REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1786 - Toplam yanitlar: 2

GONDEREN: andromeda on 07/05/2010 14:24:00


 
 Kendinizi tanıyın:
       
        Güçlü taraflarınızı ve zaaflarınızı belirlemek için gelecek ile ilgili herhangi bir karar aldığınızda amacınızın ne olduğunu bir yere yazın. 9 veya 12 ay sonra kendiniz ile ilgili beklentilerinizle, gerçekleşmeleri kararlaştırın. Drucker'in kişisel geri bildirim (feedback) analiz diye tanımladığı bu yöntem sayesinde, hedeflerinizi ve performansınızı sürekli karşılaştırarak bir süre sonra hangi alanlarda güçlü, hangilerinde zayıf olduğunuzu bileceksiniz.

Güçlü yönlerinizi belirleyin:
      
         Analiz sonunda en iyi sonucu en güçlü olduğunuz alanlarda aldığınızı göreceksiniz. Daha sonra güçlü olduğunuz alanlara konsantre olup, bunları geliştirmeye gayret edeceksiniz.

Aşırı uzmanlaşma tuzağına düşmeyin:

        Kendi alanında çok bilgili olan kişiler, diğer bilgi alanlarını küçümseyebilir. Bazı teknik elemanlar veya mali analistler, insanı konu alan bilim dallarında bilgisiz olduklarını neredeyse öğünerek söyler. Aynı davranış biçimi sosyal bilimcilerde de görülür. Gelişimi engelleyen bu tuzağa düşmeyin ve başarı için önemli olan diğer alanlarda hiç olmazsa temel bilgileri edinmeye çalışın.

Düşüncenizin ve hedefinizin peşinden gidin:

        Bir fikrin ve planın takibi yapılmadığında sonuç almak imkansızdır. Çok başarılı bir plancı hazırladığı planı teslim ettiğinde işinin bittiğini düşünürse bir yere ulaşamaz. Çünkü planın bittiği nokta işin başlaması gereken noktadır. Planı uygulayacak kişiler bulunmazsa, bu kişilere gerekli eğitim verilip uygulamayla geçilmezse, planlar bir işe yaramaz.

İlişkilerinizde kırıcı olmayın:

        Doğada birbiri ile temas eden iki hareketli cisim sürtünme direncini yaratır. Makine yağı ise cisimlerin yıpranmasını önler, hareketi hızlandırır. İnsanlararası ilişkilerde yıpratıcı sürtüşmeler ise iyi giden projeleri ortada bırakabilir. Böylesi durumlarda bir damla nezaket, bir "lütfen" veya bir "teşekkür" yıpranma ve kırılmaları azaltır.

Zayıf olduğunuz alanlardan uzak durun:

       
Size bir makam önerildiğinde, görev sizin bilgi alanınızın dışındaysa kesinlikle hayır deyin. Çünkü zaman ve prestij kaybı sizi yolunuzdan alıkoyar.

Kişiliğinizi değiştirmeye çalışmayın:

        Herkesin kişiliğine göre bir işi yapış ve bir görevi yerine getiriş tarzı vardır. Bu tarz, parmak izi gibidir, değiştirilemez. Bu nedenle elinizdeki işe başlamadan önce çok oluşan kişiliğinizi değiştirmeye çabalamayın. Kişiliğinizi ve iş yapma tarzınızı "veri" olarak kabul edip, buna uygun iş ve görevler bulmaya gayret edin.

İş yapma tarzınızı analiz edin:

        Bir konuyu kimisi dinleyerek, kimisi ise yazarak kavrayabilir. Bazıları, rakamları analiz ederek bir karara varabilir, bazıları ise gözlemle. Kendi kavrama ve iş yapma tarzınızı belirlerseniz, daha iyi sonuçlar alabilirsiniz. Öğrenme yöntemlerinden hangisinin size uygun olduğunu da en iyi siz tespit edip hayata geçirebilirsiniz.

