Özneler yüklemlerle uyumsuz… Kim ne anlar söylenilenlerden? Yaşamaya dair kim ne söyler?
Yorulmadan tükenmeden koşuyorum her atılan adımla geleceğe. Ve geçmişim beynimi buğulaştırırken Soruyorum sorgusuz şafağa: - Aydınlattın mı aydınlığı? - Karanlık bir damla mıydım ufkunda? “ Sevdin mi ? “ diyorum kendi kendime. “ Yaşadın mı? Yaşattın mı? “ Susuyorum…
O an’ı yaşamak isterdim oysa. Yakalamak isterdim “ Güneş’i “ yeniden. Ve varım demeye zaman – kollamak. Yıldızların uykusunda Toplamak sevinçleri… Ve bir iş çıkışı yorgunluğunda Akşamla yankılanıyordu ayak seslerim. Anlam veremiyordum bazen bu gidişe. Çekip – Gitme ‘ler anlamsızlığıyla yoğurmuştu hayatı. Ne “ Güneş “ sadık kalmıştı geceye Ne de “ Ay “ bir mısra olabilmişti şairin kaleminde… Yine karanlıklar bekleyişlerde! Sahilin uzanışında bir sitem!
Yine de matem dağılmıyordu etrafa. Karamsarlığım Hafiften titretiyordu kalemimi. Nedenim yoktu artık hayatta. Ölmek için; Ya hayat sonunu bekleyecektim Ya da intihar suyunu… Kayıp her gecede kaybediyorum buğulu benliğimi. Ve de ben yalnızken; Kalabalık caddeler…
Ölmek için; Ya hayat sonunu bekleyecektim Ya da intihar suyunu… Kayıp her gecede kaybediyorum buğulu benliğimi. Ve de ben yalnızken; Kalabalık caddeler…