, demis. Benim kulaklarim bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir esek için fazla küçük sayilmaz mi? ---------------- Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon' un bir muharebede tenkide kalkisip parmagini harita üzerinde gezdirerek: - Önce surasini almaliydiniz, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye baslayinca, Napolyon: - Evet, demis. Onlar parmakla alinabilseydi dedigin gibi yapardim. ---------------- Bir toplantida bir genç M. Akif küçük düsürmek için: - Affedersiniz, siz veteriner misiniz? demis. M. Akif hiç istifini bozmadan su cevabi vermis: - Evet, bir yeriniz mi agriyordu? ---------------- Idam edilmek üzere olan bir mahkuma: - Diyecegin bir sey var mi? diye sorduklarinda: - Bu bana iyi bir ders oldu!! ---------------- Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanli padisahi gibi sefere çikacagi yerleri gizli tutarmis. Bir sefer hazirliginda, vezirlerinden biri israrla seferin yapilacagi ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - Sen sir saklamayi bilir misin? diye sormus. Vezir: - Evet hünkarim, bilirim dediginde, Yavuz cevabi yapistirmis: - Bende bilirim. ---------------- Sultan Alparslan 27 bin askeriyle bizans topraklarinda ilerlerken, kesfe gönderdigi askerlerden biri huzuruna gelip telasla: - 300 bin kisilik düsman ordusu bize dogru yaklasiyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der: -Bizde onlara yaklasiyoruz. ---------------- Bir filozofa sormuslar: Sansa inanir misiniz? Filozof: Evet, yoksa sevmedigim insanlarin basarisini neyle açiklardim ------------------------------
seytanin mali Gafil bir adam bir seyhin kapisina vardi, Seytan'dan bir hayli sikayetçi oldu. "Seytan beni yoldan çikartiyor. Beni kandirip dinimi, ahiretimi mahvediyor. " dedi. Seyh de ona dedi ki: "Ey genç adam, senden az önce seytan gelmisti buraya. O da senden bikmis, usanmis. Ona yaptigin zulümleri anlatip sikayet ediyordu. Diyor ki: "Dünyanin hepsi benim malimdir. O benim malima göz koymaya, kendi mülkümü elimden almaya çalisiyor. Ben de bu yüzden onun dinine saldiriyorum. Bana zarari olmayan, malima göz dikmeyen adamla benim ne isim olsunki!"
Etiketler: KISSADAN HISSELER
.üstat, beni müsait bir şiirde indir...
bugün bir şiir bile uğramadı yanıma sana uğradı mı bilmiyorum pencere kenarında yağmuru seyrettik yalnızlığımla, balkona astığımız düşlerimizi içeri aldıktan sonra kimsenin öğretmediği bir şeyi öğretmeni dilerdim../..ayrılırkenama sen herkesin öğrettiğini yineledin şimdi aşk../..inançlarını yitiren bir ayyaştır köprü altlarımda deniz kabuklarından bir mumluk yapmıştım sana, vermeye zamanım olmadı şimdilerde içinde yakıyorum, sesini duyuramayan kelimelerimin yorgunluğunu biliyor musun../..bilmem sen cümlelerimin 1. Kordonuydun .. ..susmaya gidiyorum.../..birazdan dönerim.. acil servis gibi yetiştim bütün kanamalı sevdalarıma yanlarına gittiğimde, odaları boştu, çarşafları temiz bir küçük not bile yoktu../kurtardığınıziçin teşekkür ederiz.. bu yüzden emekliliğimi istedim yorgun aşkların baş hekiminden tazminatım suskunluk beni ait olmadığım şehirlerde aramayın, adresimin caddesi../..burukluk ..teri soğumamış bir ayrılıkla içilen özlem, ateş yapar..
dün gibi hatırlıyorum ayrıldığımız günü 24 ocak../..kış../..kıyamet../..felaket sanki herkes beni görmek için toplanmıştı şehir meydanında parmaklarıyla gösteriyorlardı../..işte bu kadın terk edildi naralarıyla bu günlerde../.dalgasını geçebiliyorum vedaların o günlerde../..serum kokularına bulaşmıştı bütün kılcal damarlarım gerçekte kim olduğunu çok düşündüm, özleminin yer yer sağanak yağışlı olduğu zamanlarda galiba artık biliyorum sen../..büyümeye zamanı olmayan çocukların, dar zamanlarda attığı içten bir kahkahasın beni beklemeye gidiyordun.../..galiba yolu şaşırdın ...bu şiire girmek hüzünlü ve yaşlıdır.. biraz önce gözlerimden düştün seni ıslattığım için üzgünüm yanaklarımda kurumanı istemezdim, dudaklarıma almışken ıslaklığını sen../..gözlerim../..ve katre sana yaşatmak istediğim çok şey vardı, aşkda kısa çubuğu ben çektim...
