KADIN
İLGİNÇ BİLGİLER
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.
Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001)
1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
Kadın Dili "Bükçe"
Hep erkekler yakınır ya 'kadınların dilini çözen varsa bana da söylesin' diye müjde işte kadınların dili çözülmüş. Hikayede, baba evlenmek üzere olan oğluna kadınlarla mutlu yaşamak için tavsiyede bulunur.
Babanın keşfi müthiştir. 'bükçe' yani 'kadın dili' devamını hikayede okuyabilirsiniz. Hikaye Esin Maraşlı'nın 'Eşimle tanışmayı unutmuşuz' kitabından alıntı. Hikaye biraz uzun fakat çok hoş ve bir itirafta bulunayım doğru yanları da çok hani ;)
İşte hikayemiz:
"Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, 'Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim.” dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu bekliyorum. Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. Yan masadaki kızlar gözleriyle oğlumu süzüyorlar. Bakmayın kızlar, onu kapan çoktan kaptı. Hoş beşten sonra konuya giriyorum.
Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor.
Çocukluğunda suç işlediği zamanlardaki gibi birden bire kızardı. Kerata ne anlatacağımı zannettiyse!
-Baba ben yirmi altı yaşındayım, bazı şeyleri biliyorum artık.
-Ah senin o biliyorum zannettiğin konularda da çok bilmediğin çıkacak ama ben o konulardan bahsetmeyeceğim. Keşke konuşabilseydik ama henüz o kadar modern olamadım.
Rahat bir nefes aldı. Bu arada yemeklerimiz de geldi. Oğlumla şöyle keyif yaparak muhabbet edelim bakalım.
-Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca, bir de Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna 'kadın dili” de diyebilirsin.
Güldü. Güldüğü zaman benim yanağımdaki gibi küçük bir gamzesi var, o ortaya cıkıyor.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabii ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir, ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öğrenmeli.
İyi de niye Bükçe?
-Çünkü kadınlar konuşurken, genellikle söyleyecekleri sözü net söylemezler. Eğip bükerler; onun için dilin adını ;Bükçe” koydum.
-'Bükçe zor bir dil mi baba?” diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu ama eğleniyor gibisin, biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek bükçe konuşurlar sonra da senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor. Mesela Çinli bir karın var, sen karına sürekli Fransızca "seni seviyorum” diyorsun ama karın hiç Fransızca anlamıyor. Fransızca "seni seviyorum” un onun için bir anlamı yoktur. Ona Çince seni seviyorum dediğinde seni anlayabilir.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar ?
-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani.
-Ne bir sıfırı oğlum, en az on sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için leb deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye leb demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor?” diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. 'Niye düşünmedin?” diye kızıyor bana.
-Kızarlar oğlum, kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler, fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.
-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?
-Var dedik ya oğlum, Bükçe'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
-Hazırım baba.
-Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana 'Bugün bir elbise aldım.” diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı -ndan başlar, kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
-Hikaye dili yani.
-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, 'Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes.”
demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde bittin demektir. İster öyle de, istersen 'seni sevmiyorum.” de. İki durumda da 'seni sevmiyorum” demiş olacaksın.
-Ne alakası var baba 'seni sevmiyorum” demekle 'kısa anlat” demenin?
-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.
-Bu önemli. Bükçe'de dinlemek sevmektir diyorsun.
-Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken bir şeyler ima etmeyi severler. Biz erkekler de imalı konuşuyoruz diye düşünürler ve gözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.
-Geçen hafta Canan bana 'Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım.” dedi. Ben de 'Böyle de iyisin.” dedim. Canı sıkıldı, bir kaç saat surat astı. ";Neyin var?” diye sordum. 'Hiçbir şeyim yok.” dedi. Sence nerede hata yaptım?
-'Böyle de iyisin” derken o 'de” ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. 'Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin.”
-Peki ne demem gerekiyordu?
-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün 'Hayatım sen zaten Çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok.” deseydin, günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup 'Ağır mıyım?” derse sakın ;Evet, biraz” falan deme 'Hayır” de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiği yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.
-Aferin oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
-Ve asla unutmazlar, değil mi?
-Aynen öyle. Yıllar once annene, annesi için 'Biraz cimri.” demiştim. Hala 'Sen benim annemi sevmezsin.” der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en çok göreceğim yere koyar.
-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu ima işini çözmek zor geldi.
