REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 2547 - Toplam yanitlar: 1

GONDEREN: stroyy on 11/20/2009 14:28:14


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Her kabdan, içinde olan, dışarı sızar!

* Kendi aybını gören kimse, başkasının aybını göremez.

* Takva elbisesinden soyunan kimseyi hiçbir elbise örtemez.

* Zalimin kılıcını çeken, kendi elini keser.

* Kardeşi için kuyu kazan, içine kendi düşer.

* Nefsinin kötü arzularına uyan helak olur.

* Aklı ile yetinen, uçurumdan yuvarlanır.

* İfrat ve tefrite düşen, zarara uğrar.

* Kötülerin uğradığı yere giren kimse, ithama maruz kalır.

* İslam ahlakını hafife alan, pisliğe düşer.

* Başkasının malını ganimet sayan kimse, ele muhtaç olur.

* Netice almak isteyen, sabırlı olur.

* Ayağının bastığı yeri bilmeyen kimse, pişman olur.

* Tecrübelerden faydalanmayan, aldanır.

* Hak ehli ile çarpışan, çarpılır.

* Gücünün yetmediği yükü yüklenen kimse, âciz kalır.

* Ecelin geleceğini yakînen bilen kimse, emelini azaltır.

* Cehalet yoluna sapan kimse, adalet yolunu bırakır.

* Güzel ahlak güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir.

* Sabır, tökezlemeyen binek, kanaat ise bükülmeyen kılıçtır.

* Göz gibi olma sakın, o dünyaları görür de kendisini göremez.

* Sır senin esirindir. Salıverdiğin zaman sen ona esir olursun.

* Konuşmadığın söze hiç pişman olmazsın.

* Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!..

* Cahil davula benzer, gümbür gümbür öter; fakat içi boştur.

* Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.

* Ateş düştüğü yeri yakar.

* Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

* Rüzgar eken fırtına biçer.

* Yarım hekim candan, yarım hoca dinden eder.

* Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever.

* Ağaç yaş iken eğilir.

* Ayağını, yorganına göre uzat.

* Peyniri deri, kadını eri saklar.

* Deveye bindikten sonra çalı ardına gizlenmek olmaz.

* Kızını dövmeyen, dizini döver.

* Çok gezen ayakkabı eve pislik getirir.

* Sanat, altın bileziktir.

* Zararın neresinden dönülürse kârdır.

* Danışan dağı aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış.

* Destursuz bağa giren, hesapsız dayak yer.

* El ağzına bakan karısını tez boşar.

* İçi aydın olan, dışına ışık verir.

* İnsanın sözü hikmet, bakışı ibret ve susması ders olmalıdır.

* İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı.

* Kanaat gibi zenginlik olmaz.

* Kişinin sözü, amelinden çok olursa aklı noksandır.

* Dost acı söyler.

* İki kalbin yok ki, biri ile Allahü teâlâya, diğeri ile Allahü teâlâdan başkalarına yönelesin.

* Nasihat tutmayanı musibet tutar.

* Edep, konuştuğun zaman dilini korumak, yalnız kaldığın zaman kalbini korumak, dışarıya çıktığın zaman gözünü korumak, yediğin zaman boğazını korumak, uzattığın zaman elini korumak, yürüdüğün zaman ayağını korumak ve bütün işlerinde vaktini korumaktır.

* Şu üç edebi gözetmek gerekir: Birincisi; Allahü teâlâya karşı edeptir. Yani zahiri ve bâtını ile tamamen kulluk içinde olmalı. Allahü teâlânın bütün emirlerini yerine getirip, yasaklarından sakınmalı ve Allahü teâlâdan başka her şeyi, masivayı terk etmeli. İkincisi; Resulullah efendimize karşı edep: Bu da iş ve hallerde Ona uymaktır. Üçüncüsü; hocasına karşı edep: Çünkü kendisinin Peygamber efendimize uymasına, hocası vasıta olmuştur. Bu bakımdan, hocasını hiçbir zaman unutmamalı.

* Dünya misafirhane yani han gibidir. Biri konar, diğeri gider.

* Nasıl ki evliyalar feyz verir, kâfirlerden de zulmet gelir.

*
Küfrü, kâfirleri sevmemek ve ibadetlerin kolay gelmesi iman alametidir.

*
Söz, etkisiz ise, ya dinleyenin kalbi kararmıştır veya söyleyen, söylediğini yaşamıyordur.

