Onu yok edenlere teslim ettin Türkiye’yi…
Bedava nohut karşılığında…
Aferin halkım…
* Cumhuriyet, laiklik, bağımsızlık, özgürlük…
Yoksula aş…
Ekmek…
Emekçinin alın teri diye yumruğunu sıkıp yollara düşen nice genç senin için filiz canını verdi, onları yok edenleri başına taç yaptın…
Bir çuval kömüre…
Bravo yani…
Hüzünlü ve uzun bir hikâyedir bu…
Köylüler, yoksul insanlar, bebekler, hastalar geçemiyordu Zap Suyu’nu… Kaç yaşlıyı, hastayı, çocuğu, anneyi, telli duvağı ile gelini alıp götürmüştü su…
Üniversite gençleri okul harçlıklarını biriktirip çimento, demir, tahta aldılar… Köprü yapmak için geldiler su kenarına…
O gece çok heyecanlıydı tümü…
Sabaha kadar şarkılar, marşlar söylediler…
Sana köprü yapmanın unutulmaz mutluluğuydu o…
Sevinçlerinden ağladılar…
Ama sen…
Jandarmaya “Komünistler geldi” diye ihbar ettin…
Alıp götürdüler…
Aferin sana…
*
Kimisini vurdular…
Kimisini astılar…
“Yaşasın özgürlük” diyerek ve gülümseyerek çıktılar idam sehpalarına… Çünkü senin için ölmek dahi mutluluktu onlar için…
Onların türkülerini söylemek için sazını alıp gelenleri de zaten otel odalarına doldurup yaktılar ya…
Yakanları ilk seçimde milletvekili yaptın…
Bravo…
*
Aylardan ocaktı…
Kar yağmıştı Ankara’ya…
Günlerden pazar…
O gece gazetedeki odada, derin acılar içinde, arabasına bomba konularak öldürülen yeni şehidimiz Uğur Mumcu’nun o yazısını arşivden bulmuş okuyorduk:
Ömrü boyunca; insan onuru için, adalet için, bağımsızlık için, yoksullar için, emekçiler için, güçsüzler için, sömürülenler için, halkı için çırpınmış yiğidimiz öyle diyordu, uğruna canını verdiği halkına:
“Unutma bizi…”
*
Sen?..
Unutmamak bir yana, onu öldüren zihniyeti iktidar yaptın… Bak ne hukuk kaldı, ne insan onuru, ne bağımsızlık, ne laiklik, ne çağdaşlık ne de cumhuriyet…
Onu yok edenlere teslim ettin Türkiye’yi…
Nohut, kömür karşılığında…
Aferin sana ey halkım…
Aferin…