Halis Anadolu coğrafyasında Türk olmak ve Türk olarak yaşamak çok zordur.Dünyanın bütün ülkelerinin gözü Anadolu üzerinde. Küresel güçlerin gözü bu coğrafyada.ABD ve AB nin emperyalist ülkelerinin gözü bu coğrafyada. Her konuda Türkiye ve Türk milleti büyük bir saldırıyla karşı karşıya.Burada birinci sırada DİL gelmektedir. Türkçeyi kaybederek Kürtleşen, Almanlaşan, Bulgarlaşan,Macarlaşan, Arnavutlaşan, Gürcüleşen çok insanımız vardır. Güneydoğumuzun göçebe Karakeçili aşireti bugün Türkçe bilmese bile özbeöz Türk olan kardeşlerimizdir. Bugün hepimiz bilmeliyiz ki; Kürt milliyetçiliğinin öncüleri, kendini Kürt olarak tanımlayan kardeşlerimiz değil bizzat emperyalist devletlerin hizmetindeki yabancı misyonerler,gezginler ve konsoloslardır.Bugün Anadolu da yaşayan insanlarımızın bir meselesi vardır, Aş,İş,Yolsuzluk,Ağalık. Kürtçülüğün babası da P.Maurizio Garzoni adındaki Katolik misyoner bir papazdır. Kürtlerin var olduğu iddia edilen coğrafya üzerinde bu gün Türkiye,Suriye,İran ve Irak Devletleri bulunmaktadır.PKK kominizim den ve HİZBULLAH Din anlayışından beslenmektedir. Haçlı zihniyetinin Türk Milleti üzerinde,onu hakimiyeti altına almak için denediği iki yöntem vardır. Bunlardan biri Asimile etmek diğeri de Başkalaştırmadır.Bu gün Kürt meselesi denilen şeyin altında işte bu başkalaştırma projesi yatmaktadır. Bunun için uyduruk bir dil yaratma ile bu işe başlanmıştır.
P. Maurizio Garzoni, 18.yuzyılın son çeyreğinde bu günkü Türk-Irak sınırının 30 km. kadar ötesinde- buraya dikkat edin- tam 18 yıl boyunca yaşamış, Kürtler, Ermeniler, Asuriler, Keldaniler, Nesturiler arasında çalışmıştır… Bu sırada Kurmançı ağzını da öğrenmiş ve 1787 yılında tarihte bir ilk olarak Roma'da İtalyancayla Kürt Dili ve Grameri sözlüğünü yayınlamıştır. Papaz Garzoni bütün bu zahmetlere ve mahrumiyetlere neden katlanmıştır ?
Neden bu meçhul diyarlarda yıllarca ömür tüketmiştir?
Misyoner Garzoni, neden gelip bizim Anadolu'nun Kurmançi ağzına merak sarmıştır? Sebebi gayet basit: 18. yüzyıla kadar izlenen Türkleri dıştan yıkma staretejisi, içten yıkma staretejisine dönüştürülmüştür. Başrolde ise Vatikan ve onun itibarlı devletleri Rusya, İngiltere, Fransa, Almanya vardı. İçten yıkma staretejisi bu gün din farklılıkları, etnik farklılıklar, dil,lehçe ve ağız farklılıkları, bölge ya da aşiret farklılıkları gibi hususlar üzerinden aynı güçler tarafından sürdürülmektedir.
Yapılan bilimsel çalışmalarla ülkemizde konuşulan ve adına Kürtçe denilen Kırmançi ve Zazaca ağızlarının, Göktürk ve Uygur lehçeleriyle birlikte Çuvaşçanın karşılaştırılması suretiyle Eski Türkçe ile ilişkisi ortaya konmuştur. Bu gün bunları konuşup birliğimizden dem vuracağımıza ve Türk Milleti üzerine yapılan planları deşifre edeceğimize nelerle uğraşıyoruz? Sebze,meyve,ve ilaçlarla Genetik yapımızla oynanırken.Bu birliği dirliği bozma oyunudur.Bu oyuna maşa olmayalım.
Ancak malum güçler, Türk Milletini Kürt adında başkalaştırma çalışmalarına bir İtalyan Katolik Misyoner Papaz eliyle 1787' de başlarken bir Alman marifetiyle de 1960'li yılların başında Doğu Karadeniz Bölgemizde de Laz, Hemşinli, Gürcü, Pontoslu Rum gibi etnik parçalar tanımlamaya başlamıştır.
