Toplam bakislar: 3584 - Toplam yanitlar: 1 |
|
GONDEREN: YaQuZa on 11/20/2010 14:31:17 |
|
Bu Bozkurt Dediğinde Ne Olaki ?
BOZKURT DEDİĞİN NE OLA Kİ ?
Ben de eskiden ülkücüydüm lakin şu an değilim, Türklerin sembolü, olsa olsa KANGAL KÖPEĞİ OLUR diyen ve televizyon televizyon dolaşarak, Ülkücülüğün ve Ülkücülerin aleyhinde utanıp arlanmadan hakaretler yağdıran MÜMTO denilen döneğe cevap olarak, değerli okuyucumuz ORHAN KILIÇOĞLU'NUN gönderdiği mailini aynen yayınlıyoruz...
BİR BOZKURTUN ARDINDAN ŞAYET KIRK KÖPEK HAVLAMIYORSA O BOZKURT BOZKURT OLAMAZ.....
İŞİNDEN DEĞİL DE EŞİNDEN GEÇİNENLER İÇİN BOZKURT VE ÜLKÜCÜLÜK PEK BİR ANLAM İFADE ETMEDİĞİ GİBİ, KENDİLERİNE SAÇMA VE UYDURULMUŞ BİR YALAN OLARAKTA GELEBİLİR.... 1980 ÖNCESİ ÜLKÜ OCAĞI BAŞKANLIĞIM ZAMANINDA BİR YAŞLI AMCA GELDİ VE BANA, ''EVLAT BENİM TORUNUMA BİR KURT RESMİ VERMİŞSİN EVE ASTI, BEN İSE TORUNUMA KALDIRMASINI SÖYLEDİM VE BENİ DİNLEMEDİ. SEN BURANIN BAŞKANIYMIŞSIN, TORUNUMA VERDİĞİN O KURT RESMİNİ ONDAN GERİ AL'' DİYE RİCADA BULUNDU... YAŞLI AMCANIN BU ANLATTIKLARI KARŞISINDA KENDİSİNE; KIYMETLİ DAYICIĞIM, BEN HEMEN SENİN TORUNUNLA KONUŞURUM VE ONA, BİR ÜLKÜCÜ BOZKURTUN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİNİN, EVİNDE MAHALLESİNDE ATASINA, DEDESİNE VE BÜYÜKLERİNE KARŞI ÇOK SAYGILI VE İTAATKAR DAVRANMASI GEREKTİĞİNİ, BİLHASSA DA CENNETİN ANALARIN AYAKLARININ ALTINDA OLDUĞUNU BİLMESİ VE ALLAH A KULLUK, MİLLETİ VE DEVLETİNE HİZMET NOKTASINDA İSE; ALPARSLANLARI, FATİH, YAVUZ, KANUNUNİ VE ATATÜRKLERİ VE DAHASI AHMET YESEVİ, AKŞEMSEDDİN VE YUNUSLARI KENDİSİNE REHBER EDİNMESİNİ TENBİH EDERİM, TORUNUN DA İSTEMEDİĞİN O BOZKURTU ORADAN İNDİRİR, SIKMA CANINI BENİM KIYMETLİ DAYICIĞIM DEDİM VE ARKASINDAN KENDİSİNE BAHARATLI SICAK BİR IHLAMUR İKRAM ETTİM.... BU ARADA BENDEN BOZKURTUN NEYİ İFADE ETTİĞİNİ SORDU. ANLATMAYA BAŞLADIM; DAYICIĞIM, HER MİLLETİN BİR SEMBOLÜ VARDIR. İRAN DA KAPLAN / RUSYA DA BOZAYI / ALMANLAR DA KARTAL / JAPONLAR DA EJDERHA / AVUSTRALYA DA KANGURU / FRANSIZLAR DA HOROZ / İTALYANLAR DA KURT DEMİŞTİM Kİ, TAM BU SIRADA, DUR DUR ŞU BİZİM OĞLANIN DUVARA ASTIĞI BOZKURTUN NE ÖZELLİĞİ VAR BİRAZDA ONDAN BAHSET DEDİ. BİZ YİNE ANLATMAYA BAŞLADIK; ( Dayıcığım, Bozkurt öyle tesadüfü seçilmemiştir. Bozkurt namusunu çok kıskanır. Yanında ki dişisine bir diğerini asla yaklaştırmaz, çok kıskanç bir yaratıktır, bu da Türk milletinin ahlak ve namus hassasiyetini ifade eder ) dediğim anda sözümü kesti; Tamam torunum şimdi anlamaya başladım, namus dedin beni çok hassas bir yerimden vurdun, benim sülalem namus için Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları nda en çok şehit veren bir sülalaledir. Demek ki bizim mahalle kahvesinde Türkeşçilerin aleyhine konuşan beynamazların hepsi namusunu kıskanmayan domuz oğlu domuz gavatlarmış meğer. Oğlum fazla bozkurtun varsa bir de bu dayına ver dedi... --- ŞU AN BENİM YAŞIM YETMİŞE DAYANDI, BİZ NE HAİNLER, NE NAMUSSUZLAR, NE ÇANAK YALAYICI KÖPEKLER GÖRDÜK..... --- NİCE DÖNEKLER, NİCE FIRILDAKLAR ÇIKTI..... --- KARI VE MENFAATİ İCABI BOZKURT VE ÜLKÜCÜ HAREKETE ÇAMUR ÇALMAYA YELTENEN VE İNANDIRICI OLABİLMEK İÇİN DE SÖZE ÖNCE, BİR ZAMANLAR BEN DE ÜLKÜCÜYDÜM DİYE BAŞLAYAN.... --- BEN, YAŞI YETMİŞE DAYANMIŞ BİRİ OLARAK, HALA BOZKURT VE HALA ÜLKÜCÜYÜM..... --- HERKES BİZE IRZINI, MALINI, CANINI, NAMUSUNU VE DAHASI HER ŞEYİNİ GÖZÜ ARKADA KALMAMASIYA TESLİM EDER..... --- BİZİ BÖYLE YETİŞTİRDİLER, BİZLER DE BİZDEN SONRAKİLERİ BÖYLE YETİŞTİRMEYE YEMİNLİYİZ..... --- İTLER İTLİĞİ GEREĞİ ÜRECEK, BOZKURTLAR KERVANI BU ÜREN İTLERE BAKMADAN MENZİLE YÜRÜYECEK.... BÖYLE BİLİNE.....