* Hakiki iyilik insanları azab-ı ilahiden kurtarmaktır. Bu iyilik sonsuz iyiliktir.

* Akıllı insan, ahiretini düşünen insandır. Önce ahiret bilgilerini öğrenecek. İkincisi, bu bilgilere göre yaşayacak. Üçüncüsü, böyle olan kişilerle arkadaşlık yapacak.

* Helalin hesabı, haramın azabı var. İnsanın öldüğü zaman eyvah demesi makbul değil. Bunu en iyisi dünyada iken demek lazım.

* Ölünce, insanlar, geriye ne bıraktı derler. Melekler ise ne getirdi derler.

* Allahü teâlânın rahmet sıfatı var. Bundan dünyada herkes istifade ediyor, Cenab-ı Hak burada Müslüman kâfir diye ayırmıyor. Fakat bir de Cenab-ı Hakkın rahim sıfatı var, o da öldükten sonra yalnız Müslümanlara. Ahirette, Ona iman etmeyenler, Onun varlığını, birliğini kabul etmeyenler, Ona kul olmayanlar, Onun emir ve yasaklarını dinlemeyenler, öldükten sonra, Cenab-ı Hakkın zerre kadar merhametine kavuşamayacaklardır. Bunu Kur’an-ı kerimde kendisi bildirmektedir.

* Gençliğin kıymetini ihtiyarlar, huzurun kıymetini huzursuzlar, sıhhatin kıymetini hastalar, hayatın kıymetini ölüler bilir.

* Bir insana İslamiyet’i anlatmak isteyende şu üç vasfın olması şarttır; yoksa hem kendisine hem karşısındakine zarar verir: 1) Karşısındakinin dinini bilecek. 2) Dünyasını bilecek. 3) İslamiyet’i ve ilm-i siyaseti bilecek.

* Bilmek, yapmak içindir.

* Müstehapları yapmakta gevşek davranan, sünnetleri yapamaz. Sünnetleri yapmakta gevşek davranmak, farzların yapılmasını zorlaştırır. Farzlarda gevşek davranan da marifete, Allahü teâlânın rızasına kavuşamaz.

* İlim yükseltir, cehalet alçaltır.

* Ahlak ve edep, aklın dışarıdan görünüşüdür. Kişinin aklı edebi kadardır.

* Akılda kemalin şartı, ahlak ve edepte kemaldir.

* Hayırlı insan, ailesine ve çocuklarına faydalı olandır. Her fayda ehli sünnet itikadının içindedir.

* İslamiyet, bütün nimetlerin cem edilip, insanlara sunulmuş şeklidir.

* Akıllı insan aklını kullanır. Daha akıllı olan başkalarının da aklını kullanır.

* Kişinin kalbinde ne kadar kibir varsa, aklında o kadar noksanlık vardır.

* Kibirli insan, ateşe hevesli insan demektir.

* Başkasına yük olan alçalır.

* Dil bir canavar gibidir, serbest bırakılırsa parçalar. Ama önce sahibini.

* Her fenalıktan sakınmanın yolu, dili tutmaktır.

* Söz taşımak, yani koğuculuk yapmak, emanete hıyanet etmektir.

* Söz ilaç gibidir. Azı faydalı, çoğu zararlıdır.

* Kendine acımayan, başkasına hiç acımaz. Kendine acımanın yani iyilik etmenin yolu, beş vakit namazdan geçer.

* Kötü insan, kimseye iyi zan beslemez. Çünkü o, herkesi kendisi gibi görür. Bütün kötülüklerin başı kötü arkadaştır.

* Kişi, dilinin altındadır, konuşturursanız, ne olduğunu anlarsınız.

* Bir farzı vaktinde yapmak, bin senelik nafile ibadetten daha iyidir.

* Kalb temiz olursa, dilden güzel sözler çıkar. Dil, gönlün aynasıdır.

* Çalışıp kazanma zahmeti çekmemiş olanda hayır yoktur.

* Canınız sıkıldığı zaman çalışınız.

* Dünyada ve ahirette iyilik, iman, namaz ve sabır ile ele geçer.

* Sabretmeyen zafere kavuşamaz.

* Öldükten sonra yaşamak isterseniz, kalıcı bir eser bırakınız.

* Edep öğrenilmeden, ilim öğrenilmez.

* Yolunu, paranı, itikadını kimseye söyleme.

* Hakiki sevgi, iyilik ve kötülük gördüğünde değişmeyen sevgidir.