Kişiliğinize uygun iş ortamını tespit edin:

         İnsanların bir bölümü yöneticiliğe yatkındır. Diğer bir sanalkahve.com ise son kararı vermeyi altından kalkılmaz bir görev olarak görür ve danışmanlığı tercih eder. Küçük işyerlerinde iyi bir performans yakalayan kişiler, büyük bir firmada harcanır gider. Belirsizlik ortamı ve meydan okuyan koşullar, kimisinin adrenalin düzeyini yükseltir, kimisini ülser eder. Bireyselliğe aşırı önem verenler, ekip çalışmasına yatkın olmaz.

Değer yargılarınızı iyi tanımlayın: 

        İnançlarınıza ve değer verdiğiniz görüşlerinize aykırı olan bir görev kabul ettiğinizde, kendinize saygınız kalmaz. Kendisine saygısını ve güvenini kaybetmiş kişi ise hiçbir işe gücünün son noktasına kadar sarılamaz. Drucker, bu noktada bir "ayna sınavı"na girmenizi öneriyor ve şöyle diyor: "Her sabah elinizi yıkarken, lavabo aynasındaki kişiye gönül huzuru ile gözlerinizi kaçırmadan bakabiliyorsanız doğru yoldasınız demektir."

Fark yaratacak sonuçları hedefleyin:

        Yukarıda sıralanan önerilerin uygulanması, bir sorunu çözecek, bir işte yenilik ve ilerleme getirecek sonuçların alınmasını kolaylaştırır. Kişinin fark yaratacak sonuçları hedeflerken, kendisini ve imkanları biraz "germesi" ve zorlaması yararlı olabilir. Ancak aşırı bir iddia ile gerçekleşmesi çok zor sonuçları hedef tahtasına koymak tüm çabaların boşa gitmesine yol açar.

Bu satırları okuduktan sonra siz şöyle düşünebilirsiniz. "Sayın Yazar. Bunlar hep yüzyıllardır bilinen şeyler. Sokrates'in ders verdiği akademinin kapısında da "Kendini bil" yazıyordu. Yunus Emre yıllar, yıllar önce "Seni senden iyi kim bilebile...", "Seninle sen danış, gör nerdesin sen" demişti. Zen Budizmi'nden Zerdüştlüğe kadar her inançta kendini bilmenin önemi anlatılıyor. İnsanın kendini bilmesi, tanıması o kadar zor bir iş mi?"

Evet zor bir iş. Hepimizin arkasında heder olmuş yıllar, kaçırılan fırsatlar, komplekslerin girdabında yok olmuş iyi niyetler var. Bazen hırsımız, yeteneklerin önüne geçiyor hayat oyununda "ofsayd"a düşüyoruz. Bazen elimizin ulaşabileceği kadar yakın olan bir başarıyı ıskalayabiliyoruz.

Kendini tanımayanlar gelecekte, daha da çok zorlanacak. Bilgi toplumunda ve yeni ekonomide kendi kendini yönetemeyenler daha yüksek faturalar ödeyecek.

Kendini yönetmesini bilenler, akıp giden hayatın içinde bir saman çöpü gibi sürüklenmekten bir ölçüde kurtulacak. Kurtulmasa bile elinden geleni yapmanın huzurunu elde edecek.

Kendi kendisinin "müdürü" olmak isteyenlere öneriler

Kendinize karşı "tarafsız" olun:

        Bu tür bir tarafsızlık Türkiye'de epey zor bir iş. İnsanlarımızın yarısı, bir birey olarak potansiyelinin farkında ve kendi değerinin bilincinde değil. Diğer yarısı ise kendini olduğundan daha güçlü ve bilgili sanıyor. Değişimin, yılların biriktirdiği bilgiyi kısa sürede hurdaya çevirdiğinin farkında olmayanlar da var. Performansı yükseltmek için kendinizi olduğunuzdan daha aşağıda veya yukarıda görmekten kaçınmanız şart.

Bahane üretmeyin:

        Kendi gücünüzün farkına varmadan ve elinizden gelecek her şeyi yapmadan, kusuru çevreye, ortama, düzene ve ülkeye yüklemeyin.