--------------------------------------------------------------
|
|
GONDEREN: Denizz__ on 11/20/2010 15:12:40 |
|
KIZIL ELMA Bir milletin yürütücü kuvvetine 'ülkü' denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve ihtiyaç değil, bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür. ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı 'and' ve 'uzak hedef' demek olan 'ülkü', topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler.
ülkü, ilkönce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuuraltında, hayallerinde doğar ve kendini önce destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, büyük kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da büyük kahramanlar, onu gerçekleştirmek için büyük hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanlar ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da millet yürür; önce manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir.
Türk destanlarından çıkan anlama göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda büyük ve üstün bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır. Aşağı yukarı, her millet, aynı şekildeki milli gayelerin ardındadır. Milletlerin çapına, kaabiliyetine göre milli ülkülerin ayrıntılarında farklar olmakla beraber, ana çizgiler bakımından hepsi birbirine benzer: Büyümek ve rahatlığa kavuşmak!
Türkler, kendi ülkülerine niçin 'kızılelma' demiştir, bunun sebebini bilmiyoruz. Yalnız bu addaki saflık ve tabiilik, Türk ülküsünün çok eski olduğunu göstermek bakımından manalıdır. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan önce halk arasında doğduğunu gösterse gerektir.
Kızılelma ülküsü, Osmanlıların parlak çağlarında iyice belirip şekillenmiş ve konak konak, Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiştir. Bu büyük düşünce olmasaydı, XI. Yüzyılda Anadolu'ya gelen, ençok bir milyon Türk, Bizans'ın Asya ve Avrupa'daki topraklarında rastladıkları diğer Türklerin birkaç tümenlik hrıstiyanlaşmış döküntülerinin yardımı ile de olsa, bu dünya çapında devleti kurup dört kıta 'dördüncüsü Okyanusya'dır' üzerindeki teşkilat ve medeniyet şaheserini yaratamazdı.
Milletlere milli inanç ve güvenç veren ülkünün ne büyük bir kuvvet olduğunu anlamak için bugünkü olaylara bakmak yeter:
60 milyonluk bir millet olmalarına rağmen dağınık, teşkilatsız ve geri olan Araplar, milli ülküleri olan Arap Birliği düşüncesi sayesinde toparlanma yoluna girmişlerdir. ülkülerinden aldıkları güçle, Filistin işinde İngiltere ve Amerika'ya kafa tutmaktadırlar. ülkü sahibi millet oldukları için de dünyada itibarları ve değerleri artmıştır. Bizim için çok büyük isret ve ders olan şu olay, Arapların itibarını göstermesi bakımından manalıdır: Birleşmiş Milletler teşkilatının 11 üyeli Güvenlik Konseyi'nin beşi 'Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin' daimi, altısı geçicidir. 1945 yılında, bu altı üyelik için seçim yapıldı. 900 yıllık büyük bir geçmişi ve tarihi olan, askeri devlet olarak nam kazanmış bulunan Türkiye bu seçimde ancak bir tek oy alarak Konsey'e giremediği halde, İngiliz işgalinden henüz kurtulamamış olan ordusuz, donanmasız Mısır, 45 oy alarak bu üyeliğe seçildi. Demek ki, o zamanki Birleşmiş Milletler teşkilatına dahil bulunan 50 devletten 45'i, Mısır'ı bizden daha itibarlı ve üstün görmüştü.
1946'da geçici üyelik için yapılan seçimde de, Türkiye'ye kimse oy vermediği halde, Suriye 45 oy aldı. Bir iki yıllık bir devlet olan o zamanki üç milyon nüfuslu Suriye'nin Türkiye`ye tercih edilmesinin sebebi açıktır: Suriye, bir ülkünün ardındadır. Yani prensip sahibidir. Bundan dolayı da, düşmanlarının bile saygısını kazanmıştır.
