Duracaksın...
Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder, yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın, durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin.
Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak, bir sevinç arayacaksın. Hayaller kuracaksın. Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin. Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri. Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri. Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri. Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri. Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını, sevdalarını, sevişmelerini, özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine, hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları sıkıca kucaklayacaksın. Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah. Belki bir mektup alacaksın. Sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana. Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda, tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin. Gözcünün "kara göründü" diye bağırdığını hayal edeceksin. Kara, hiç görünmese bile, hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin, çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu hedefle mana kazandığını anlayacaksın.
Her şeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin. Neyi aradığını hiç unutmayacaksın. Sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini o kadar kavrayacaksın. aşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinleşecek. Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın. Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce, geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın.
Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin. Bir çiçek iliştireceksin yakana. Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin. En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini. En çılgın hayallerini... En çağıltılı kahkahalarını...
Acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında, öfke, kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda, keder, yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında, duracaksın, durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın, sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın. Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin.
Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin. Onları, şefkatle dinlendireceksin. Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.
Ahmet Altan
Hayallerim olmalı benim
Sabahın erkeninde uyandıran
Gecenin koynunda uyutmayan
İçimi sımsıcak tutan, beni saran
Ilık meltemlerle içime dolan
Lisanı hafi gibi ,ruhuma abı hayat olan
Huzur limanlarına yelken açtığım
Gecenin mavisinde yola çıktığım
Hiç gelmediğim ve hiç gitmediğim
Limanlar beni beklemeli mütemadi
Ne cihana sığayım; ne cihandan taşayım
Hayallerimin ötesinde,kelimelerin fevkinde
Bir teselli bu benimkisi
Yitirdiklerimi bulduğun mavi düşlerim olmalı
Mavi düşlerimi sineme sımsıkı sarayım
Enginlere onlarla dalayım.
Denizler, gökler maviye boyanmış bu gece
Biraz denize, biraz gökyüzüne
En çok mavi ise yüreğime değmiş benim.
Hadi yola çık yola; daim açık yol
Mavi düşlerin peşininden koşanlara
Ya biterse demiyeceğim mavi düşlerim olmalı
Benim dediğim...
Dalsın gözlerim ufku seyre yine bu gecede
Doymasın sehere kadar esrarına gecenin
Yine tüllensin hülyalarım gecenin ahestesinde
Maviye karışınca yer gök ufuk çizgisi
Maviye boyansın siluetimi seyrettiğim aynalarım
Ne maviden geçeyim, ne mavisiz kalayım.
Grubum tulu olsun hayallerim u/mutlu
Bitmesin yudumladığım çayım
Yanımda mürekkep, kalemim, kağıdım
Kalbime dokundurdukça yazayım
Benim yarışım gecenin mavisiyle
Yıldızlar kadar uzak olsun;
Güneş kadar da sıcak bana mavi hayallerim.