REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1633 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT on 06/11/2010 11:11:07


            &nb sp;   İKİ YÜZLÜLÜK VE RİYAKARLIK

 

 

 

 

 

Yapmacık tavır kişinin içinde sakladığıyla dışarıya yansıttığı tavrın farklı olmasına ve inandığı gibi hareket etmeyerek ikiyüzlü bir tavır sergilemesine neden olan bir davranış bozukluğudur. Bir insanın böyle bir samimiyetsizlik içerisine girip içinde ve dışında iki ayrı karakter yaşatabilmesi aslında onu son derece zor bir duruma sokar ve ona sıkıntı verir. Bunun başlıca nedeni riyakar bir kişinin hayatının büyük bir bölümünde kendisini farklı bir kişi gibi gösterebilmek için sürekli olarak rol yapmak zorunda olmasıdır.

Riyakarlığın altında yatan önemli sebeplerden birisi ise çeşitli menfaatler elde etmektir. Bu nedenle bu kötü ahlak özelliğine sahip kişiler her ortamda kendilerine maksimum fayda sağlayabilmek için olduklarından çok farklı bir görünüm sergiler ve bu zor duruma tahammül ederler. İnsanların dikkatini çekmek popüler olmak veya maddi çıkar elde etmek gibi amaçlar doğrultusunda insanların rızası için hareket ederler. Oysa asıl beğenisi ve rızası kazanılacak olan yalnızca Yüce Allah'tır. Ancak riyakar insanlar imanı tam olarak kavrayamadıklarından Allah'ın şanını gereği gibi takdir edemezler.

Bir insanın riyakarlık gibi kötü ahlak özelliklerini terk etmesi için Allah'tan korkup sakınması ahiretin varlığına inanması ve cehennem azabından korkması gerekir. Allah bir Kuran ayetinde bu gerçeği şöyle bildirmiştir:

Sen yalnızca gayb ile Rablerinden 'içleri titreyerek-korkmakta' olanları ve dosdoğru namazı kılanları uyarırsın. Kim temizlenip-arınırsa artık o kendi nefsi için temizlenip-arınmıştır. Sonunda dönüş Allah'adır." (Fatır Suresi 18)

Yapmacık Tavır Sergileyen Kişilerin Belirgin Özellikleri

Değişken Karakter Yapısı Sergilerler

Riyakar bir insan Kuran'da tarif edilen sağlam karaktere sahip olmadığı için zaaflarına karşı koyamaz. Çeşitli olumsuz tavır ve davranışlara prensip olarak karşı olan kişiler dahi önemli çıkarları söz konusu olduğunda prensiplerinden taviz verebilirler. Çünkü bu insanlar Allah'tan korkmadıkları için iradelerini ayakta tutacak imani bir güce sahip değildirler. Bu nedenle de kendi menfaatleri söz konusu olduğunda prensiplerinden ödün vermelerine hiçbir engel yoktur.

Kuran ahlakını yaşayan bir mümin için ise durum çok farklıdır. Dünyada var olan hiçbir sebep onu Kuran ahlakını yaşamaktan ve bu konuda kararlı olmaktan alıkoyamaz. Bunun kaynağı ise Allah'a olan içten bağlılığı ve sahip olduğu güçlü Allah korkusudur. Allah'ın kendisini her an duyduğunu gördüğünü ve sakladığı gizlediği herşeyi Allah'ın bildiğini bilir her an Allah'ın huzurunda olduğunu hissederek yaşar.

Din ahlakına gerçek anlamda bağlı olan insanlar güçlü ve iradeli olurlar Allah'ın hoşuna gitmeyeceği düşünülen davranışlardan şiddetle kaçınırlar. Müminlerin her ne olursa olsun Yüce Allah'a yakınlıktan taviz vermeyen tutumları ayetlerde şöyle haber verilmiştir:

(Öyle) Adamlar ki ne ticaret ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar. Çünkü Allah yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından artıracaktır. Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nur Suresi 37-38)

Samimiyetsizdirler

Bu kişiler Allah'ın rızasını değil de insanların rızasını aradıkları için hep çevrelerindeki insanların hoşlanacağı beğeneceği bir görünüm sunmak isterler. Bunun için çevrelerinde kim varsa kendilerini o kişiye uygun davranış özellikleri geliştirerek tanıtırlar. Hoşlandıkları müzik türünden işyerindeki görevlerine kadar herşeyi çevrelerindeki insanlara göre ayarlamak zorundadırlar. İnandıkları ile ortaya koydukları tavırların birbirini tutmaması bu kişilerde şiddetli yapmacıklık doğal konuşamama doğal mimiklerin doğal ses ve bakışın ortaya çıkamaması gibi samimiyetsiz bir görüntü oluşturur. Bu nedenle diğer kişilerle aralarına doğal düşüncelerinin anlaşılmasını engelleyecek bir perde çekerler. Bu perde onların bir tiyatro oyuncusu gibi rol yapmalarını sağlar.