-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama 'Sen şunu mu demek istiyorsun?” diye asla yüzüne vurmayacaksın.
-Anladım. Anlayacaksın ama anladığını belli etmeyeceksin. Buna şöyle de diyebiliriz. O beni iğnelediğinde 'Niye bana iğne batırıyorsun?” Diye sormayacağım, o iğneyi ben kendi kendime batırmışım gibi yapacağım.
-Güzel ifade ettin oğlum. Mesela dün öğlen annen beni aradı. 'Akşama tok mu geleceksin?” diye sordu. Beni biliyorsun akşam yemeklerinde hep evdeyimdir. Kırk yılda bir dışarıda yerim onu da haber veririm. Tabi ben hemen anladım annenin ne demek istediğini. 'Tok gel, yemekle uğraşmak istemiyorum” demek istiyor. Anladım ama tabi 'Ne demek istiyorsun?” demedim.
-Dün çok yorulmuştu baba, düğün alışverişine çıkmıştık.
-Bunun pek çok sebebi olabilir. Yorulmuş olabilir, bir kabul gününden tok gelmiş olabilir, bin beş yüzüncü diyetine başlamış ve o gün yemekle uğraşmak istemiyor olabilir. Ama bunu biz erkekler gibi kısa yoldan "Canım benim karnım tok, sen de dışarıda bir şeyler ye, ya da yorgunum, gelirken bir seyler getir yiyelim.” demez. Sanki böyle derse, iyi ev kadını rütbesi tozlanacak, mevki kaybedecek. İlla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. 'Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin?”dedim. 'Tamam.” dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de porsiyon yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde bu sıralar.
-Bu Bükçe'de kısa konuşma yok mu baba?
-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, 'Neyin var?” diye. 'Hiçbir şeyim yok.” diyorsa, aman bir şeyi yokmuş diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.
-Bükçe'de 'Hiçbir şey yok.” demek ";Çok şey var, benimle ilgilen.” demek oluyor, o zaman.
-Evet. Biz erkekler 'Bir şey yok.” diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir sey vardır ama; 'Şu anda konuşacak bir şey yok.” diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım.” demek istiyordur. Çok nadiren gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.
-Bir arkadaşım da 'Kadınların ‘Peki.' demesi tehlikelidir” demişti.
-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan kuru bir 'peki', ‘olur', ‘tamam' her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe'de 'Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım.” demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında 'Peki canım, olur hayatım” gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
-Zor bir dil baba.
-Yok yok gözün korkmasın, her yabancı dil gibi. İlk başlarda biraz çalışacaksın, pratik yapacaksın, bazen hatalar yapacaksın, dikkat edeceksin sonra otomatiğe bağlanırsın. Kolay yanı şu; senin bükçe konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
-Anlamak da pek kolay değil ama.
-Korkma, o kadar zor değil. En önemli kuralları ben sana öğretiyorum zaten. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar ve konuşurken suçlayarak konuşurlar; fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
-Nasıl yani?
-Mesela, karın sana 'Ne zamandır dışarı çıkmadık.” derse bunu suçlama olarak üstüne alma, canı seninle gezmek istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. 'Daha geçenlerde gezmeye gittik.” gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz.” de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
-Küçük ama önemli detaylar.
-Aynen öyle. Mesela karın 'Üşüdüm.” diyorsa, "Üstünü kalın giy.” demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.
-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik belki.
-Haklısın, aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kardır.
-Not mu alsaydım... Epeyce detayı varmış dilin.
-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiği sözcük 'Fark etmez.”dir. 'Fark etmez”i kadınlar 'Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap.” diye anlarlar.
-En değerli sözcük nedir?
-Sen bil bakalım.
-'Seni seviyorum.” herhalde.
-Evet, kadınlar 'Seni seviyorum.” sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler ";Söylemiştim, zaten biliyor.” diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.
-Bükçe sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.
-Zekan kesinlikle bana çekmiş. Ben de tam ona geliyordum. Davranışlar da çok önemli tabii. kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama, eğer sen hep alıp hiç vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
-Tamam baba, bunlara dikkat edeceğim.
Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.
-Baba çok teşekkür ederim. Bükçe'yi anlamaya başladım. Canan aradı. 'Salonun perdeleri ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak?” dedi. Tam 'Fark etmez, sen seç.” diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi 'Ev de perde de umurumda değil.” gibi anlayacağı aklıma geldi. 'Tabii canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen.” dedim, çok mutlu oldu. Kendi seçecek.
