Bir Hüznün Manzarası
Sadece duy istedim En titrek yerinden yırtılmış bir sesi..
Nakaratı tarafından terkedilen bir şarkı gibi
anlatabilmek seni ne zor şimdi bir bilsen..
Alfabenin sesli harflerinden yoksun...
Henüz adı konulmamış hikayelerim vardı benim..
İstanbul'â nazır..
Lâl tebessümlerimi düşürürken her sabah yüzümden …
Mecazi anlamlarda yaşattığım bir çocuk vardı içimde…
İnsan bazen kıyısında ve kuytusunda yaşıyor hayatı işte..
Muazzam bir hüznün; manzarasını taşır şimdi yüzüm…
Ellerimin arasından kayıp giden aşklara dair..
Lafı çok fazla uzatmadan yürek kırıklıklarım …
Eğik gülüşlerimi alıp gitmeliyim buralardan
Kalp atışlarımın saçları dağınıkken biraz..
Farz etki bilincimin altında ezdiğim bir çok aşk’a..
Anlatım bozukluğuna uğramış bir çok duyguya sahibim..
Tutsaklığını yaşarken yüreğimde
sen tarafından yaratılan devrimin .
İçimde yıldızları sönmüş bir geceyi kanatıyordum…
Hali hazırda imarsız düşler kurduğum şehirlerim varken..
Yağmur düşürürken kirpiğinden gözyaşlarını..
Adına hayat dedikleri şeyin savruluşuna yakalanıyordum
Günahlarımı sırtlarken kambur kalmış yalanlarım
Mavisini yitirmiş gökyüzü ağıtlarını düşürüyordu yer yüzüne..
Umudu uykuya dalmış bir çocuğunun gözlerinde arama artık!
Rüzgarlar süpürdü çoktan masalları....
Cenazesi kaldırılırken amorti sevdaların...
Acılar saklanmaya çalıyordu insan içinde
Neden! diye sorma bana şimdi
böyle yaşanıyordu pinokyonun aşkı..