Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. )
Hz. Muhammed dendiğinde, insanların zihinlerinde genellikle, ulaşılmaz bir kutsallık halesiyle çevreli, bütün yaşamı olağanüstülükle ve mucizelerle dolu, taklit edilmez, yaşadığı gibi yaşanılmaz bir ulu kişilik canlanır.
Bu düşüncede elbette bir doğruluk payı vardır...Çünkü O, çok üstün, çok başarılı, çok ahlaklı, karizmatik ve tarihsel bir kişilik olmanın ötesinde bir varlıktır.
Allah ile insanlar arasında elçilik yapan o özel insanların sonuncusudur.
Ama gerçek bundan ibaret te değildir. O aynı zamanda bir insandır. Ve özellikleriyle de önemli bir misyona sahiptir. İnsanların kendilerine son derece rahat ve huzurlu hissedecekleri bir din getirmiş, ruhbanlık içermeyen bir yaşama biçimi öğretmiştir. Dini ve sünneti her insanın kendi yaşamına kolayca uyarlacağı bir "sade" liğe ve "basit"liğe sahiptir.
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Alçakgönüllüğü
Bir Batılı tarihçinin, " İnsandan büyük, Tanrıdan küçük " sözleriyle tanımladığı Hz.Muhammed, kendi yaşamını içerisinde peygamberlik çizgisinin zirvesine ulaştığı günlerde bile 15 yaşında genç bir çoban iken sahip olduğu alçakgönüllüğü korumasını becerebilmiştir.
Bu alçakgönüllülük tam bir doğallıkla çevrelenmiştir.
Bazı karizmatik kişilerde görünen, alçakgönüllülük perdesi altında aslında alkış ve takdir toplamaya dönük, bir riyakarlık yatırımına dönüşmemiştir.
Övülmekten samimi bir rahatsızlık duyar...
Kendi devesini kendi tımar eder. Kişisel işlerini, hiç kimseye buyurmaz, yük olmak istemez.
Vefat ederken geriye kalan 7 gümüşlük nakit varlığının 5 gümüşünü medinenin fakir ailelerine sadaka olarak dağıtır. Bu Açıdan bakıldığında, Onun yaşam prensibi " İnsanlar arasında insanlardan bir insan olarak yaşamaktır"tır.
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Liderliği
Amerikalı araştırmacı-yazar Michael Hurt 1982 de yayınladığı ve insanlık tarihinin en önemli yüz kişiliğini konu alan yapıtı " En Etkin Yüz"de birinci sırayı Hz.Muhammede ayırır.
Bu tespit, Onun peygamberliğini kabul etmeyen birinin, buna rağmen, Onu dünyanın gelmiş geçmiş en etkin önderi olarak gördüğünün ifadesidir.
Evet, "lider, önder, büyük insan" v.b. isimlerle anlatılan ve üstün karizmaları oluşturan pozitif değerlerin bütününün Hz.Muhammed te ideal kıvama sahip olduğu, hayatını incelemiş olan dost-düşman herkesin ortak yargısıdır...
Sahip olduğu devlet erkini, kesinlikle kişisel bir çıkarını gerçekleştirme peşinde kullanmaması..Hatta bu sayede halktan vergiyi yine halk için toplama anlayışını insanlık tarihine ilk kazandıran O dur...
Toplum içinde yapılan yanlış ve çirkin davranışları, suçluyu deşifre edip te daha fazla suça itmeden, kalabalığın içinde ve " BAZILARI " gibi soyut ifadelerle uyarması...
Hz.Muhammed inananlar için en büyük kul ve en büyük peygamber, inanmayanlar da dahil Onu tanıyan herkes içinde en büyük insan ve en büyük liderdir....
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Zekiliği
Beş peygamberlik özelliğinden biri olarak sahip olduğu zeka, sağ duyuyla ve vicdan dengelenmiş ideal bir durumu gösterir..
Aristonun " bir insan akıl yönünden eğitip te ahlak yönünden ihmal ediyorsanız toplumun başına bir bela hazırlıyorsunuz demektir" ifadesinde işaret edilidiği üzere, bir çok üstün zeka sahipleri, bu özellikleri başka insani ve olumlu değerlerle dengelemediği için çevrelerinin toplumlarının hatta bütün insanlığın başına bela olmuşlar, bir çok felaketler yaşanmasına yol açmıştır.
Bu açıdan Hz.Muhammed dengenin tam zirvesinde durmaktadır...
Üstün zekası en küçük bir kötüye kullanım, kişisel çıkar ve aşırılık olamamıştır. Hemde hayatında bir kez bile...
Tam aksine peygamberlik öncesi hayatında bile Mekke toplumu içinde " el-emin " , " Güvenilir " ünvanıyla çağırılmaktadır....
Bütün hayatı boyunca en zor görünen sorunları çözerken dahi rahat, sakin ve doğal bir tavra sahip olmuştur. Ve en zor sorunları da çözmüştür..