-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.
-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bükçe'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.
Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün
KADINLAR VE BAKIŞLARI &nb sp;
&nb sp;
Alt tarafı bir çift organla bu kadar iş başarıldığı görülmemiştir. Yeryüzündeki bütün canlıların gözleri sadece bakıp görmeye yaradığı halde kadın kısmı neredeyse bir tek ortalığı süpüremez gözleriyle..
Sever, sevişir, beğenir...
Döver, küser, barışır...
Nefret eder, hesap sorar, azarlar...
Kovar, çağırır, alay eder...
Erkekte bir insanoğlu, o da yapar demeyin!
Erkekler her durumda bön bön bakarlar...
Asla ne demek istediklerini anlamazsınız
Gözlerini konuşturan sadece kadınlardır ...
Çocukluğunuzu düşünün..
Annenizin bin türlü bakışı gelecektir aklınıza...
"misafirler gitsin ben sana gösteririm" bakışı..
"hadi artık odana git yat " bakışı..
"ağzını şapırdatma" bakışı..
"taş doğursaydım da seni doğurmasaydım" bakışı
"aynı babası" bakışı...
Babanızdan bir bakış var mı aklınızda?
Hiç zannetmiyorum olduğunu
Babayla göz göze bile gelinmez öyle zırt pırt..
Şimdide büyüklüğünüzü düşünün..
Kaç kadın, bir bakışın peşine gitmiştir?
Hiç...
Peki kaç erkek bir bakış uğruna odu ocağı terk etmiştir?
Çoooook
Kadınların Erkeklerden İstedikleri
Her kadın farklı karaktere sahiptir dolayısıyla birlikte olduğunuz kadını tanımanız ve ne istediğini bulmanız gerekir.
Bunu yapmak istemiyorsanız o zaman kendinize neden bu kadınla birlikte olduğunuzu sormanız gerek. Eğer bütün istediğiniz yanınızda duracak güzel bir kadın ise, o zaman önceliklerinizi yeniden düşünmeniz gerek.
Kadınlar arkadaş olmanızı beklerler. Peki bir kadın ile arkadaş olmanın anlamı nedir? Aslında erkek arkadaşlarınızdan çok farklı değil, bazı ortak noktalarınızın olması lazım. Dikkat edin bazı ortak noktalar, her şeyin ortak olması anlamına gelmez. Hiç kimse birbirinin aynısı değil ve her zaman sizin hoşlandığınız ama onun hoşlanmadığı yada onun hoşlandığı ama sizin hoşlanmadığınız özellikler olacaktır. Birlikte olmaktan hoşlanacak kadar ortak noktanız olduğu sürece bu durum sağlıklıdır.
Kadınlar kendisi ile iletişim kurmanızı bekler. Genel bir kural: erkekler bir problem üzerinde başkaları ile konuştukları zaman cevap ararlar, oysa kadınlar farklıdır, bir problem hakkında nasıl hissettiklerini konuşmak isterler. Genelde cevap aramazlar, kafalarındaki düşünceleri netleştirmek için konuşmaya ihtiyaç duyarlar. Size açıkça sormadıkları sürece, fikir vermeyin. Sadece dinleyin ve sohbetin devam etmesini sağlayın. Eğer tavsiyenizi isterse o size soracaktır.
Küçük şeyler mesela odaya girdiğinde ona nasıl baktığınız, topluluk içinde elini tutmaya istekli olmanız, arkadaşlarınıza onun hakkında güzel sözler söylemeniz ve ona değer verdiğinizi hissettirmeniz.
Kadınlar romantizm isterler. Tamam siz romantik biri değilsiniz belki, ama bunun için her gün şiirler yazmanız yada çiçekler göndermeniz gerekmiyor. Küçücük hareketler büyük farklılıklar yaratabilir. Mesela arada bir onu dışarı davet etmek, zaman zaman iş yerinizden arayıp nasıl olduğunu sormak, bayan arkadaşları önünde iltifat etmek… Kadınlar pek çok küçük jest yaparken, erkekler bir tane kocaman jest yapmayı tercih eder. Fakat kadınlar yaptıkları her küçük özveriyi ayrı olarak değerlendirir, buna karşılık erkek bir tane büyük özverinin yeterli olduğuna inanırlar. İşte size büyük bir sır… Onu sevdiğinizi hissettirin, böylece fazlası ile romantik bir erkek olmuş olursunuz.
