REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 919 - Toplam yanitlar: 1

GONDEREN: Hacegan__ on 10/10/2011 16:35:30


Sevmeler içten olmalı, yüreğini koyarak sevmeli insan, hem de büyük bir sadakatle. Koşulsuz, beklentisiz ve sınırsız .

Böylesi aşklarda yürek, sadece sevdiği için mutludur, hiç bir çıkar beklenmez, umulmaz ve aranmaz.

Sevilenden gelen; acılar, hüzünler, elemler, çileler, kahırlar, sitemler, nazlar, meşakkatler, cilveler, vb. zevkle paylaşılır. Bütün bunlar, O’ndan geldiği için seven mesuttur, bahtiyardır. Acılar yüreğini burksa, kalbini ısırsa da, bunlardan zevk alır. 
Gerçek aşklarda, sevgilinin “ölünceye kadar… ” söylemi boşa söylenmiş bir duygu resitali değildir.

Bu duygu az rastlanan sadakatin, altın harflerle gönüllere yazıldığı eşsiz bir cümledir. Gönülden sevmeyen hiçbir kalp bu taahhütte kolay kolay bulunamaz. Çünkü seven yürek blöf yapmaz. Hakikatin ta kendisidir bu söylemler.

Sevmek, bir bahar sabahı pikniğe çıkarak kelebekleri azat etmeye benzemez elbette. Fakat yüreğe ferman dinletilemez kimi zaman. Bağıra kor düşmüşse, aşka giden yollarda dikenler batacaktır battığı kadar. Gerçekler aşklarda daha farklı ve acıdır zira.
Ya gidilecektir bu yoldan, ya da gidilecektir. O halde sevdanın, yüreği kahreden sihirli kadehinden içilecektir. Kalbin paramparça, kaderin, ellerinde olacaktır.

Fakat sevginin gücüne inanan, teslimiyetle seven yürekler aşkın kahırlarını kabullenmişlerse, bu şekilde mutlu olabilirler belki. Kavuşmadan, koşulsuz, sınırsız ve beklentisiz severek. Bu ise, sevginin yüce, gıpta edilen, en erdemli merhalesidir.

Bu yüzden aşklarını içine gömen, bu yolda feda-i can olanlar elbette makbuldür sevenlerce.
Son nefes verilirken hala sevgilinin sayıklandığı büyük aşklar az değildir. Bu manzara, masal asla değildir. Çünkü aşkın zamanı, çağı, eskisi, yenisi olamaz. Duygular zamanla farklılaşmaz.
Ancak tarih boyunca yaşanan büyük aşkların çoğu hüsranla bitmiştir ne yazık ki. Hiç sevip de vuslata eren var mıdır? 

Kaçınılmaz hasretliklerde yolları beklenir sevgilinin sabırla. Zaman ve mekan söylenmeden. 
Bekleme duygusu, özverinin, yaşanan duygusallığın ne kadar yoğun olduğunu simgeler. Ömür boyu bekleme göze alınmıştır. Hatta bu yolda ölmek bile.

Sevgiliden bir teselli, bir tebessüm beklenir, fakat hoyrat rüzgar yanaklara soğuk öpücüğünü kondurur aniden. Uyuduğunuz alemden işte o an uyanırsınız. Ortada sevgi de yoktur artık sevgilide. Seven kalplerin kaderi budur işte. 

Sevgi çoğu zaman mantık tanımaz, hele de deli dolu sevmelerde, seven yüreklerde akıldan eser kalmaz bir zaman sonra.

En çok kızdığınızı, hiç tipiniz olmayanı, hatta nefret ettiğiniz birini de sevebilirsiniz. Fakat mantığınız kabullenmez, aklınız isyan eder. İşte burada yol ayırımına gelinmiştir. Ya aşk, ya mantık denilecektir.Bundan sonra da aşk hayatınız verdiğiniz karara göre şekillenecektir.

