Toplam bakislar: 589 - Toplam yanitlar: 0 |
|
Bu bir hasret yazısıdır, bu bir “seni çok özledim mektubudur”. Bu özlemenin, “sensiz hiçbir şeyin tadı olmuyor”un yazısıdır. Yokluğundan bıktım, duvarları yumrukluyorum. Gecelerle kavgalıyım, gündüzlerle aram iyi değil. Sensiz yaşadığım dünya, açık bir hapishane gibi gelmeye başladı bana. Bu kocaman açık hapishanede sensiz yaşama cezası çekiyorum. Bu ceza hangi suça kesildi, kim verdi bu hükmü ve ne zaman bitecek bu ceza bilmiyorum. Yokluğunu bilmek, hissetmek, daha uzun bir süre gelmeyeceğinin bilincinde olmak katlanılmaz bir acı veriyor bana.
Sensiz bu şehirde sürgünde gibiyim. Kendi şehrimde kendi evimde sürgündeyim. Bir yer bulabilir miyim acaba senden bir iz taşımayan. Bir an, bir zaman yaşayabilir miyim içinde senin silüetin olmayan.
Hayatımın her parçasına ince ince sızarken, nasıl da farkında değildim, artık sensiz bir dünyadan tat almayacağıma. Siyah, simsiyah bir dünya bıraktın giderken ardında. Sesini duydukça grileşiyor dünyam, seni göremiyorum ki beyaza kavuşayım. Giderken bütün renklerini götürdün bu şehrin. 4 mevsim kış, 365 gün gece,24 saat karanlık bu şehir. Güneş yerine her sabah hüzün doğuyor, yağmur yerine hüzün yağıyor, bulutlar siyah, karlar siyah.... Saatim seni en son gördüğüm dakikada durdu. Bir daha da kurmadım.
|
|
|