REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 2567 - Toplam yanitlar: 1

GONDEREN: halukgta on 01/13/2012 21:53:06


Bugün sizlerle konuşmak ve üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek istediğim konu, Rabbimin elçisine nasıl bir görev verdiği, bu görevin tanımı, yetki ve sorumluluklar konusunda olacaktır. Önce Rabbim elçisine Kur’an ı daha rahat tebliğ edebilmesi, sözlerinin dinlenmesi için, bakın elçisine kesinlikle itaat edilmesini nasıl emrediyor.

 

 

Aliimran 32: Şunu da söyle: “Allah’a ve resule itaat edin.”Eğer yüz çevirirlerse, Allah küfre sapanları sevmez.

 

 

Aliimran 132: Allah’a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz.

 

 

Nisa 80:  Resule itaat eden Allah'a itaat etmiş olur. Yan çizen çizsin, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik.

 

 

Yukarıdaki ayetlere benzer onlarca ayet vardır ki, Rabbim elçisine kesin itaati emreder. Eğer benim doğru bir kulum olmak ve cennetime gitmek istiyorsanız, onun sözlerine uyun diyerek, kullarını elçisine itaat etmesi konusunda uyarır. Bakın bu sözüyle Rabbim neyi kast eder?

 

 

Nisa 170: Ey insanlar! Resul size Rabbinizden gerçeği getirdi, şu halde kendi iyiliğinize olarak ona iman edin. Eğer inkâr ederseniz, göklerde ve yerde ne varsa şüphesiz hepsi Allah'ındır. Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir.

 

 

Bakın ayet ne güzel açıklıyor ve Ey iman edenler diyor, resulünüz size benim gönderdiğim gerçekleri, yani Kur’anı getirdi. Demek ki peygamberimizin bizlere vereceği, Allahın gönderdiği gerçek yol gösterici Kur’an dan başka bir şey olmadığı, çok açık anlaşılıyor.

 

 

Tüm bu emirlerden sonra, şimdide Kur’ana tekrar bakalım, acaba Rabbim nasıl bir görev vermiş elçisine? Daha açıkçası elçisinin görev tanımını nasıl yapıyor. Bunu öğrendikten sonra işimiz daha kolay olacak. Çünkü görevi veren Rabbim, elbette yetki ve sorumluluklarını da O tespit edecektir. Eğer Rabbin vermediği bir yetkiyi bizler vermeye kalkarsak, çok büyük bir günah işlemiş, RABBİME YALAN BİR SÖZ İSNAT ETMİŞ OLURUZ. Bunu yapanların, hesap günü yüzlerine bile bakmayacağım, onların yüzleri kapkara olacaktır diyor Allah. Bakın Yaratan elçisinin, görev tanımını nasıl yapıyor.

 

 

 

Ahkaf 9: De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vah yedilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.

 

 

 

Ankebut 18: Eğer siz yalanlarsanız, bilin ki, sizden önce bir takım milletler de yalanlamışlardı. Peygamberin görevi ise açık bir tebliğden ibarettir.

 

 

Ahzap 45–46: Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).

 

 

Neml 92: 'Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Artık kim hidayete gelirse, kendi nefsi için hidayete gelmiştir; kim sapacak olursa, de ki: 'Ben yalnızca uyarıcılardanım.

 

 

 

Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.

 

 

 

Araf 188: De ki: 'Allah'ın dilemesi dışında kendim için yarardan ve zarardan (hiç bir şeye) malik değilim. Eğer gaybı bilebilseydim muhakkak hayırdan yaptıklarımı arttırırdım ve bana bir kötülük dokunmazdı. Ben, iman eden bir topluluk için, bir uyarıcı ve bir müjde vericiden başkası değilim.

 

 

 

Enam 48: Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim iman eder ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur. Onlar üzüntü de çekmeyecekler.

 

 

 

Gaşiye 21: Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın.

 

 

 

Kehf 56: Biz resulleri, sadece müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kâfir olanlar ise, hakkı batıla dayanarak ortadan kaldırmak için batıl yolla mücadele verirler. Onlar ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.