Tüm hayatları bu perdenin önünde rol yaparak ortamına ve kişisine göre tavır değiştirerek karşı tarafın beklentilerini karşılayarak geçer. İnsanların her birini Allah'tan bağımsız müstakil varlıklar olarak görmek; hepsinin rızasını kazanmak hepsinin beklentilerine toplumun kendisine öğrettiği şekilde ezbere cevaplar vermek riyakar bir kişinin sahte birçok ilah edinmesine sebep olur. (Allah'ı tenzih ederiz) Allah bir Kuran ayetinde Kendisi'nden başka ilah edinen insanlar için şöyle buyurmuştur:

Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi 29)

Mümin ise samimidir. Kendisini çevresindeki insanlara sevdirebilmek için riyakar bir tavra ihtiyacı yoktur. Çünkü kişiyi diğer insanlara sevdirecek olan Allah'tır. Hayatının her anında ihlasla Allah'ın rızasını kazanmaya çalışan güzel ahlaklı dürüst ve samimi bir insanı zaten herkes doğal olarak sever. Üstelik müminin insanların rızasını kazanmak gibi bir düşüncesi de yoktur. Mümin yalnızca Allah'tan korkması ve Allah'ın kendisinden razı olması için çaba harcaması gerektiğinin bilincindedir. Bu güçlü inanç müminlerin her ortamda Allah'ın huzurunda olduklarının şuurunda olan samimi ve doğal bir tavır sergilemelerine vesile olur. Onları her türlü yapmacık konuşma ve tavırdan samimiyetsiz düşüncelerden ve göstermelik hareketlerden uzak tutar.

Saygı Anlayışları Değişkendir

Yapmacık tavır gösteren bir kişinin saygı anlayışı yerine göre nezaketli davranmak ve çeşitli ortamlara göre kurallaştırılmış söz ve hareket kalıplarını suni bir tarzda uygulamaktır. Riyakar kişi saygıyı zorla ve istemeden gösterir. Saygı göstermek zorunda olduğu anlara tahammül eder. Bu yüzden riyakar kişinin en rahat ettiği ortamlar hiç kimseye saygı göstermek zorunda olmadığı ve gerçek karakterini rahatlıkla gösterebildiği ortamlardır. Bu tür ortamlarda kişinin üslubunun bozukluğu ahlak anlayışının çarpıklığı kişiler hakkındaki gerçek düşünceleri ve gerçek tavrı ortaya çıkar.

Mümin ise öncelikle Allah'a karşı derin bir saygı duyar. Nitekim Enbiya Suresi'nin 90. ayetinde peygamberler hakkında " . Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi" diye buyrulur. Saygı başka ayetlerde de Allah'a duyulan içli korkunun (haşyet) bir parçası olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla müminin sahip olduğu saygının kaynağı Allah'a duyduğu saygıdır. Diğer insanlara göstereceği saygı da bu asıl saygının bir yansımasıdır.

Sürekli Olarak Yalan Söylerler

Bediüzzaman Said Nursi "Riyakarlık fiili bir nevi yalancılıktır." diyerek riyakarlığın temelinde yalancılığın yattığını belirtir. Nitekim birine bir işini yaptırmak isteyen bir insan ona suni iltifatlarda bulunur güzel olmadığı halde güzel olduğunu şık olmadığı halde şık olduğunu veya beceriksiz olduğu halde çok becerikli ve zeki olduğunu söyler. Bu yalanları söyleyen insanın karşısındaki kişilere sevgisi saygısı bağlılığı yoktur. Ayrıca bu tavırdaki insanların dürüst ve güvenilir olmadıkları da açıktır. Tüm bunlar tek bir kişinin beğenisini kazanarak ondan menfaat elde etme amacını taşır.

Oysa ki insana dünyada ve ahirette menfaat sağlayabilecek tek güç Allah'tır. İnsanların gözüne girmeye ve onların hoşnutluğunu kazanmaya çalışan bu kimseler asıl olarak Allah'ın hoşnutluğunun kazanılması gerektiğini kavrayamazlar. Mümin ise hiçbir zaman insanları gözünde büyütüp onları güç sahibi sanıp onlardan menfaat umma gibi bir yanılgıya düşmez. Kaderinin ve geleceğinin ancak Allah'ın kontrolünde olduğunun şuurundadır.