Sevgi, mantığa ve akıla danışmayı sevmez, kontrolden, ihtiyatlı davranılmaktan hoşlanmaz. Çünkü duygular yürekte kabaran sel gibidir, çağlayanlara benzer. Kendi mantığı ile, kendi hür iradesi ile, kendi yatağında akmak ister. Müdahalelerden sıkılır, öfkelenir, önüne çıkan engelleri yıkar, frenlenirse kaynağına çekilir, durulur, küser ve söner.

Engellenmediği sürece kendi yolunu kendi çizer, nazlı nazlı akar. Engin denizler misali istekli yüreklere doğru yol alır, sevgiye aşina kalplerde toplanır.

İşte kendi arzu ve taleplerine bırakılan sevgiler, sevenlere sundukları hazlar kadar tehlikelerle doludur. Kimi zaman sonsuz uçurumlara sürükler yürekleri, kimi zaman sevginin bu coşkusuna seven kalp tahammül edemez.

Bu durumlarda sevginin törpülediği duygular ipekleşir, kırılgan ve alıngan olur. Beklentileri her zamankinden daha çok olur. Umutları, özlemleri, arzuları, hayalleri hemen gerçekleşsin ister. 

Veya aşırı duyarlılığın verdiği hassasiyetle havadan nem kapmaya başlar. Bu ve benzeri duygu halinden dolayı sevenler birbirlerini daha çok kırmaya, birbirlerinden daha çok alınmaya başlarlar.

Bu durum hoşgörü ortamını da ortadan kaldırır. Ufak hatalar gözlerde büyür. Kavgalar, kırılmalar, küsmeler başlar. Kar topunun yuvarlandıkça büyümesi gibi kırılganlıklar kavgalara, kaba ifadeler kullanmaya götürür.

Bu tartışmalar kalpleri ve sevgileri derinden yaralar. İşte gerçek sevenlerin geçinememesi ve mutlu olamamasının esas sebebi birbirlerini çok sevmeleri, sevgi gösterimlerinde mantıklı düşünememeleridir.Bu yüzden bu zorlu sınavı geçerek mutlu olan çok az seven vardır.

Bu bir kısır döngüdür aslında, mantıklı düşünüldüğünde, alınganlıklar ve kırgınlıklar bitecektir, ancak mantıklı her davranış, aşkın çılgınlıklarının her birinin azalmasına neden olacaktır. Bu kez de sevgi yavaş yavaş tükenecektir.

Bu yüzden çoğu uzun süren evliliklerde sevgiyi genellikle bulamazsınız, mantık ve akıl vardır. Fakat aşk çoktan bir yerlere gitmiştir.

Sevgide duygu ile mantık bir arada kullanılabilir mi? Örneği yok denecek kadar azdır.Başaranı tebrik etmek gerekir.

Peki “hangi yol tercih edilmelidir” diye sorulabilir. Burada tercih hakkı yoktur. Çünkü aşklarda bir planlama, hazırlık dönemi, kendini adapte etme gibi olay yoktur. 
Aşk, balık avlamaya çıkar gibi bir olgu değildir ki hazırlık yapasınız. Zamanı, başlangıcı, ne tür olacağı, nasıl yaşanacağı, duygular mı mantık mı kullanılacağı tamamen olayların gelişmesine bağlıdır.

Bazen duygular acele eder, her şey bir anda olup biter. Şıpsevdi denir böyle tutkulara. Böylesine aşk denilemez. Zamanla karakterler çözüldükçe sorunlar da artar. İlgiden eser kalmaz. 

Öyleyse ya sevin ateşlerde yanın, ya da sevmeden bir hiç gibi yaşayın. 

Tercih sizin, iki yol da ortada.





GONDEREN: Leydiii__ on 10/10/2011 20:47:23


paylaşıma teşekkürler hacegan...ama herşeyin hayırlısı ortasıdır der efendimiz.:))

Back To Top
11/28/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***