Sorma artık nasıl olduğumu. Anlatsam anlar mısın sanki?
Sen hiç kalabalıkta yalnız kaldın mı? Hiç kimsesiz..Kimsenin sana ulaşamadığı oldu mu hiç.. Gündüz karanlıkta kaldın mı? Korktun mu gürültünün olduğu yerde sessizlikten?
Sen hiç dünyaya bir cam kavanozun içinden bakıyor gibi oldun mu? Bağırırsın kimse duymaz yanık çığlıklarını..Kavanozun duvarlarına vurursun görmezler. Kapağı da kapalıdır üstelik nefes alamazsın. Dizlerini kollarınla birleştirip oturursun taa dibe. Beklersin… O el uzanır mı diye..Ama uzanmaz..
Sen hiç çaresiz kaldın mı? Bilir misin çaresizliğin ezici yükünü..Biri sevgini omuzlarına yıkıp gitti mi hiç..Yalnız taşımak zorunda kaldın mı sevdanın ağırlığını?
Sen hiç gururunu çiğnedin mi sevgin için? Son kez sevgi ile gittiğinde seni içinden söküp atttığı anı yaşadın mı? Sen ona sevdiğini söylerken sarılıp öpmek isterken o arkasını dönüp gitti mi hiç?
Sen hiç sevdiğine uzak bırakılmaya mahkum edildin mi? Hissettin mi bu duygunun yakıcı sıcaklığını. Uzaktan bakıp dokunamamak hatta selam verememek.Sadece gözlerindeki ‘bitti’ sözünü görmek.
Sen hiç çok sevip de ayrıldın mı zamansız? Tam canın olmuşken tam canına can katmışken kayıp gitti mi ellerinden?
Sen hiç sahte sevgilerde teselli arayacak kadar yıkılmaktan korktun mu? O kadar güçsüz hissettin mi kendini?
Ve sevdiğinin seni anlamadığı oldu mu hiç?Sevgini göremediği, sesini duyamadığı.. Birden bire buz kesilip yabancı oldu mu sana sevdiğin. Anlayabilir misin bunun soğukluğunu?
Benim oldu gidişinle..Benim canım acıdı..İçim kanadı..
SORMA ARTIK NASILIM DİYE..