V ...kırgınlıklarımı kaybettim, hükümsüzdür... sabaha karşı gittiğin için bağışladım seni sen de kendini bağışladın mı../.. bilmiyorum zor oldu indirmek resimlerini duvarlardan ki tozlanma diye albümlerde yaşatmadım seni seni../..bir anı olsun diye sevmedim ...ve hiç aldatmadım../..kirpiklerimle bile çok önceleri sorduğum bir soruydu, şiir bir aşkı kurtarabilir mi? diye otuzuma yaklaşırken gülümsüyorum da, şiir bir aşkın ancak bekçisi olabilir VI ...bu şiirde U dönüşü yapılmaz... illegaldir bütün terk edişler, ölümlerde dahil...
...aşk dersem çık, ayrılık dersem çıkma.. dedim../..çıkmadın aşk bitti.. SENDE AŞKIN KOKUSU BENDE ÇİMEN Bir umuda benzemeli bizim aşkımız, herkesin umutsuz olduğu anda. en kurak çöllerde yeşermeli,yetişmeli çocuk saflığıyla. Denizlere benzemeli bizim aşkımız, onlar kadar engin ve onlar kadar cesur olmalı. gecelere ışık olmalı tükenmeden. Bir kardelene benzemeli bizim aşkımız, diretmeli savaşmalı,yılmadan usanmadan. kırmalı zincirlerini çaresizliğin, özgürlük olup yağmalı tüm topraklara. Bir doğaya benzemeli bizim aşkımız, tüm canlılara gönül veren. ırmak olup akmalı ulaşmalı bütün denizlere. Hani bir sen varsın diyorsun ya gönlümde İşte o yüzden sende aşkın kokusu var bende çimen. Ilk önce sen bu satirlari okurken ben bu dünyada olmayacagim. Ve de özür diliyorum senden " seni " karanlik ve de koyu yalnizlik deminde sevgisiz biraktigim icin özür dilerim bahar gözlüm Ilk defa seni sevmistim: yüregimdeki sevda atesini yalniz senin için yakmistim ve ben ölsem de sen yasadikça bu sevda atesi hiç sönmeyecek.. Belki bu satirlari okurken bir masum güvercinin ürkekligini ve de gözlerimden süzülen gözyaslarimin islakligini ; ben yazarken ki aglayislarima sen okurken eslik edeceksin Can özüm, Beyaz kelebegim Ilk defa sana açmistim kalbimin kilitli olan kapilarini. Günese kapali olan gönlümün perdelerini senin tatli gülüslerin için aralamistim. Senin için akittigim gözyaslarimi ve de seni üzdügüm gecelerde uykularin bana haram oldugunu yazmaliyim sevda kokan satirlarima. Ilk öpüstügümüz bahar sabahi hala aklimda ve solgun dudaklarim hala dudaklarinin sarhoslugunda
Seninle mutluydum. Seninleyken Cennetteki Leyla ile Mecnun gibiydik. Yalniz ve karanlik gecelerimde üsümemek için hep senin hayallerine sarilip uyuyordum. Sabahlari hayata seninle merhaba diyebilmek için gözlerimin önüne senin tatli tebessümlerini getiriyorum. Sunu bil ki MELEK KALPLIM; Sensiz Cennette yasamaktansa seninle Cehennemde alev alev yanmaya raziyim ben. Son nefesimde bile ismin olacak dudaklarimda. Kalbimde senin sevgin ve de dudaklarimda atesin olacak. Gözlerindeki gözyaslarini sadece ben silmeliyim sadece ben ölmeliyim senin için Dilegim; tüm dileklerinin gerçeklesmesi, sana umutlarim kurdun tüm hayallerinin sabahina gerçege dönüsmesi Tek istedigim Rabbimden ben gidince gözlerinden süzülecek her gözyasi damlasi için gökyüzünden binlerce mutluluk damlasi birakmasi.. Ve gidiyorum iste senden uzaklara sessizce ve de seni severek gidiyorum. Gözlerimi yildizlara, tebessümlerimi güllere kalbimi senin sicak yüregine emanet ediyorum. Ve de hiçbir zaman unutma beni senin gözyaslarini ben uzaklarda