 

 

 

Allah çok açık ve net, görev verdiği elçisinin görev tanımını yapmış. Lütfen dikkatle tekrar okuyunuz, bu görevin içinde, Kur’an ın vermediği hükümleri de elçisi verir, Kur’an dışından helal haram koyma yetkisi de vardır, benim hüküm verdiğim gibi, hüküm koyma yetkisini de veriyorum, türünden tek bir görevi var mı, böyle bir yetkiyi Rabbim vermiş mi elçisine? Elbette hayır. Çünkü Allah hükmü yalnız ben veririm. Hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, demiyor muydu?

 

 

 Buraya kadar iki konuyu gördük, birincisi Allah kesinlikle elçisine uyulmasını, ikincisi ise Allah ın elçisine verdiği görev ve yetkisinin sınırları neler olduğu konusunda, açıklamalar vardı.

 

 

 

 

 Şimdide acaba Rabbim bu görevi elçisine verirken, bizzat kendisine nasıl bir tembihte bulunmuş ve görev esnasında nasıl hareket etmesini istemiş, onu anlamaya çalışalım. Çünkü Rabbim elçisine bir görev verdiyse, sınırlarını da belirlemiş olmalı, kendisine bizzat bazı tembihler, ikazlar yapmış olmalı, şimdide onları araştıralım.

 

 

 

Maide 67: Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, küfre batmış topluluğa kılavuzluk etmez.

 

 

Zühruf 43: Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl!  Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin.

 

 

Hakka 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45- Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 -Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

 

 

 

 

Yukarıdaki ayetlere dikkat ederseniz, peygamberimize hitaben yapıyor ve bakın neler söylüyor.

 

 

(Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun.)

 

 

Demek ki asıl görevi Rabbin indirdiği Kur’anı tebliğ etmek, insanlığa bunları anlatmak olduğu çok açık. Daha sonrada çok açık bir tembihte bulunuyor.

 

(Sen, sana vah yedilene sımsıkı sarıl.)

 

YAZI DEVAM EDİYOR





GONDEREN: halukgta on 01/13/2012 21:57:26


Demek ki sarılacağı, dayanacağı tebliğ edeceği kitap yalnız ve yalnız Kur’an. Şimdide elçisini bakın Rabbim, görevi konusunda nasıl açıkça tehdit ediyor ve ne söylüyor?

 

 

( Bazı lafları Allah sözdür diye ortaya sürseydi, onun canını alırdık.)

 

 

 Sanırım her şey çok açık. Bu kadar açık bir tembih alan elçi, Rabbin emretmediği, vermediği bir konuda hükümler verir mi? Zaten verilen hükümlerde Kur’an da apaçık var.

 

 

 

 

 Kur’an a baktığımızda bazı ayetlerde, Allahın elçisini bazı konularda uyardığının örneklerini görürüz. Peki, niçin bu örnekleri verir ve bu olayları anlatır Rabbim bizlere Kur’an da? İsteseydi Kur’an a geçirmeden, bizlere bildirmeden bizzat kendisine yapabilirdi bu ikazları. Elbette hiçbirisi boşuna değildir, bizlere çok önemli mesajları vardır bu ayetlerin. Tüm bu ayetlerle Rabbim şunu anlatıyor bizlere.

 

 

Ben elçimi yalnız bırakmadım, benim kontrolümdedir. O benim yönetimimde asla yanlış yapmaz, onun için onun sözlerine kesinlikle uyunuz, onun söyledikleri benim sizlere gönderdiğim Kur’an dır diyor. Çünkü o sizleri yalnız ve yalnız benim gönderdiğim Kur’an ile uyaracaktır, diye bizlere kesin garanti veriyor.

 

 

 Hatırlayınız Allah bir ayetinde, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim demiyor muydu? Bu sözü veren Rabbim, Kur’an da olmayan bir hükümden, sorumlu tutar mı bizleri? Bakın bahsettiğimiz ayetlerden, birkaç örnek verelim.

 

 

İsra 73: Onlar neredeyse, sana vah yettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.

 

 

74. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin.

 

 

Buradan da anlıyoruz ki Rabbim işi garantiye almış, elçisinin yalnız Kur’an ile hükmetmesi için kontrol altında tutuyor. Rabbin kontrolündeki elçisi içinde, kullarına bakın ne diyor?

 

 

Ahzap 21: Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.