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Şefkatliği
İçine doğduğu toplum da, uzun söze ne gerek, insanların kendi çocuklarını hiç vicdanları titremeden kendi elleriyle öldürebildikleri bir toplumdur. Hem de yüzlerce kez...
öyle ki cahiliye Arap toplumunda bu vahşete isyan eden insanlardan bir teki bile gayretleri sonucunda 400 küsür kız çocuğunu öldürmekten kurtarabilmişlerdir...Vahşet o derece yaygındır...
"Bana aranızdaki zayıfları arayıp bulun, çünkü sizin geçinmeniz, size yardım edilmesi, yalnız aranızda zayıfların bulunması yüzündedir", der.
Son günlerde kalbinin katılaştığından şikayet eden bir arkadaşına, bir yetimin başını okşamasını tavsiye eder...
Varlığıyla, insanlığın bütün olumlu ve üstün değerlerinde bir devrim meydana getiren Hz.muhammed, sergilediği şefkat örnekleriylede zihinleri ve vicdanları alt-üst eder...
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) ( S.A.V ) Cömerliği
Arkadaşları cömertliğini, " Denizin Dalgasılarına" benzeterek anlatırlar.
Sadece bu özelliğiyle gerçekten peygamber olduğuna kanaat getirerek, müslümanlığı kabul edenler olmuştur. Başka ihtiyaç sahiplerini kendine tercih ederken bir kez bile tereddüt ettiğine dair bir örnek bilmiyoruz.
Abdullah oğlu Cabir bu özelliğini " Kendisinden bir şey istenipte " Hayır " dediği görülmemiştir. diyerek anlatır.
Kendi de " Uhud dağı altın olsa ve benim olsa , üç günden fazla elimde tutmaz, hepsini dağıtırdım " demektedir.
Niketim bütün yaşamı da bu iddianın ciddiyetini kanıtlayan örneklerle doludur...
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Hoşgörülüğü
Kızının katilini, bağışlar. Amcasının katilini bağışlar. Yardımlarını istemek üzere gittiği halde kendisine taş ve tükrük yağmuruyla karşılayan Taifi de bağışlar...
Eline her türlü fırsat geçince bile intikamdan uzak duruşu, bağışlaması ve hoşgörüsüyle de ayrı bir insanlık zirvesinde durmaktadır...
Müslüman toplumuna bu kültürü, islam tarihine bu karakteri kazandıran temel dinamik Hz.Muhammedin söz ve davranışlarıyla gerçekleştirip, öğrettiği " hoşgörü devrimi" dir...
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Cesurluğu
Cesurdu....Hz.Ali " Biz savaş kızıştığında gözler öfkeden kıpkırmızı kesildiğinde onun arkasına sığınırdık" demektedir...
Bir başkası ise " Savaşta en cesur olanımız, Hz.Muhammed ile aynı hizada duranımızdır" der..
Savaşa gidecek gönüllüler yazılmaya başladığında hiç değişmeyen bir adet vardır. Onun ismi daima ilk sırada olur...
Fakat cesareti hiç bir zaman, galibin zulmüne dönüşmez...Düşmanını yenince affeder...
Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Vefalığı
Vefasıyla, sevenlerinin sevgisine hayranlığına, düşmanlarının kinini ise " ister istemez " takdir etmeye dönüştürmüştür...Bütün kişilik özellileri gibi vefası da yapay ve yüzeysel değil, içten ve derindir..
Pragmatikten uzaktır...
Allaha duyduğu imandan ve kendi peygamberliğe olan saygısından kaynaklanmaktır...
Medineye hicret edeceği gece en büyük kaygısı canı değildir.. Mekkelilerin " Emin" (Güvenilir) bilerek kendisine emanet bırakmış oldukları değerli mallarını tastamam sahiplerine iade edebilme korkusudur...Bu sebeple Hz.Ali Onun yatağında geceler... Ertesi gün malları sahiplerine dağıtır...
Ayrıca Bir İnsan Olarak Hz.Muhammed ( s.a.v. ) Babalığıyla, Şakacılığıyla, Hayvanseverliğiyle, Nazikliğiyle En Mükemmel, En Büyük ve Örnek Bir İsandır.
Onu Anlamadıkça, Sevmedikçe ve Hayat Bahşeden Prensiplerini Kendisine Rehber Edinmedikçe de İnsanlığın Sıkıntılardan ve Buhranlardan Kurtulması Mümkün değildir......
İnsanlık Ona Muhtaçtır......!
Cehaletin de, yoksulluğun da Çözümü Hz. Muhammed (s.a.v.) dedir...!
Böyle Bir Peygamberin Ümmeti olmayı, Müslüman olarak bu Topraklarada Dünyaya gelmeyi ve İslam ile tanışmamızı nasip eden Rabbime Binlerce Şükürler olsun