Yahudiler de, ülkü sahibi olmanın ikinci bir ibret verici örneğidir. Korkaklığı atasözü haline gelen bu millet, bugün, bir milli ülkünün ardında, herhangi bir millet kadar cesaretle çarpışıyor. Milli kahramanlar ve bu milli kahramanlar, idama mahkum edildikleri ve bağışlanma dileğinde bulunurlarsa ölümden kurtulacakları halde, İngiltere'den af dilemeyerek milletlerine şeref vermek suretiyle ölüyorlar. Bu milli ülkü sayesinde, Filistin'deki yarım milyon yahudi (O zaman Filistin'de yarım milyon Yahudi vardı), yalnız Araplarla değil, koca İngiltere ile savaşı göze alıyor, Amerika'ya meydan okuyor. Milli ülküye yapışmak sayesinde Yahudiler o kadar kuvvetlenmişledir ki, bugün İngiltere imparatorluğu onlara karşı bir şey yapamıyor. Tebaasında bir tek kişinin hapse atılmasını savaş sebebi saban İngiltere, bugün, İngiliz askerlerinin öldürülmesine, İngiliz subaylarının kaçırılıp dayak atılarak horlanmasına, masum İngiliz çavuşlarının Yahudiler tarafından canice asılmasına ses çıkaramıyor.
Bütün bunların en önemli sebebi Arapların ve Yahudilerin olağanüstü kuvvetli olmasıdır. Bu kuvvet maddi değil, manevidir, Yani ülkü kuvvetidir.
Kızılelma ülküsüne 'tehlikeli maceracılık' diyenler, bugünkü Araplar ile Yahudilere bakıp düşünmelidirler. Hele Yahudiler 2000 yıl önce kaybettikleri vatanlarını yeniden ele geçirmek ve yalnız kitaplarda kalmış olan İbrani dilini diriltip bir konuşma dili haline getirmek uğrundaki çalışmaları ile dünyaya örnek olmuşlardır.
Biz ise bir yandan 'bir Türk dünyaya bedeldir' vecizesine inanmış görünürken, bir yandan da kendimizi baltalayıp inkar ettik. Büyüklükten korktuk. Küçüklüğü benimsedik ve milli ülkü ile delilik diye alay ettik. Güvenlik Konseyindeki seçimler göstermiştir ki, kimseden bir şey istememek, herkesle hoş geçinmek, ittifaklar yapmak bir millete itibar sağlamıyor. Kızılelma ülküsünü bir delilik sayacaksak, büyüklükten değil, yaşamaktan da vazgeçmeliyiz. 'Tarihi görevini yapmış ve artık ölmeye yüz tutmuş bir topluluk' olmayı kabul etmeliyiz. Eski Asurlular, Hititler, Romalılar gibi haritadan silinmeye razı olmalıyız. Buna razı değilsek milli ülkünün peşine düşmeliyiz ve demiryolu yapmakla birkaç fabrika kurmayı ülkü diye göstermek gafletinden çekinmeliyiz.
ülküler için 'maddi faydası nedir?', 'uygulanabilir mi?' diye düşünmek doğru değildir. Hiçbir inanç riyazi mantığa vurulmaz. Tanrı'nın varlığı da riyazi metod ile isbat edilememiştir. Fakat yüz milyonlarca insan ona inanmakta ve bu inançtan güç almaktadır. ülküler de böyledir.
Kızılelma ülküsünün gerisinde savaşlar ve büyük sıkıntılar görüp de korkanlar bulunabilir. Kendi rahatı ve keyfi kaçmasın diye insanlık davası (!) güdenler, ülküyü inkar edenler her zaman, her yerde çıkabilir. Fakat bir milletin içinde büyük bir çoğunluk milli ülküye inandıktan sonra, geri kalanlar da ister istemez bu milli akıntıya uymaya mecburdurlar. Bizim için önemli olan, dost kılıklı yabancıların milli ülküyü güya milli çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir.
Bir topluluktan ortak ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz. Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedakarlık, saygı, nezaket kalmaz. Bencillik, kabalık, rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür. Maddileşmiş bir insan vatan için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım eder mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile işbirliği yapmaz mı? Erdemi gülünç bulan birisi çalıp çırpmaz mı? Kızılelma, Türk milletinin manevi besinidir. Açlar yiyecek bulamadıkları zaman nasıl faydasız, zararlı, hatta zehirli nesneleri yerlerse; Türk milleti de 'Kızılelma' kendisine yasak edildiği için marksizm ve kozmopolitizm gibi zararlı ve zehirli fikirlere el uzatıyor.
Fakat artık bu devir kapanmıştır. Gittikçe uyanan milli şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızılelmanın yolunu kapatamayacaklardır.
Ziya Gökalp'ın mısraları düsturumuz olacaktır:
|
Back To Top |
|
|