EVLİLİK AŞKI ÖLDÜRÜR MÜ?
Deliler gibi âşık oluyorsun
Demet demet güller alıyorsun
Gül tadında sözler söylüyorsun
Her gün bıkmadan usanmadan aşk şiirleri yazıyorsun
Mektup yazmaktan, mesaj göndermekten ellerin yoruluyor
Şehrin gezmedik park ve bahçesi kalmıyor
Ve Severek evleniyorsun…
…
İşte ne oluyorsa bundan sonra oluyor
Evlendikten sonra bu sihirli dünya yıkılıyor
Bazen iki yabancı gibi, iki düşman gibi davranmalar
Birbiriyle konuşmadan yemek yemeler,
Kumanda erkekte olmak şartı ile televizyon seyretmeler…
Medenice konuşamamalar… Bağırarak üstünlük kurmaya çalışmalar…
Evlilik öncesi aşkı aramalar…
Kısacası Evlenen çiftler evlendikleri gün, aşklarının cenaze merasimini de yapmış bulunuyorlar…
Neden böyle oluyor?
Neden bir güzelliğin başlaması diğer bir güzelliğin sonu oluyor?
Evlilik neden aşkın kırmızıçizgisi haline geliyor?
Kısa bir zaman önce ağızdan düşmeyen “ canım” “aşkım” gibi sözcükler bir müddet sonra yerini eloğlu ve elkızı’na bırakıyor
“Elinden zehir olsa yerim” cümlesi “bu ne biçim yemek kız “ cümlesine dönüşüyor.
“Ne kadar kibar adam” cümlesi sonradan “ne kaba adam”a dönüşüyor.
…
Belki de hayallerimizde evliliği yanlış yere oturtuyoruz.
Büyük beklentilere giriyoruz, evliliği bir kurtarıcı olarak görüyoruz.
Belki de en büyük yanlışı evlilik öncesi yaşanan aşkı aramakta yapıyoruz.
Hatıra defterimizin arasına güzelce yaşandı ve bitti diye yazıp raflara atmamız gerekirken tekrarlanmasını istiyoruz.
Belki de hayatımıza burnunu sokmaya çalışan, hayat bilgisini çok iyi bildiğini zanneden hayat öğretmenlerini çok dinliyoruz.
Belki de aşkı öldüren evlilik değildir, zamanın hayatımızı elden düşüren, yüzlerimizi eskiten acımasızlığıdır
Veya kendimizi tanımakta zorlandığımız değişkenlik gösteren karakterlerimizdir
Belki de aşkı öldüren yaşanan hayat stresidir, çalışma şartlarıdır, evi çekip çevirmek telaşı, çocuklar, iş stresi, kayınpeder, kayınvalide, elti, görümce, eşler arasında gizlice sürdürülen güç mücadeleleridir.
Belki de evlilik öncesi yaşananlar bir rüyadır. Evlilik bu rüyadan uyanmak, gerçek hayatla yüzleşmektir
Belki de aşkı öldüren kavuşmaktır sevdiğine…
Bir çocuğun bir oyuncağı elde etmek için sürekli ağlaması, oyuncağını elde ettikten sonrada birkaç gün oynaması ve diğer günlerde ilk günlerdeki ilgiyi göstermemesi gibi…
Sebebi ne olursa olsun evlilik aşkın mezarı oluyor…
…
Yaratıcı insanı stabil halde yaratmamıştır.
Sürekli değişim içindedir
İnsanlar her yaşta her durumda aynı hal üzere olamazlar.
Yaşanan zaman içinde hastalıklar olmakta, ekonomik iniş ve çıkışlar olmakta, sosyal yaşantı içinde bir takım değişiklikler olmaktadır.
Aşk, sevginin en yoğun hali olduğuna göre;
İnsanların ruhen ve bedenen bu yoğun sevgi yükünü bir ömür boyu kaldırabileceğine ve bu heyecanı taşıyabileceğine inanmıyorum.
…
Aşk evliliğin başında bir süre devam edip bitebilir,
Ama sevgi ve saygı evlenmekle bitmez,
O halde, evlendik aşkımız bitti diye hayıflanmak yerine biraz hedef küçültelim, amacımızı birazcık farklılaştıralım…
Amacımız evlilikte aşkı korumak ve bir ömür boyu devam ettirmek olmamalıdır. Amacımız eşimizle aramızdaki sevgi ve saygıyı ebediyete kadar devam ettirmek ve bunun çabası içinde olmaktır.