|
Gosterilen 10 - 14 arasi, toplam 14 Blog mevcut.
| Sayfa:
|
2 |
sana hasret geçen onca aydan sonra dayanamayıp sarıldım telefona... -bensiz mutlumusun? -bilmiyorum -dayanamıyorm bu kdar yetmzmi? -yarın buluşalım mı? ertesi gün ellerin ellerimde gözlerin gözlerimdeydi.binbir ümitle geldim son şanstı bu aşka verdiğim..nerden bilebilirdim çoktan bittiqini, sevqinin tükendiqini aslında hiç sevemediqini nerden bilirdim. içimdeki ateşi söndürmek için ayrılık cümleleri kurdun ardı ardına, -alıştım yokluquna.. dedin sonra... -senin için bir hatamıydım? diye sordum.başını önüne eqdin sakladın benden cenneti vadeden qözlerini.. -zaman kaybıydı.. dedin usulca titreyen sesinle.. YIKILDIM.. ayaqa kalktım kolumdan tuttun -nereye? dedin. -çıkıyorum hayatından.. dedim -sen çıkamazsın ben çıkarırm! dedin... BİTTİM... qözlerim çaqlayanları misafir ediyordu nefesim kesiliyordu..kalbim sımsıkı tuttuqun kolumdan bin beter acıyordu... -niye diye baqırdım.. -niye...nasıl qeldik bu hale...ben seni sevdim be..SEVDİM! kolumu bıraktın kapıya doğru iki adım attım kapının kolunu tuttum.. çıkmalıydım, seni hayatımdan çıkarmalıydım, bu kapının ardında kalmalıydı seninle bu sızı... film şeridi qibi qeçdi 2 yıl gözümün önünden... -bir damla gözyaşıma yakardın dünyayı bişey yap canım acıyor! dedim başını çewiripde bakmadın bile... -hep sen konuştun ben sustum..dinledim!şimdi sen dinle sevqinin arkasında durmandı tek isteqim yine beklerdim yine susardım yazık ki deqmezmişsin.. hıçkırıklara boquldumm..azraili arar oldum... -ölümüne öyle mi ölümüne sevdin, doqru öldürdün beni..mahfettin! kaL de noLur...kal de! bir ömür var sensiz nasıl geçer,sensiz bir dakika asırlara bedel gelirken bana yokluqun neyin bedeli.. kal de nolur...! kapıyı açıp çıkmalıydım oysa gelip sana sarılmak istedim deli gibi yine gözyaşlarımı silip 'geçicek..' demeni istedim. açmadın kucaqını bana! -ne seni affedebiliyorum ne kendimi..haklıymışsın beyaz gülün bile gölgesi siyahmış...deyip açtım kapıyı, bu kaçıncı vurgundu. kaçıncı sondu..ardından bakan hep ben olmuştum oysa şimdi sen kaldın ardımda...ardımda sen kaldın ama giden,vazgeçende sendin! nefes qibi,su qibi,ekmek qibi sewdim seni... GİTTİN.. oysa ben buqün bile seninle elele sonunu bilmediğim her karanlığa qirebilirim. tıpkı bugünkü qibi seni son nefesimde bile sevebilrim... her ülkenin,her şehrin,her semtin bütün sokaklarını talan edebilirim.. ama GİTTİN... elde kalan bir buruk sancı.. birde neyin bedeli anlayamadığım yokluqun... birgün gözlerim yaqmurları misafir ederken,başımı kaldırdın yukarı kollarımı tuttun sımsıkı cenneti vadedn gzlerin gözlermde 'benim sevgilimsin sen güçlü olucaksın!'demiştin...oLamıyorum sevgilim sensiz nefes alamıyorum.. niye yoksun anlamış değilim.prensesini kime emanet ettin yahut hangi güzellik çeldi aklınıda arkanı döndün bana bilmiyorum.bir hayat akıyor dışarda bense 4 duvar arasında gün gece demeden yasını tutuyorum yokluğnun... olmalıydın... sevqnin arkasında durmalıydın. saçların beyazlayıp yüzün,çizqilendiğinde ellerin hala ellerimde olmaLı.. (git)ME....
Yine seyrana çıkmış bayram ediyor yerler Salınarak yürüyen ince bellere kurban Elvan elvan kokuyor sineye düşen terler Sabahın seherinde esen yellere kurban
Daha ilk gördüğümde içime düştü közler Onu tarif etmeye naçar kalıyor sözler O kaşlar,o kirpikler, hele o kara gözler O pembe yanaklarda açan güllere kurban
Seninle aynı aşkın hamurunda yoğrulup Çöllerde mecnun gibi susuzluktan kavrulup Rüzgarların elinde büklüm büklüm savrulup Omuzlara dökülen sırma tellere kurban
Ne zaman yüreğimi sarsa kara dumanlar Dilimden düşmez olur benim ahlar amanlar Kıskançlık krizine kapıldığım zamanlar “Benim sevdiğim sensin” diyen dillere kurban
|
susmak
Gönderme zamanı 02/26/2009 10:27:35
|
Susmak Üstüne
Susarız…
Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…
Susarız…
Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…
Susarız…
Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…
Susarız…
Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…
Susarız…
Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…
Susarız…
Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…
Susarız…
Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…
Susarız…
Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizle yan yana ve can cana yızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…
Susarız…
İletişimin tıkandığı yerdeyizdir, hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…
Susarız…
Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…
Susarız…
Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…
Susarız…
Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir…Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer…Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…
Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir…
Etiketler: Susmak üstüne
|
ihanetler
Gönderme zamanı 02/22/2009 17:43:16
|
Her şey ilk günkü gibi olmalı Seni seviyorum sözün saf olmalı Gözlerine baktığımda gözlerinin içi parlamalı Ne olur ihanet etme
Unutma birbirimize ettiğmiz yeminleri Hatırla bana verdiğin sözleri Bir anlık heves olamaz bu aşkın değeri Ne olur ihanet etme
Elinin kiri sevgimizin kiri olmasın Üzerimizi kara bulutlar kaplamasın Kimseye boynumuz bükük kalmasın Ne olur ihanet ihanet etme
Bitmesin sana olan sevgim Sarsılmasın sana olan güvenim İnan çok incinirim Ne olur ihanet etme
Kendini benim yerime bir koyda düşün Yarası olur bu sevgi dolu gönlümün Diğer bir yarısı sensin ruhumun Ne olur ihanet etme
Sana yetecek kadar güzeldir yüreğim Sensin benim en büyük yeminim Ölünce bitecek seninle serüvenim Ne olur ihanet etme
Etiketler: Ne Olur Ihanet Etme
| Sayfa:
|
2 |
|