olsam da hissederim. Kiyamam gözyaslarina Sakin aglama bahar gözlüm.. Acilarini ve de hüzünlerini sahildeki kumlara birak ki bir rüzgar estiginde hemen kaybolsun. Mutluluklarini ve de sevinçlerini her zaman gözlerinde sakla ve gülüslerinde mutlu ol.. Mutluluklarinda ve sevinçlerinde sevgim ve ben olacagim.. Gidiyorum ve gitmeliyim ama unutma giderken kalbimi yüregine armagan ediyorum. Ona iyi bak Ben yildizlar kadar uzak olsam da gerçekte bir nefes kadar yakin olacagim. Bir gün yanima gelirsen beni saran kara topragin üzerinde karlari temizle ve de orada bir nazeninin bir sevda tomurcugu bulacaksin dokun ona. Ve onun yapraklarinda sana yazilmis binlerce " seni seviyorum" kelimesi bulacaksin. Belki bedenim topragin altinda çürüse de unutma ruhum ve de kalbim her zaman seninle olacak. Ben senin Cennetin kapisinda Leylasini bekleyen Mecnun misali bekliyor olacagim. Elveda ...:::SERSERİDEN MEKTUP SİZE:::... Serseri diyorlar bana, bir elimde tesbih bir elimde sigara ,meyhaneler evim, gece gündüz içerim, bana bir adım gelene ben bin adım giderim, sanmayınki serseriler aglamaz, serseri aglarsa kimse susturamaz, inan ki SOSYETE KIZI, her insan serseri olamaz!!!! Ben hep küçük şeyleri sevdim Ben beklerken hep küçük bekleyişlerle bekledim Giderken küçük adımlarla küçük özlemleri küçücük avucuma alıp gittim Severken bile küçücük yüreğimle sevdim Ben her şeyi hep küçükken sevdim Hiç büyük konuşamayacak kadar küçük ağzım vardı Hiç büyük sevemeyecek kadar küçük yüreğim Hiç kocaman bir eli tutamayacak kadar küçük ellerim vardı Hayallerim bile hep küçük kaldı Benim dünyam hep küçüktü Aslında küçücük yüreğime hiç kimse büyük gelmedi Bu yüzden ben hep küçük kaldım... Hep çocuk kaldım Ben her şeyi hep küçük ve çocuk sevdim SEN YOKSUN Artik gücüm kalmadi Yoruldum... Sana verdigim sözler vardi Bir bir hepsini unuttum. Kuruttum gözlerimi, aglasamda bitti yaslarim Akacakti belki daha Tuttum... Yuttum yine bana kustugun zehrini Canimi yakti, içimi kanatti Sustum... Susturdum artik yüregimi de Bagirdi, bagirdi Yeter dedim, ben bagirdim Korkuttum O korktu Ben korktum... Çoktum aslinda ben, vardim Bi gülerdim içimden martilar uçardi Yüregimden her gün bi kus uçardi Bittim artik bende Yokoldum... Yokum....... Hani sen vardin ya bi zamanlar Uzak degildin, Sesinleydin. nefesinleydin Benimleydin Vardin Yoksun... Yoksun iste! YABANCININ SON SÖZLERİ avuntularınız sizin olsun. Peşimi bırakın. Tıraşsız suratım üzmesin sizi, acıyıp ellerimden tutmaya kalkmayın. Dostluğunuza ve yardımlarınıza ihtiyacım yok, anlayın. Bunu anlayın hiç olmazsa, ne olur, iltifatlarınız gibi sıkıyor beni sözde üzüntünüz. Duygularım suç işledi törenize karşı. Mutlu ilişkilerinizi bozdum acılı sesimle. Geçmişteki ve gelecekteki bütün aşklarımı size bırakıyorum. Aramayın beni hiçbir uyrukta, ne dinim ne tapınağım ne de evim olmamıştı zaten, bir konuktum aranızda. Geçip gitti dersiniz,birkaç soru unutup masamızda, koltuğumuzda, yatağımızda. Adımı bile almıyorum yanıma. Çok görmeyin bu kadarını ve tarlakuşunu, bahar çiçeklerini, sokak adlarını sevgisiz komayın. Kimliğim öldü benim, çoktan geçtim adımdan. Başka bir şey değilim, aynalarımdan.
