BİRDAHA SAKIN DENEME !!!
Neden sustun ki!
Senden söyleyecek nelerim vardı benim,
Senin benden duyacak nelerin.
Bu yolu belirsiz tarihin ışığı sendin,
Sen dedindi bana, kimsenin söyleyemediğini.
Şimdi,
Anlamsız kere,
Bu susmak niye?
Her şeyin uçuk hayal rengi bir tadı var, anladım.
Bu düş daha çok kekeletecek benim iflah olmaz yüreğimi.
Elindeki,dut ağacından çatallanmış sapanla, içimin camlarına taş atıp kaçıyorsun.
Batıyor kırılanlar, bir şiddetin şangırtısını kanırtarak düşüncelerime.
Ağzımda patlıyor sustuklarım.
Senin sustuğun kadar ben durabilseydim keşke.
Bak!
Galibiyet diyorlar bunun adına.
Oysa en mağdur hislerini siliyorsun parmak uçlarının,
yaşanmamış anıların gediğine doldurarak çoğulluğunu.
Neleri çiğniyorsun içinin yorgun yollarında kendini aldatarak,
benden kaçırarak
bir bilme-sen-
Beynimde varsayımlar gizlembeci oynamaktan yoruldum.
Neden ebe hep benim?
Işıklarını söndürüp bütün dünyanın, seni sobelemeye çalışan neden ben?
Yüzüm iki elimin arasıda ekvatora dayalı gibi.
Bir bakmışım arkamda kimse yok.
Önüm, arkam, solum, sağım...
Ben aşığım.
Burulur içim, kimden gelse adının o çok yüzlü anlamı.
Uzağım,
Olmazım,
Yazılmaz yazım...
Bütün bu iniltiler yokluğun diyedir, varlığını bilmeden yandığım.
Sonbahar izli, kış yüzlü bu esmer hikaye senden kalma.
Benim anlattığım,
Benim dinlediğim,
Mor başaklı ovaların nazlı kumlarını gözlerime doldurduğum,
Bir vadi sargınlığında alizeleri yüzüme vurduğum,
Islıklar, konçertolar, piyano sesleri hıçkıran bir gecenin ağzından şaraplar içtiğim esmer hikaye, senden kalma.
Avuçlarımda hala bir dokunuşun sızısı var.
İki hayalet dans ediyor gözlerimin önünde, ritimsiz bir ezginin metronomuna uydurarak ayaklarını.
İçleri boş, dışları kan.
İkisi de, ölü kokusundan yapılmış bir mumun duvarları islendirerek çıkardığı gri birer duman.
Ben bütün hayaletlerin düş izleyicisiyim.
Sen bilmezsin.
Her gece bir yokluğun semeresini yaratıp yok eden benim,
Sinsi oyunların eşiğinde beşikler kuran.
'Acaba' ve 'keşke'li çıkınlar biriktirip düğümünü açamayan da benim.
Eğer yanmayacaksan benim kadar,
Denize at duyduğun, bildiğin ne varsa.
Böyle suskun, böyle suskun, böyle suskun kalacaksan,
Bir dağ başından yuvarla beni dipsiz kuyular keşmekeşine.
Ezan sesleri kaçar kulağıma bir Cuma öğlesinden.
Bir vapur güvertesinde,
Herkesin içinde,
Herkesten habersiz bir kız atlar denize.
Ayağından yakalar bir ses, -daha var...gitme-
Gözleri İzmir kıvamında bir hayal serilir düşlerimin önüne.
Bütün denizleri 'Kordon Boyu' bağlarım birbirine.
Ege'nin havası bulaşır ellerime,
Senin türkülerinden bir zeybek patlatırım döne döne.
Dalarım.
Önüm Ankara, ardım İstanbul olur.
Ezan biter ve ben dönerim Sultanahmet yankılarından Hacı Bayram Veli'ye.
Dalarım,
Sen geçersin gözümün önünden,
Ben oturur ağlarım hiç aklımda yokken.
Seni aramayı arıyor ellerim.
Senin yeltenmediğin her öyküye ben kulp takıyorum.
Ateşe veriyorum birini,
Bir değneği suluyorum belki dalları çıkar diye.
Düşkün bir avazın ortasından bağırıyorum.
Her çığlığın çarpmasına adını ekliyorum, yiv yiv parçalanıyor içim.
Susuyorum,
Duymuyorsun.
Yeşil entarili umutlar bağlıyorum bir söğüt ağacının ölgün yaprağına,
Toprağa sarılıyorum sen diye.
Seni bağırıyorum, bir yağmur iniyor gökten,
Gök delinircesine...