Yine altmışlı yılların başında bölgeye gelen Wolfgang Feurstein adli bir Alman kendini Laz Ulusu yaratmaya adadığını açıkça söylemiş, önce Lazca yazı dili oluşturmak için Laz Alfabesi düzenlemiş, ardından bu Laz Alfabesi ile ilkokul seviyesinde metinler hazırlamış ve uyduruk Lazca gramer bilgileri ile sözlük çalışmaları yapmıştır. Görüyorsunuz ; İtalyan Garzoni'nin yaptıkları ile Alman Feurstein'in yaptiklari arasinda tarih olarak büyük bir zaman aralığı olmasına rağmen (1787-1960) ne kadar büyük benzerlikler var !Biri Kürt Ulusu diğeri Laz Ulusu yaratma peşinde. İkisinin de kullandığı ortak arguman : DİL . Yöneticilerimiz 36 etnik köken ve Türkiyelilik dayatmalarını bu projelere dayalı olarak mı yapmaktalar?
Bunlar gibi davranan ve yaşayan bir çok kişide Türk Milletini param parça etmek için onlarca ulusçuk yaratmaya çalışıyor. İçten yıkma stretejisinin en onemli ayaği; dil,lehçe ve ağız farklılıklarının üzerine giderek başkalaştırma ve bunun sonucu olarak bölme operasyonudur.Açılımların sebebi budur.Yöneticilerimizin ve aydınlarımızın Türkiyelilik ve 36 etnik köken ifadelerinin dayanağı olabilir mi?
Bu son zamanlarda Yeni Osmanlıcılık akımı ile de körüklenmektedir.
Devletimizi yönetenler ve siyasiler bu tuzağa düşmemelidir. Coğrafyamız üzerinde yaşayan insanlarımızın tamamına yakını Turan kökenlidir yani Türk oğlu Türk’tür.(Efendim insanlar kendilerini nasıl ifade ediyorlarsa o millettendir lafları bu oyunların neticesidir.Yani kırk kere deli dersen deli olunur misali. Önemli olan bunları o insanlara doğru olarak anlatmaktır.Büyük devlet güçlü millet anlayışı burada lazımdır).
Eğer Ortak Türk Tarihi yazılabilmiş olsaydı Türk Milletinin Anavatan'ından bu yana yaşadıklarını anlar, oyunların farkına varır, tuzağa düşmezdik. Binlerce yıl önce Çinlilerin oyunları ile yakın tarihin İtalyan’ın, Alman’ının, Rus’unun, Amerikalısının ve İsraillisinin oyunu hep ayni.
Bütün bunlara en güzel cevap Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Türk Milleti ile ortaya koyduğu Türkiye Cumhuriyeti projesidir.Türkiyelilik gibi bir dış oyun değildir.
Onlar ne kadar uğraşsa da bu millet başındaki badireleri atlatacak ,düzlüğe çıkacak ve mutlaka hesap soracaktır.Bilhassa İŞBİRLİKÇİLERDİN…
“Dildeki anarşi sokaktaki anarşiden tehlikelidir. – Konfiçyüs”
Anarşi ve terör odaklarının bu tür organizasyonun içinde olmaları tabiidir.Yöneticilerimiz ve bir kısım aydın ile medya da anarşizmin çıkarlarına çanak tutmaktadırlar. Teröriste af,adaleti siyasallaştırma,eğitimde sürekli değişkenlik,sonucu bilinmeyen sağlık politikaları, diyanet örgütünde Kürtçe’nin ikinci ve asli bir dil olması.Bir ülke insanına bu kadar yüklenilirse sonucu her konu da bu kadar ilgisizlik olur.Vatan,devlet,millet bu milletin vazgeçilmezleriydi.Son yıllara bakarsan belediyelerin eğlenceleri,festivaller,futbol gibi birtakım aldatmacalar hayatının bir parçası edilmiş.Her konuya duyarsız hale gelmiş.Yani bölünüp parçalanması için bütün şartlar oluşmuş.Birde dışarıdan güdümlü bir yönetim.