Herşeyimsin !... Herseyimsin sen.. Var oluslarim Yok oluslarim Sebebimsin sen.. Nefes alip verisimin..Herseyin sebebisin sen Bilmegidin ve belkide ögrenemiyecegin Cok acilar sakladim cebimde.. Seni hic unutamadimki.. Bi an yerini kimse alamadiki.. Ceplerimde biriktirdigim senden kalan anilar.. Can Yaksada.. Sakliyorum bak... Acitsalarda canimi seni hatirlattigi icin iyiki varlar.. Sen bilmedin.. Ben seni hep sevdim.. Neler cektim sensiz nelerle bogustum nelerden döndüm.. Sen hic bilmedin.. Sana biriktirdigim söylemeyi isteyipde söyleyemedigim sözcükler var.. Susuyorum ama sirf sen mutlu olbiriktirdiklerim canini acitmasin Duymak istemedigin sözcükleri seslendirmeyeyim diye. Varliginla yoklugun arasinda bi cizgide kaldim hep nezaman sensizlige düstügümü sansam. Yanildim.. Ben senden hic birzaman vazgecemedim aslinda ! Aslinda hic bir zaman Unutmadim hic birseyi.. Sen mutluysan bende mutluyum cünkü.. Asigim sana.. Bendeki hersey sensin iyiye- kötüye dair.. Herzaman senin adina yazildi siirlerim senden baskasi olmadiki.. Sen seni hic sevmedim farzet.. bende hic olmadin aslindaa coktan unuttugumu düsün!! Aksini ispatlamak icin hazir degilim Seni sevdigimi seni hala sevdigimi haykiracak kadarcesur degilim Konu sen oldugunda hic birzaman ben olamiyorum zaten.. Sana zarar vermekten korkuyorum cünki... Anlamimi yitirmemden Korkularim var iste senin hic bilmedigin.. düsüncelerim var iste yasanmis olaylar var.. Engeller var.. Seninde farkinda oldugun!!! Bilirim aslinda sonu yok bu Askin.. Seni sevmemin sonu yok!! Bilirim bi yerde herzaman olucaksin aylar gecsede yillar bitsede... Gülüslerimin adi sensin... Bendeki herseyin hatalatimin dogrularimin sebebi.. Sensin.. ..Ömrüm... Herzaman SENI sevdim ben! Her satirin ardina koydugum üc noktada herzaman sen vardin aslinda.. Kalbimin herzaman sade senin icin atti! Bir gün seni unuttum desemde inanma bana.. senin icin öldüm dirildim.. buzamana kadar sanaydi Var oluslarim Yok oluslarim.. askimizda hic umut olmasa bile Vaz ge ce me dim! Sen hic bilmedin !! Yerini kimse alamadi herkesde hep seni aradim!! Bi tebessümün ömrüme bedel Ve birkez daha anladim Senin icinde olmadigin bi hayatim olamaz Kiymetlimsin.. Askin bende hala ! Alin yazimsin Kaderim oL..Esirinim.. Seni Seviyorum !!! Sana asigim Sana asigim
Sana bir sarki daha yapacaqim adi ''unuttum seni'' olacak İyi niyetle söylenen Yalanlar günah olmazmış Bilmiyorum niye söyledim Hasta kalbime uydum Yenildim zamana direndim Kurduğum hayalmiş affet Yarım aklıma yenildim Mühim olan sadece sendin Sen yoksan çiçekte yok Hayat yok bebekte Ondan sonra ölümü mü olur zaman mı durur Ruhum kafeste Unuturum demıştım ya Sözümü tutamadım gülüm Öyle bir unutmak ki zor gelır Sanki bir ölüm Her defasında anlattım Yalnız sen beni ağlattın Şimdi bir tek dileğim var O gül yuzun solmasın BELKİ ÖZEL BELKİ ÇOK SÜPERSİN BENCE TAM BİR FOSFORLU FENERSİN KENDİ KENDİNE OYUNLARINDA SENDE Bİ GÜN KAYBOLUR GİDERSİN
KALPSİZ ORTAM İNSANI GEL ANLA SON DURUMUMU YALNIZ ORTAM İNSANI BIRAK ŞU ÇALIMINU KURUMUNU İYİKİ HAYAT ÇOK BÖLÜNDÜ BAZEN SEVİNÇ BAZEN HÜZÜNDÜ AMA UNTMA YALNIZ DİYEN YALNIZ ÖLÜR
HERKES BİLİR BURASI FANİ DÜNYA HALİ GİDERSİN ANİ KALBİNDE TAŞ GÖZÜNDE YAŞLA HEP BEN HEP BEN DERKEN YANİ
KALPSİZ ORTAM İNSANI GEL ANLA SON DURUMUMU YALNIZ ORTAM İNSANI BIRAK ŞU ÇALIMINU KURUMUNU İYİKİ HAYAT ÇOK BÖLÜNDÜ BAZEN SEVİNÇ BAZEN HÜZÜNDÜ AMA UNTMA YALNIZ DİYEN YALNIZ ÖLÜR Usul Usul Usul usul terketti şehri aşk.. Ne bir yolcu eden oldu.. Ne bir damla gözyaşı döken.. Yalnız o kaldırım taşları..