 

 

Peki, Yaratan örnek olarak sunduğu elçisinin, nesini örnek almamızı istiyor olabilir? Elbette yaşamı, davranışları, Kur’anı hayatına geçirmesindeki örneklik, adalet anlayışı hepsi peygamberimizde toplanmış ki, sizler için en güzel örnek benim resulümdür diyor.

 

 

Buraya kadar Rabbin açıkça verdiği görev, yetki ve elçisine yaptığı göreviyle ilgili tembihleri, ikazları gördük. Dikkat ederseniz bu görevleri arasında Rabbin hüküm verdiği gibi, anayasa konumunda hüküm getirme yetkisi yok. Rabbin verdiği anayasa hükümlerinden yola çıkarak, hüküm verme, yani karar verme yetkisi var. Zaten bakın hüküm verme konusunda çok net hükmünü veriyor ve neler söylüyor bizlere?

 

 

Kehf 26:…. O hiçbir kimseyi hükmünde ortak kabul etmez.

 

 

Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.

 

 

Tur 48: Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.

 

Yunus 109:  Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir

 

 

Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, hüküm verme konusu yalnız Rabbim e aitmiş. Hiç kimseyi hükmüne ortak etmeyeceğini, hükmü verecek yalnız kendisinin olduğu ve herhangi bir konuda Allah hüküm verinceye kadar sabırla bekle, yalnız sana vah yettiğimize uy diyor Allah.

 

 

 

Şimdi de şöyle düşünelim. Peki, peygamberimizin görevi yalnız tebliğ etmek miydi? Elbette hayır, eğer öyle olsaydı onca savaşlar yapılmazdı. Demek ki bu iş bu kadar kolay değil. Toplumu Allah dan gelen yeni bir kitaba alıştırmak, onlara yeni gelen ayetlerin nedenlerini, sebeplerini anlatmak ve en zoru onları ikna etmek, sanırım o kadar kolay olmasa gerek. Çünkü Kur’an da öyle ayetler var ki, daha önce indirilen kitaplarda hükmü kaldırılıp, yerine yenileri gelmiş, bu durumda ehli kitabı ikna etmek çok zor olsa gerek.

 

 

Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değildir. İşte peygamberimiz o devrin uslanmaz, isyankâr, fuhşun, sapıklığın kol gezdiği bir ortamda, Rabbin kitabını dinini tebliğ etmek, anlatmak yaymak büyük bir beceri ister.

 

 

Allah Kur’an da, toplumları yöneten ister elçisi olsun, ister toplumu yöneten liderler olsun, bakın topluma nasıl hükmedilmesini istiyor.

 

 

Maide 44. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.

 

 

Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.

 

 

 Buradan da çok net anlaşılıyor ki, peygamberimiz yada onun ölümünden sonra ki toplumların yöneticileri, Rabbimin Anayasası olan KUR’AN dan hüküm veriyordu ve Allah ta Kur’an ın dışına çıkılmaması gerektiği konusunda, çok açık bizleri uyarıyor.

 

 

 

Buradan da anlaşılıyor ki peygamberimiz hükümler veriyor, ama Rabbimin anayasa konumundaki KUR’AN dan yola çıkarak veriyor.

Yukarıda sizlere birçok örnekler verdim. Hüküm koyucu, yalnız Rabbimin olduğu çok açık anlaşılıyor. Biran tüm ayetleri unutalım ve aşağıdaki ayeti yalnız hatırlayalım.

 

 

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

 

 

Değerli kardeşlerim, Rabbim Zühruf suresi 44. ayetinde, sizleri hesap günü Kur’an dan sorumlu tutacağım, HATTA BİR AYETİNDEDE HESAP GÜNÜ, KİTAP ORTAYA KONDUĞU ZAMAN dediği halde, bizlere Kur’an da apaçık verilmeyen hükümlerden de sorumlu tutar mı? Böyle bir düşünceyi, adaletsizliği Rabbim e isnat etmekle, nasıl bir adaleti Rahmana uygun gördüğümüzün farkın damıyız? Hiç sanmıyorum, farkında olsaydık Allah a yaptığımız saygısızlıktan dolayı, oturup günlerce Rabbim e bağışlaması için yalvarırdık.

 

 YORUM VE KARAR SİZLERİN.

 

 

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

 

 

 

Back To Top
11/16/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***