Sonrasını da Ziya Gökalp Söylüyor ; “Türklüğün vicdanı bir, dini bir, vatanı bir, ayrılık, olmazsa lisanı bir.” Sıra geldi, Türk dilini bölmeye, Türk Milleti’nin kalbini sökmeye, aklını çelmeye... “Türk dili Türk Milleti’nin kalbidir, zihnidir. – Mustafa Kemal Atatürk” İşte, şimdi yapılan budur.
Türklük neden tartışılıyor?
Son günlerde yine Türklük tartışılmaya başlandı. Siyasetçisi, akademisyeni, gazetecisi, azınlıkları ülkenin gerçek sahibi imiş gibi anlatıyor, yazıyor, çiziyorlar. Yüzde 87’lik Türkler ise ne yazık ki kendilerini ifade edecek cesur temsilcilerinin özlemini yaşıyor.
Türkiye Türkleri, ağırlıklı olarak Azerbaycan, İran ve Türkmenistan Türkleri ile ortak kan bağına sahiptir. Çünkü hepsi Oğuz kökenlidir. Yunanlılar, Ürdünlüler, İranlılar, Süryaniler ile akrabalık tezi ise ispatlanmaya muhtaçtır. Türklerle en çok karışan Kürtler’in, İranlılardan ve Yunanlılardan bile uzak sayılmasının da hiçbir bilimsel temeli yoktur. Bölücü emellere uydurma bilimsel veri üretmek anlamını taşır. Üstelik Kürtlerin büyük kısmı zaten Kürtleşmiş Türkmenlerdir. Karakeçililer gibi! Karakeçililer Kayı boyundandır.
Gen araştırmalarına hiçbir şekilde güven duyulamaz. Çünkü bu araştırmalar, istihbarat servislerinin güdümündedir. Siyasi projeye göre veri üretilmektedir.
Türklerin bir ortak geni olduğunu, bunun da Oğuz Kağan’a kadar dayandığını destekleyen bilimsel veriler de vardır ama bütün bu araştırmaları namusuna güvendiğimiz Türk bilim adamları yapana kadar şüphe ile karşılamalıyız. Televizyonlarda boy gösterip dış mihrakların dayatmalarıyla konuşanlar konularla ilgili bir araştırma yapmalıdırlar, sözlerine bir sağlam bilimsel bir belge eklemelidirler.Yoksa TÜRK tarihi onlara veya nesillerine bunun hesabını soracaktır.
Dikkat ederseniz, bize-TÜRKLERE- ırkçılık suçlaması yöneltenler, Türklüğün genetik yapısı veya DNA’sı ile uğraşmaktadır! Yanlış verilerle, Anadolu’nun Türk vatanı olmadığını ispatlamaya çalışmaktadırlar. Çünkü asıl ırkçı kendileridir. Din uygulamalarında bile ırkçılık yapılmaktadır. “Düşmanım, düşmanlığından vazgeçinceye kadar, ben de onun amansız düşmanıyım".Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Yabancıların TÜRKLER hakkında söyledikleri:
“Türklerden bahsediyorum...Düşmanına saldırırken amansız bir kasırga,korkunç bir denize, insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk, dost yanında ve silahsız düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür.” İtalyan şair Tasso
“Bütün milletler arasında en namuslu ve dostluk kurmada tereddüt edilmeyecek olan yanlızca Türklerdir.” William Martin
“Irk ve millet olarak Türkler, bence geniş imparatorluklar içinde yapılan kavimlerin en asili ve en başta gelenidir.” Fransız yazar Lamartine
“Türkler kadar alicenap, asil, nazik bir milletin arasında hür bir esir olarak yaşamak bilseniz ne kadar huzur veriyor.” İsveç Kralı Demirbas Sarl
“Türk, asillerin asilidir. Yapmacık olmayan, gösterişi bulunmayan bu pek yüce asalet, ona tabiatın bir hediyesidir.” Pierre Loti
“Türklerin yanlız sonsuz cesareti değil, iradeleri de sersemleştiren birde zekaları vardır.” Rus Komutan Carnayev
“Türkler kahramandırlar. Dostlarına zarar vermezler fakat kazanç verirler.”Çek bilgini Comenius
“Türklerin biricik sevdikleri şey hak ve hakikattir. Hiçbir haksızlık yapmadıkları halde haksızlığa uğramışlardır.” İngiliz devlet adamı William Pitt
Allaha emanet olun ve TÜRK kalın.