Bir bağ bozumu sonbaharda.. Bir bir düşüyor dallarım.. Bir yalnızlık hali şenlikte.. Tek tek sönüyor fenerlerim..
Herşeyi, herkesi alırım karşıma.. Seni kaybetmeyi göze alamam.. Gel ortak ol içimi dağlayan şu acıma.. Üç gün dayanır sonra ölürüm..
Uzun Bir Yoldan Gelen Tedariksiz, Katıksız Bir Yolcuyum. Yaralı Yarasız Sevdalardan Geçtim. Koynumda Bir Beyaz Kağıt Boşluğu Herşeyi Anlattım. Olan, Olmayan, Acıtan, Sancıtan... Kad£rim YaLnızLık,S£ns£ £c£Lim OLdun... Sabah uyandığında midesinde bir yanmahisseti. Yanmanın nedeni akşam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekdi. Aslında bunuyapmakda geç bilke kalmıştı. 'Bitmeli dedi içinden' , Hergün bu tatsız uyanış bitmeli. Genç adam bunları düşünürken suratı şekilden şekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, şimdide bekletmemeliydi. İstanbul, soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yaşıyordu. Genç adam gök yüzüne bakarak iç geçirdi; 'Bulutlar bizim yaşayacaklarımızı biliyor, onlar bile ağlıyor halimize'... BULUŞMA VAKTİ Artık Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karşıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Şimdi midesindeki ağrı dahada artmıştı. Beşiktaş'a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunlığuna anlam verememişti. Nereden bilecekdi bugünayrılık çanlarının çalacağını... Beşiktaş'a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bişey söylemek istediğini. Bana bir şey mi söylemek istiyorsun'diye sordu. Genç adam,gölerini kaçırarak 'Evet' dedi. Genç kız heyecanlanmiştı, birazda sinirlenerek 'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi
Bir Leyla İki Mecnun
Bir varmış bir yokmuş... zamanın derininde leylaya aşık iki tane mecnun varmış. Kim sorsa,her ikikside; -Gerçek Mecnun elbette benim dermiş... Bu iddaalı konuşmalar sonunda sultanın kulağına kadar gitmiş.Hayret ve merakla -Tutup getirin ikisini de,demiş...İmtihan edelim de gerçek mecnun kimmiş bilelim Askerler dağılmışlar her bir yana,köşe bucak araştırmışlar ve bulup her iki mecnun'uda saraya getirmşler.Sultan önce,en görünür yere,izbandut gibi cellatları dizmiş. -Çağırın şimdi Mecnunlardan birini,deyince ilkini salona almışlar... Mecnun sen misin? Evet Syltanım,ben Mecnun'um... -O halde uzatacaksın kolunun birini ve Leyla için feda edeceksin... Mucnun hiç tereddüt etmeden; -Feda olsun Leyla'nın aşkına bir kolum,demiş... Sultan onu perdenin arkasına aldırdıktan sonra ikinci Mecnun'u çağırtmış.Aynı sözleri tekrarlayarak; -O halde uzatacaksın kolunun birini ve Leyla için feda edeceksin,demiş... İkinci Mecnun önce,fedası istenen koluna uzuun uzun bakmış,bakmış...Sonra da sultana dönmüş.Gözlerinde yaşlar parlıyormuş... -Kesmeyin Sultanım,diye yalvarmaya başlamış. Yazıktır... Kıyamam... Ne olur,kesmeyin Leylamın kolunu!..
