REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1574 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuTTu on 07/15/2010 18:44:57



Makam Sevdası kişiyi teveccüh ve takdir bağımlısı yapar
Bugün çok tehlikeli olan şeytanî tuzaklardan biri de "hubb-u câh"tır Hubb; sevgi, bağlılık, tutku demektir; câh ise, makam, mansıb, pâye, şöhret ve itibar manalarına gelmektedir
Dolayısıyla, "hubb-u câh"; makam sevgisi, pâye tutkusu, şöhret düşkünlüğü, rütbe hırsı ve itibar arzusu gibi manaları çağrıştıran bir terkip olarak dilimize girmiştir ve yaygınca kullanılmaktadır Bediüzzaman Hazretleri, kendini beğenme, övünmeyi sevme, insanlara görünme, methedilmeyi bekleme ve halk nazarında saygın bir kişi olmayı isteme gibi desiseleri de hubb-u câhın tarifine dâhil etmiş ve insanın en zayıf damarı olarak onu göstermiştir
Evet, hubb-u câh çok tehlikelidir; öyle ki, bazı zayıf karakterli kimseler ondan dolayı pek çok hileye başvurur, haksızlıklar irtikâp eder ve zulme girerler Önce makam-mansıp sahibi olmak sonra da yerlerini ve itibarlarını korumak için olmadık sebeplere tutunur, bir sürü cürümlere bulaşır ve pek çok günah işlerler Bundan dolayıdır ki, Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifte mealen şöyle buyurmuştur: "Şöhret ve makam sevgisinin insana verdiği zarar, koyun sürüsüne saldıran bir kurdun o sürüye verdiği zarardan daha çoktur!"
Nice insanlar vardır ki, gayet ciddî, pek doğru ve çok halisane mülahazalarla yola çıkmışlardır; fakat Allah'la münasebetleri ve dava düşünceleri, dünyanın göz alıcı güzellikleri karşısında başlarının dönmesini engelleyebilecek kadar kuvvetli olmayınca, bir süre sonra dökülüp yolda kalmışlardır Mesela, samimi bir niyetle ve millete hizmet etmeye matuf iyi düşüncelerle idareye talip olmuşlardırki, yeterli bir donanıma sahip olmadıklarından ve Allah'la münasebetlerini kavi tutmadıklarından dolayı, her gün biraz daha asıl gayelerinden uzaklaşmış ve vasıtaları gaye yerine koymuşlardır
Öyle ki, hubb-u câhı bir kere tadınca, artık onun tiryakisi olmuş ve ne pahasına olursa olsun onsuz bir hayat düşünemez hale gelmişlerdirHer şey kabul ettikleri bir mevkie yükselebilmek için, bir-iki taviz vermekle başladıkları yolun her durağında başka yeni bir tavizle daha karşı karşıya kalmışlardır, paye ve rütbe bağımlısı olan kimselerin, orada uzun zaman kalabilmek ve oradan da başka bir basamağa atlamak için verdikleri tavizler, uyuşturucu bağımlılarının o zehri bulabilmek maksadıyla yaptıkları maskaralıklardan daha aşağı değildir
Çünkü makam ve mansıp bağımlısı olan bir insan, aynı zamanda bir teveccüh tiryakisidir; o her yerde takdir edilmeyi bekler, alkışlanmayı ister, beğenilmeyi ve methedilmeyi dilerberaber şöhretin, teveccühün, takdirin ve alkışın da bağımlısıdır
Makam, gaye değil vesile olmalı
Tabii ki, bir makama ulaşmayı ve bir payeyi elde etmeyi isteyen her insanı aynı kategoride değerlendirmek yanlış olurBazı insanlar nisbî payelerin geçici olduğunu bilir, elde imkân varken onları Hak yolunda değerlendirir, bulundukları makamları daha anlamlı hale getirir ve taşıdıkları unvanlara yepyeni bir ruh verirler; kendi zatî değerleri sayesinde makamlarının kıymetini de yükseltirlerda vardır ki, pâye ve mansıpların gölgesinde bir kısım arzularını gerçekleştirmeye uğraşır; dolayısıyla, üzerlerinde çok bol bir elbise gibi duran o makamı dolduramadıklarından oldukça gülünç durumlara düşerler; beklentilerinin ve kendilerinden beklenenlerin altında kalır ve ezilirlerdurumu hubb-u câh virüsüne yenik düşmüş kimseler için örnek teşkil etse de, birincilerin duygu ve düşüncelerini makam sevdası, şöhret tutkusu ya da kıdem arzusu şeklinde değerlendirmek haksızlık olur
Evet, vatan ve millet aşığı bir insan da belli bir makama sahip olmayı isteyebilironun bu isteği vazife şuuruna, ülküye ve ülkeye hizmet düşüncesine bağlıdırsöz konusu makamın tiryakisi değildir; onu kalıcı olarak da görmüyordurmakam böyle bir insanın nazarında sadece bir vesiledir; kendi ülkesine ve ülküsüne hizmet etme gayesine yardımcı bir vasıtadırbir dava adamı, o makamı gaye kabul etmediği için ona ulaşmak ya da bulunduğu konumu korumak maksadıyla tavizler vermek durumunda da kalmaz en başta rıza-i İlahî adına, sonra da millete hizmet hesabına bir basamak sayar; "Allah bana imkân verirse, ben de Rabbimin rızası için milletim, şanlı tarihim, ülküm ve ülkem hesabına bazı hizmetlerde bulunurum; şayet öyle bir konum nasip olmazsa, o zaman da şimdiki imkânlarımla rıza-i İlahîyi tahsile çalışırımder; ilahi takdire teslim olur ve hep inşirah içinde o anki konumunun hakkını vermeye koyuluron kişiden sorumlu olarak bir vazife eda ediyorsa, o on kişiyle yirmi kişilik işler yapmaya çalışır; bu suretle, o konuma saygısını ve Allah'ın onun hakkındaki takdirine karşı memnuniyetini ortaya koyar
Şahsı adına bu kadar müstağni ama aynı zamanda hizmet delisi bir insan, nerede ve hangi mevkide olursa olsun çok rahattır; kadr u kıymeti bilinmiş bilinmemiş, ufkuna göre bir vazife kendisine tevdi edilmiş edilmemiş, şanına yaraşır bir makama getirilmiş ya da getirilmemişbunların hepsi müsâvîdiro her şeyin ve herkesin ötesinde bir hikmet eli müşahede etmektedir
ÖZETLE
1- Nice insanlar vardır ki, gayet ciddî ve çok halis olmalarına rağmen Allah'la münasebetlerini kavi tutmadıklarından dolayı, her gün biraz daha asıl gayelerinden uzaklaşmışlardır2- Makam, paye ve rütbe bağımlısı olan kimselerin verdikleri tavizler, uyuşturucu bağımlılarının o zehri bulabilmek maksadıyla yaptıkları maskaralıklardan daha aşağı değildir
3- Vatan ve millet aşığı olan bir insan, belli bir makama sahip olmayı isteyebilirbu isteği vazife şuuruna, ülküye ve ülkeye hizmet düşüncesine bağlıdır

09/28/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***