İki şey ruhumuzu karartır demiş Sâdi Şîrâzî,
Konuşacak yerde susmak, susacak yerde konuşmak..
Ne çok garipliklerle doluvermiş
Hayatımız değil mi;?
Kimi zaman konuşmak anlamını yitiriyor,
Kimi zaman da susmak..
Oysa yazmak bambaşka bir duygu..
Harflerin, hecelerin,
Kelimelerin büyülü bir dünyası var
Benim yüreğimde..
Çoğu zaman bir kelime asıl anlamından sıyrılıp inanılmaz
Bir pencere açıyor gölgeler dünyasında..
Gözlerimizin görmediği ne çok şeyi görüyoruz,
Ellerimizin dokunamadığı
Ne çok gerçeğe dokunuyoruz
Bir kelime yahut ufacık bir cümle yardımıyla..
Etrafımızda karabasanlar gibi,
Dünyamızı karartan,
Yüreği sökülmüş yığınları gördükçe
Bir kez daha hak veriyoruz Sâdi Şîrâzî’ye..
Kararıyor ruhlarımız büsbütün..
Ya lüzumsuz konuşuyor,
Yahut keskin bıçak gibi susuyoruz..
Kitapları ellerimizden bıraktığımızdan beri
Kaybediyoruz düşlerimizi..
Yaşamak kayıp gidiyor
Avuçlarımızın arasından..
Yetişemiyor,
Tutamıyor,
Tutunamıyoruz hayata…
Ya konuşuyoruz
Lüzumsuzca susacağımız yerde..
Yahut en önemli yerinde konunun,
Sessiz bir karanlığa bürünüyoruz…
Hani hep düşlemişizdir ya..
Bir gün gelse de başarsak..
Çekiversek prizlerden bütün fişleri..
Kitapların dünyasına yürüsek..
Ürkek adımlarla açıversek sayfaları..
Kim bilir ne çok mutlu olacağız okuduklarımızla…
İşte belki de o zaman
İki şey olacak ruhumuzu aydınlatan..
Konuşmamız gereken yerde konuşmak…
Susmamız gereken yerde susmak..