Derler ki;bir gün lelayı mecnunun karşısına getirmişler ''işte Leylan ''demişler..'' Mecnun bakmış..Bakmış... ''Sen Leylaysan içimdeki kim'' demiş... Aşk ney di? Aşk kendini unutmaktı... Aynada onu görmak,yürekte onu bulmaktı.. Kimsin diye sorduğunda SEN diybilmekti... SEN olabilmekti..! Zamanımızda böyle gerçek aşk yaşayanlar kaldı mı?Aşklarda ayağa düştü, bilmem belki yaşanıyordur ama ben hiç rastlamadım.
Kapıları çarpma öyle yüzüme leyla eşiğine düştüm gör ne haldeyim. ben bir yapraktım her baharı müjdeleyen. sayende kurudum bilmiyormusun?
Bir aşığın nefesidir geceyi ağartan, ve leylanın göz yaşıdır günü aydınlatan. kim isterki karanlıkta sesiz ağlamayı dudaklarını kanatarak? ben senin tenhana sığındım ,saçaklarında bir serçeyim inleyen. Senden gayrısına haram nağmelerim duymuyormusun?
Mecnun'lukki sende öğrendim,alnımı ağarttığında her güneş, sana açtım kardelen misali.benim rüzgarımla şahlandı Anka kuşları, Turnaları sana uçurdum leyla.en acısını tattım gurbetin, en hüzünlü mısraları sana döktüm,aldırmadım divaneliğime, örtme kapılarını solgun yüzümün üstüne. Ayaklarında can veriyorum sevmiyormusun?
Her bahar tükendiğinde ben yeniden açarım sana, her gece karanlığında ben yeniden doğarım sana, yokluğunla yetimim ,bana ait tüm varım sana, bir yarımı senin adınla öldürdüm,diğer yarım kaldı sadece sana. bu yetimden bir nefeslik can'ı almıyormusun? almıyormusun leyla..?
MECNUN, LEYLA İLE SOHBETTE
Mecnun bir gün fırsat buldu, Leyla ile oturmaya muvaffak oldu. Leyla, onu sınamak için bir dilekte bulundu:
- Ey âşık! Neyin varsa getir.
- A ay yüzlü, dedi Mecnun, aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne gözümde bir nebze yaş. Aklımı yağma ettin, uykumu çaldın. Artık bir canım var, emreyle onu vereyim.
- Ben onu senden ne vakit istesem alırım, başka neyin var, sen ondan bahset.
Mecnun o vakit arandı, yakasında sakladığı bir iğnesi vardı, onu çıkarıp sevgiliye sundu.
- İşte varlık aleminde sahip olduğum tek şey bu iğnedir. Bunu da neden taşıyorum bilmek istersen, çölde, ovada seni izlerken çok düşüyorum, kendimden geçiyorum; oralarda ayağıma, bedenime dikenler batıyor; bu iğneyle o dikenleri çıkarıyorum.
- İşte bunu istiyordum ben senden. Eğer aşkında gerçek isen bu iğne nasıl layık oluyor sana? Dikeni çıkarırsan buna vefa mı derler?!..
Leyla'nın Ölüm Haberi !..
Yolunu yitirmiş Mecnun, çöllerde Leyla diye diye dolanıp dururken biri ona,
- A deli, Leyla öldü, deyiverdi.
- Çok şükür Allah'a, diye şükretti Mecnun.
Kara haberi veren adam şaşırdı:
- A dini imanı darmadağın olmuş zavallı! Hem onun için yanıyorsun, hem de böyle diyorsun, ayıp sana!
Mecnun'un cevabı pek hazindi:
- O ay yüzlüden, her an iyiliğini isteyip dururken ben bir şey elde edemedim, kötülüğünü isteyen de bir şey elde edemesin bari. Çünkü bir gün aya sordular "En çok neyi seversin?" diye. "Güneşin tutulup ebediyen perde arkasında kalmasını severim." cevabını verdi ay ve sonra ilave etti: "Değil mi ki onu kendi gözümden bile kıskanıyorum!"
