Toplam bakislar: 1270 - Toplam yanitlar: 0 |
|
GONDEREN: Almira on 02/13/2010 04:22:54 |
|
Üzüldüğünüzde
Hayatınızda, en az bir kere, biri, sizi üzmüştür. Üzüntü, beynimizi kaplayan, yakıcı bir duygudur. Bir kere yerleşmeye görsün, beynimizi kemirir, durur.
Hak etmediğimiz, bir sözdür, bazen. Yapılmaması gereken, bir davranıştır. Anlaşılamamaktır, kimi zaman.
Sevdiğimizden geldiğinde, hançerdir, yüreğimize saplanan.
İlk tepkimiz, savunmadır. Kendimizi, anlatmak telaşıdır. Üstüne gitmektir, üzenin. Peşine düşmektir.
Hepimiz, bu yanlışı yaparız. Üzenin, ardından koşarız. Üzülen olduğumuz halde, konuşmaya çabalarız. Telefon ederiz. Mesaj göndeririz. Aklımıza gelen her yolla, ulaşmaya çalışırız.
Ya üzen ne yapar? Arkasına yaslanır, izler. Ne olduğunun, ne yaptığının farkında olmayışı, daha bir yakar, canımızı.
Hadi gelin, bir senaryo yazalım?
Üzülmemize sebep olacak, çok olay vardır. Kişisel yapımıza göre, çeşitlilik oluşturur. Bu yüzden, en ortak üzüntüyü, ele alalım: Terk edilmek.
Diyelim ki, sevdiğiniz insan, size “ Bitti, gidiyorum “ dedi. Pat diye. Damdan düşer gibi. Örneğin, sabah kalktınız, telefonunuzda bir mesaj: “ Her şey için, teşekkür ederim. Ama buraya kadarmış. Hoşça kal.” Aynen böyle olmasa da, buna yakın bir ifadedir. Klasik, ayrılık cümlelerinden birisi, işte. En azından, sonucu aynıdır.
O mesaja, hiç yanıt vermediğinizi düşünün.
Şimdi, mesajı gönderenin, yanına gidelim. Telefon elinde, sizden gelecek yanıtı, bekliyor. İçinden de, belki, şöyle diyor: “ Öf, kim bilir nasıl bir dram yaratacak, şimdi.” Saniyeler, geçiyor. Dakikalar. Hatta saatler. Telefonunda, tık yok. “ Çok üzüldü, şok oldu, ondan yazamıyor “ Gece oldu. Hala ses, yok. Ertesi gün? I ıh. Yine ses, yok. “ Ya, abi, bana bir mesaj atsana. Acaba benim telefonun, mesaj ayarlarına mı bir şey oldu?” Yoo...Gayet güzel geliyor, mesajlar. “ İyi misin?” Yine yanıt yok. “ Ayşe / Ahmet, senden bir şey rica edeceğim. Ahmet’i / Ayşe’yi arar mısın? Bir sor bakalım, iyi miymiş?” “ Aradım. Sesi çok iyiydi. Gayet de neşeli bir şekilde, konuştu. Ne oldu ki?” “ ......... “
.../...
Tam burada, aklıma Issız Adam filmi geldi. Ada, mutfakta oturmuş, dolma yiyordu. Alper, kapıya yaslanmış, onu izlerken “ Bitti “ dedi. Aniden. Ada, önce dondu kaldı. Sonra, sessizce kalktı, giyindi. Tam kapıdan çıkarken - o noktada “ Aferin, kızım. Hiçbir şey demeden, çık, git “ diyordum ki – döndü, Alper’e vurmaya başladı. Hatırladınız sahneyi, değil mi? Sonra ne yaptı? Buhar oldu, uçtu. Alper, ne yaptıysa, ulaşamadı, Ada’ya. Ulaşamadığı için de, Ada hep, içinde kaldı. Unutamadı.
.../...
Sizi üzene vereceğiniz en büyük ceza, onu yok saymaktır.
|
|
|