Mucizelere bel bağlamayın:
       
        Son saniyedeki üçlük, 90+4. dakikadaki gol, kırk yılda bir maçın kaderini değiştirir. Assolistin hasta olup, ortalıkta dolaşan güzel sesli çiçekçi kıza şans yaratması da ancak eski Türk filmlerinde görülür. Kestirme ve zorlama yollar ise çoğu kez Kartal Cezaevi'ne çıkabiliyor. Normal koşullarda ve uzun vadede şansın, gücünü ve gücünün sınırlarını bilen, bilgi ve beceri düzeyini sürekli yükselten ve beynini terleten kişilere güleceğini hiç unutmayın.

Bir "B" hatta "C" planınız da olsun:

        Hedefinize ulaşmak için gece gündüz çabalasanız da, krizler, durgunluk yılları, değişen oyun kuralları önünüze aşılmayacak engeller çıkarabilir. Böylesi durumlar için hiç olmazsa 2-3 yıl sizi ayakta tutacak alternatif planlarınız da olsun.

İkinci yarı için hazırlık yapın: 

        Normal iş hayatınızda sağlayamadığınız başarıya, değiştirdiğiniz işinizde veya 45 yaşından sonra ulaşabilirsiniz. Bunun için yedeğinizde bir "paralel kariyer" planı bulunsun olsun ve bu kariyer için daha şimdiden yeni bilgi ve beceriler edinmeye bakın.

Geleceğe ve ortama odaklanın:

        Gençlik anketlerinde, kendi geleceğinden umutlu olanların oranı yüzde 60'ı aşarken, ülkenin geleceğinden umutlu olanların oranı yüzde 20'lerde kalıyor. Bu uyumsuzluk, eninde sonunda bireyi de frenliyor: Ülkesinin ve kendisinin potansiyelini olumlu bir şekilde algılayan ve geçmişe değil de geleceğe odaklanan gençler ise geleceğin fırsatlarını daha kolay yakalayabilir.

Bugünden işe başlayın:

        Güçlü yönlerinizi geliştirecek şeyleri yarına bırakmayın. Yarını bugünden ve adım adım kurun. Her gün yabancı bir dilden 4-5 kelime, iyi bir kitaptan hiç olmazsa 4-5 sayfa okuyun. İnternet karşısında geçirdiğiniz 2-3 saatin bir 20 dakikasını da yeni bir bilgiye ayırın. Günler geçtikçe ortaya çıkacak birikim sizi de şaşırtacak.

Unutmayın insan ne biliyorsa odur...
 




--------------------------------------------------------------
*cesaretin bittiği yerde esaret başlar *




GONDEREN: Leydii on 07/06/2010 02:41:33


"bir damla nezaket, bir "lütfen" veya bir "teşekkür" yıpranma ve kırılmaları azaltır. "

kaldımı???  nerde????  umarım yazılanları anlayanlar olur..  emeğinize sağlık....

Back To Top




GONDEREN: andromeda on 07/07/2010 00:05:00


 
 DENİZ YILDIZININ HİKAYESİ
 'Bir adam, okyanus sahilinde yürüyüş yaparken, denize telaşla bir şeyler atan birine rastlar. Biraz daha yaklaşınca, bu kişinin, sahile vurmuş denizyıldızlarını denize attığını fark eder ve 'Niçin bu denizyıldızlarını denize atıyorsunuz?' diye sorar. Topladıklarını denize atmaya devam eden kişi, 'Yaşamaları için,' yanıtını verince, adam şaşkınlıkla, 'İyi ama burada binlerce denizyıldızı var. Hepsini atmanıza imkân yok. Sizin bunları denize atmanız neyi değiştirecek ki?' der. Yerden bir denizyıldızı daha alıp denize atan kişi, 'Bak, onun için çok şey değişti,' karşılığını verir'
bu  hikayenin anlamını en iyi siz bilirsiniz hcm...Tam boyutlu görseli göster
 
 
 

 

 
 
 
 




--------------------------------------------------------------
*cesaretin bittiği yerde esaret başlar *
Back To Top
09/20/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***