BERCESTE
Arz-ı hal etmeye, cana seni tenha bulamam
Seni tenha bulıcak, kendimi asla bulamam
(Ey sevgili! Halimi anlatmak için seni yalnız bulamıyorum. Seni yalnız bulunca da hiç kendimi bulamıyorum.)
(Hayatını sevgilisinden daha çok seven kişi aşk davasına kalkışmamalı. Bir an durup düşünelim; Sevgili’yi hayatımızdan daha çok sevebiliyor muyuz?!.. )
Fuzili 1535 yılında yazdığı Leyla ile Mecnun mesnevisinde, Mecnun Kabe'de dua eder işte bu dua:
Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!
Dertlilerden yardımını uzak tutma. Yani beni daha çok belalara müptela eyle!
Ben var oldukça, beladan, istegimi uzaklaştırma! Ben belayı isterim, çünkü bela da beni ister.
Sevgi belasıyla agırbaşlılıgımı gevşetme! Ta ki dostlar beni kınayıp vefasız demesinler!
Gidip geldikçe, sevgilimin güzelligini arttır, Sevgilimin derdine beni daha çok mübtela et.
Ben nerede, mevki ve itibar kazanma nerede? Bana yoksulluk ve yokluk ulaşma kabiliyeti ver
Senden ayrıyken, bedenimi öyle zayıf kıl ki, Bahar yeli beni sana kavuştursun.
Fuzûlî' nin nasibi gibi beni gururlandırıp, Ey Rabbim, asla beni bana baglı kılma!
Sonunda yar, aglayıp inlememize acıdı ve Bugün hüzünler evimize ayak bastı.
Gözyaşı yagmurum, demek, öyle tesir etti ki, Gül bahçemizde taze bir gül dalı düşürdü.
Ah ateşinin bizi yaktıgı, Ayrılık gecesini aydınlatan meş' aleden bellidir.
Eger aglayan gözümüzde uyku olsaydı, Bu kavuşma uyku halinde görülen bir rüya demek mümkün olurdu.
Gördügümüz bir hayal mi? Yoksa sevgilinin yanımıza gelecegi aklımıza bile gelmezdi.
Ey can ve gönül! Sevgili, misafirimiz oldu! Neyimiz varsa, misafirimizin ayaklarına dökelim.
Ey Fuzûlî! Sevgilinin kasdı, canımızı almakmış. Gel.. Güzel ugruna can vermeyi kendimize bir borç bilelim.
Etiketler: Leyla Ile Mecnun Hikayeleri
GÜLMEK İÇİN MUTLULUGU BEKLERSEN TEBESSÜM BİLE EDEMEDEN ÖLÜRSÜN GELDİGİN ZAMAN BOŞLUK DOLDURAN DEGİL GİTTİGİN ZAMAN YERİ DOLDURULAMAYAN OL.. Sesin değdiğinde yüreğime , yüreğim titriyorsa avuçlarında ve her kapayışta gözlerimi,üşüyen bakışlarım ısınıyorsa bakışlarında , tek çarem fısıldamaksa eğer , avazım çıktığı kadar fısıldayacağım...Seni seviyorum Bizim ömrümüzde ırmaklarımız vardır. Sularında hayallerimizi yüzdürdüğümüz. Bizim ömrümüzde dostlarımız vardır , günler ayrı geçtiğinde üzüldüğümüz Sonsuza dek yıkılmayacak bir kaledir sevgi , avare gemilere yol gösteren , yüksekliğine erişilse de, değeri asla ölçülmeyen Yüreğim her gün yelken açar ümit denizine, ufacık sevgiler toplayıp döner sahilime.. Bir yalnızlık kalır bende bir de sen yüreğimde.. Rüzgarın kemanını çaldığı, damlaların cama vurduğu bir pencerede yatağına uzanıpta keşke dediğin tüm güzellikler gerçek olsun.
Etiketler: Güzel Sözler Resimler
Bunun, Çinliler'in anlattığı çok güzel ve inandırıcı bir açıklaması var...
Başparmak, anne-babanızı, İşaret parmağı, kardeşlerinizi, Orta parmak, sizi, Dördüncü parmak (yani yüzük parmağı), hayat arkadaşınızı, Ve serçe parmak, çocuklarınızı temsil eder.
| Sayfa:
|
|
|
6 |
|
|