Sevdiğinizi ‘GÖSTERİN!’. Bir kadının sizden bütün istediği ona sevgi ve saygı duyduğunuzu göstermenizdir. Eğer gerçekten hissediyorsanız bu o kadar zor olmasa gerek değil mi
Tanrı kadını yaratmaya başladığında zaten altı saatten fazla mesai yapmaktaydı.
Bir melek geldi ve sordu:
"Bununla neden bu kadar zaman harcıyorsun ki ???"
Tanrı cevap verdi:
"Data verilerine baktın mı sen??? Bir kere tamamen yıkanabilir olmalı, ama hiç bir parça plastik değil, değiştirilebilir 200 den fazla oynar parçası olacak ve vücudu gerektiğinde diyetkola ve krik-kraklarla beslendiği halde bile çalışabilecek. Kucağında dört çocuğun ayni anda oturabilecekleri kadar yer olacak, öpüşü herşeyi iyi etmeye kadir olmalı - çizilmiş bir dizkapağından kırık bir kalbe kadar - ve bütün bunları da yalnızca iki elini kullanarak yapacak."
Melek bu kadar talimata şaşırıp kaldı:
"Yalnızca iki el mi!? Ve bu da 'Standart bir Model de'??? Bu bir günde üstesinden gelebileceğin bir iş değil. Bekle, yarın bitirirsin."
"Hayır, beklemiyeceğim" diye itiraz etti tanrı. "Bu kreasyonu çok sevdim ve bitirmeme de çok az kaldı. Hatta şimdiden kendi kendisini iyileştirebiliyor ve günde ONSEKİZ saat çalışabiliyor"
Melek biraz yaklaştı ve kadına dokundu,
"Ama onu ne kadar yumuşak yapmışsın, tanrı!"
"O yumuşaktır" diye onayladı tanrı, "ama onu sert'te yaptım. Nelere katlanabileceğini nelerle başetmesi gerektiğini aklına hayaline bile getiremezsin."
"Düşünnme kabiliyeti olacak mı?", diye sordu melek.
Tanrı cevap verdi,
"Yalnız düşünmek değil, müzakere edebilecek, karar verebilecek... bir erkekten bile çok daha iyi."
Meleğin bir şey dikkatini çekti, elini uzattı ve kadının yanağına dokundu.
"Oooo, sanırım bu modelde su kaçıran bir yer unutmuşsun. Dedim sana bu kadar işin bir günde üstesinden gelinmez diye."
"Bu su kaçıran bir yer değil" diye düzeltti tanrı, "bu bir gözyaşı!"
"Gözyaşı ne işe yarıyor?" diye sordu melek.
Tanrı cevap verdi:
"Gözyaşı kadının acısını, dertlerini, hayal kırıklıklarını, sevgisini, yalnızlığını, endişelerini ve gururunu ifade edebilmesi içindir."
Melek çok duygulandı.:
"Tanrı sen bir dahisin. Her şeyi düşünmüşsün. Kadınlar hakikaten hayret edilecek bir varlık olmuş."
"Evet, kadınlar öyledirler. Kadınların kuvveti ve kabileyetleri erkekleri hayrete düşürmektir."
Onlar her türlü çaresizliğe ve baskıya dayanıklıdırlar, fakat sevinci, sevgiyi ve saadeti de içlerinde barındırırlar. Avaz avaz bağırmak istedikleri vakit gülümserler. Ağlamak istediklerinde şarkılar söylerler. Mutlu olduklarında ağlarlar ve kızgınlıklarında gülümserler. İnandıkları şey uğruna savaşırlar. Haksızlıklara baş kaldırırlar. "Hayır"ı kabul etmezler, eğer bunun yerine başka daha iyi bir cevap verilebiliyorsa. Korkan bir arkadaşı doktora götürürler. Ve koşulsuz severler.
Çocukları inanılmaz başarılara ulaşınca ağlarlar ve dostları mükafatlandırılınca taşkınca neşelenirler. Bir doğum ya da bir evlilik haberi onları sonsuz sevindirir. Bir dostları öldüğünde kalpleri çıt diye kırılır. Bir aile ferdinin kaybolmasına üzülürler. Hiç bir çıkış yolu olmadığını bildikleri halde yine de kuvvetlidirler ve cesaretlerinden bir şey kaybetmezler. Ve bir öpücüğün ve bir sarılışın kırık bir kalbi hemen iyileştirebileceğini bilirler
Her boyda, renkte ve şekilde kadın vardır. Seni ne kadar düşündüklerini sana gösterebilmek için sana doğru yürürler, koşarlar, uçarlar. Kadının kalbi dünyayı güzel ve yaşanabilir bir yer yapar. Onlar sevinç, neşe, sevgi ve ümidi beraberlerinde getirirler. Duygusaldırlar ve idealleri vardır.