İbadetlerinde Gösteriş Yaparlar

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) riyakarların ibadetlerindeki samimiyetsizliğin cezasını Allah'ın vereceğini bir hadis-i şerifinde şöyle ifade etmiştir:

"Kim ibadetlerinde riyakarlık ederse Allah onun riyakarlığının cezasını verir. Kim ibadetlerini gösteriş için halka işittirirse Allah onun niyetini halka işittirir." (İbn-i Mace)

Riyakar bir insan din ahlakının yaşandığı ortamlarda ibadet ve hayır işlerini açık olarak yaparak Allah'ın rızasından çok insanların rızasını arar. Onların beğenisini takdirini kazanmaya ve menfaat elde etmeye çalışır.

Oysa Allah Kuran'da ibadet ve hayırların yalnızca Allah rızası için yapıldığında bir değer kazanacağını bildirmektedir. Bu önemli gerçek Kuran'da şöyle haber verilmiştir:

İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey Allah'ı ve elçisini tanımamaları namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. (Tevbe Suresi 54)

Dünyada söyledikleri her şeyden sorumlu olduklarını ve ahirette bunlardan hesaba çekileceklerini unutarak sinsilik yapan samimiyetsiz riyakar insanlar ahirette bu davranışlarını sürdürmeye güç bulamayacaklardır. Onlar buna yeltenseler dahi Allah onların ikiyüzlü samimiyetsiz sahtekar tavırlarına imkan tanımayacak onların ağızlarını mühürleyecek kendilerini iradeleri dışında konuşturarak onlar hakkındaki gerçekleri söylettirecektir. Yüce Allah bu gerçeği şöyle bildirir:

"Bugün Biz onların ağızlarını mühürleriz; (günahtan ve sevaptan yana) kazandıklarını elleri Bize söylemekte ayakları (aleyhlerinde) şahitlik etmektedir." (Yasin Suresi 65)

Dünya hayatında riyakar insanların ikiyüzlü davranışları her zaman yüzlerine vurulmaz. Kimi zaman bu davranışları fark edilmez kimi zaman da tahammül edilir. Ancak insan gaflete düşüp bu tavrını uzun süre devam ettirmiş dahi olsa bu kötü tavırdan samimi bir niyetle vazgeçmek çok kolaydır.

Allah'ın sınırlarına uymayanlar ikiyüzlülüğü alışkanlık haline getirenler davranışlarını değiştirmedikleri sürece ahirette bu tavırlarından dolayı büyük bir pişmanlık duyacaklardır. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) de riyakarların kıyamet günü uğrayacakları sonu bir hadis-i şerifinde şöyle ifade etmiştir:

"Kıyamet günü Allah kullarının en sefillerinin şunlara bu sözle bunlara da şu sözle gelen ikiyüzlü kişilerin olduğunu göreceksiniz." (İmam Gazali İhya'u Ulum'id-din 3. Cilt s.355; Buhari ve Müslim'den)

Asıl Yurt ahrettir

Allah her yeri sarıp kuşatan gizlinin gizlisini bilen insanların akıllarından geçirdikleri düşünceleri duyan ve her an her yerde onlara şahit olandır. Bir insanın içinden geçirdiklerini saklayıp olduğundan farklı görünmeye çalışması bu kişinin Allah'ın bu sıfatlarını unuttuğunun ya da gereği gibi takdir edemediğinin göstergesidir. Bu kişi tavırları ve konuşmalarıyla çevresindeki insanları her ne kadar memnun etse de Allah kalbindekini bilecektir. Belki böyle bir insan gösterdiği riyakar tavır ile dünya hayatında bazı insanların beğenisini toplayacaktır; ama ahiretten yana hiçbir kazanç elde edemeyecektir. Bu nedenle Allah'ın razı olmayacağı bir tavırda bulunmak O'ndan korkan bir insanın titizlikle sakınması gereken bir durumdur.

Unutulmamalıdır ki dünya hayatında elde edilen menfaatler ahiret hayatındakilerle kıyaslanamayacak kadar değersiz ve önemsizdir. Sonsuz merhamet sahibi Yüce Allah " Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ama ahirettekine (göre) bu dünya hayatının yararı pek azdır." (Tevbe Suresi 38) ayetiyle insanlara bu durumu bildirmiş ve tüm insanlara ahiret yurdunun güzelliklerini müjdelemiştir.





--------------------------------------------------------------

12/24/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***