Daima dostlarının ve ailelerinin yanındadırlar ve onlara sürekli manevi destek sağlarlar. Kadınların söyleyecek çok önemli şeyleri vardır ...
... eğer kadınların bir tek kusuru varsa o da ne kadar kıymetli olduklarını unutmuş olmaları...
Bir kadın çocuktur aslında.
Çocuk gibi davranmayı sever.
Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister.
Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını.
Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister.
Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz,
ama asla onu bir çocuk olarak görmeyeceksiniz.
Bir kadın güçlüdür aslında.
Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür.
Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez.
İster ki erkeğin gücü kendisine huzur versin.
Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile erkeğin yapmasını bekler.
Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de
erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir.
Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz.
Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.
Bir kadın sevgilidir aslında.
İçinde her zaman sevgiyi taşır.
Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz.
Zor sever ama tam sever.
Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için
yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir.
Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız.
Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz.
Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz.
Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette.
Bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.
Bir kadın yalnızdır aslında.
Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz.
Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır.
O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez.
Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz.
Yalnızlık onun sığınağıdır.
O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar
verir.
Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek
kaybedebilirsiniz.
Bir kadın bilgindir aslında.
Neler yapabileceğini erkek akli hayal bile edemez.
Yaratıcılığının sınırı yoktur.
Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler.
Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar.
Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız
demektir.
Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.
Bir kadın hayattır aslında.
Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam
kazanıyor.
Yemek yemek, su içmek bile.
Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup
içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?
Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz.
&nb sp;
* Tanrı kadınlara geçmişi ve geleceği, erkeklere ise yaşadığı günü armağan etti. Kadınlar geniş bir zamana
yayıldıkları için huzursuz, erkekler daracık bir zamana sıkıştıkları için anlayışsız olurlar.
Her kadın bir elmas madenine benzer aslında.İçindeki parlayan ışığı bulmak zordur ama o ışığı yakaladığınızda hayatınıza anlam katacak bir gökkuşağını ellerinize almış olursunuz. Kadın,yaşamınızı sevgisiyle ısıtacak,sonsuz,sınırsız bir sevginin kaynağıdır aslında.Sevgisini kazanmak zordur,zor olanı yakaladığınızda ise eşsiz bir dünyanın kapılarının size açıldığını farkediverirsiniz.
Her kadın sonsuz bir okyanustur aslında.Derinlerinde ne gizler saklıdır hayal bile edmezsiniz sığ sularında yüzmeyi tercih ederseniz.Batık gemiler mi dersiniz,mücevher dolu sandıklar mı dersiniz,mercanlar,yosunlar mı dersiniz,lezzetli balıklar mı dersiniz bilemem ama her kadın sonsuz bir okyanustur bakmasını bilene.
Her kadın uçsuz bucaksız bir gökyüzüdür aslında.Kartalların,yalı çapkınlarının, sakaların,güvercinlerin özgürlüğe aşklarını haykırdıkları bazen fırtınalı,bazen alabildiğine durgun birer gökyüzene benzer hepsi.Bakmadan duramazsınız,görmeden geçemezsiniz,beğenseniz de beğenmeseniz de vazgeçemediğiniz,yokluğundan da,varlığından da ölesiye korktuğunuz hayat kaynağınızdır kadınlar.
Bazen bir yıldız olur gönlünüzde,bazen gözlerinizdeki güneş.Ellerinizdeki küçük bir serçedir bazen,bazen hain bir kedidir yüreğinizin kapısında.Açmayı bilirseniz kapıyı ,tüm korkularınızın,üzüntülerinizin eceli olur kadınlar.Pencerenizi açarsanız her sabah size gülümseyen nazlı bir çiçek olur,hoş kokuları ile evlerinizin havasını değiştirir.Bazen toprak olur,can verir,verim katar hayatınıza.
Ama bakarsanız,görürseniz,anlarsanız,anlatırsanız güzeldir bütün kadınlar
***Bir kadını ağlatırken çok dikkat edin...!!! Çünkü Allah gözyaşlarını sayar***