* Çalışmayıp, herkese muhtaç kalanların dini ve aklı noksan olur.

* İlmiyle amel etmeyen âlimin ilmine güvenilmez.

* Açları doyurmak, af ve mağfirete sebep olur.

* Akıllı insan, korktuğu başına gelmeden önce onun çaresine bakandır.

* Şükredilen nimet devamlı olur.

* Kendi görüşünü beğenen doğruyu bulamaz.

* Başkalarının ayıplarını araştırmayı terk eden, kendi ayıplarını görüp düzeltir.

* Ahmaklık, hatada ısrar etmektir.

* Kötü huydan haramdan sakınır gibi sakının.

* Üç şey kalbi öldürür; çok konuşmak, çok uyumak, çok yemek.

* Dini ve imanı hakkında, (Sonum ne olur) diye söğüt yaprağı gibi titremeyenin sonu tehlikelidir.

* Her günah imanı tehlikeye sokmaya sebep olabilir ama şu üç günahın tesiri daha kuvvetlidir:
1- İman nimetine şükretmemek,
2- İmanın gitmesinden korkmamak,
3- Müminleri incitmek, kalblerini kırmak. Hadis-i şerifte (Kalb kırmak, Kâbe’yi yetmiş defa yıkmaktan daha kötüdür) buyuruluyor. İyi olsun, kötü olsun hiçbir insanın kalbini incitmemeli. Allahü teâlâyı en çok inciten küfürden sonra, kalb kırmak gibi büyük günah yoktur.

*
Bir Müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. Müslim gayrimüslim herkese karşı güler yüzlü olmalıdır. Başkasının kötü ahlakından şikayet eden kimsenin kendisi kötü ahlaklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak bu kendimizin kötü olduğunun alametidir. Güzel ahlak, eziyetleri sineye çekmektir.

*
Müminin alameti güler yüzdür. Münafığın alameti çatık kaşlı olmaktır. Allahü teâlâ ihsan ettiği nimeti göstermemizi sever. Müslüman olmak nimetini nasıl göstereceğiz; güler yüzümüzle, tatlı dilimizle, merhametimizle, şefkatimizle.

*
Bir Müslüman diğerini hakir göremez. Çünkü Müslüman, Allah’ın sevdiği insan, Allah yanında kıymeti büyük olan insan demektir. Müslümanı hakir görmek, Allah’ın kıymet verdiğine değer vermemek olur.

*
En büyük günah, günahı bilmemektir. Ondan büyük günah, günahı ibadet olarak yapmaktır.

*
Güzel ahlak, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir.

*
Mertlik demek, herkes ile iyi geçinmektir.

*
Herkese iyilik yapamayız; fakat, hiç kimseye kötülük yapmaya hakkımız yoktur.

* Müslüman demek, hasreti çekilen insan demektir. Bir kimsenin hasreti çekilmiyorsa, son nefeste imanı tehlikededir.

*
Ahirette kurtulmak, ibadetin çok olmasıyla ölçülmez, doğru iman ile yapılan sahih ve salih amele bağlıdır. Salih amel, ihlaslı amel demektir. Kur’an-ı kerimin çok yerinde Salih amel tabiri geçmektedir. (Ancak salih amel işleyenler kurtulacaktır) buyurulmaktadır.

*
Allahü teâlâdan, kendisini, kıyamet gününde Cehennem ateşinden korumasını isteyen bir kimse, müminlere karşı çok merhametli ve nazik olmalıdır.

*
Köpek olan eve rahmet melekleri girmez. Kalbe de köpek mizaçlı kötü huyları sokmamalıdır. Özellikle şu dört kötü huy daha tehlikelidir: Kibir, kıskançlık, öfke, şehvet.
Demek ki kendini beğenmek, başkasındaki bir nimeti kıskanmak, öfkelenmek ve şehvete kapılmak tehlikelidir.

*
Herkese sıkıntı veren kibirlidir. Kimseyi beğenmemesi, herkesi şikayet etmesi kibrindendir. Mütevazı demek ölü demektir. Ölü kimseyi şikayet etmez, ölüyü de şikayete gerek duymazlar.

* Fizikte bir kaide vardır. Artı artıyı, eksi eksiyi iter. Zıt kutuplar birbirini çeker. İki kişinin ikisi de ben haklıyım derse netice de kavga çıkar, huzursuzluk başlar. Birisi sen haklısın derse kavga biter.
Karı kocadan biri de diğerine sen haklısın derse geçim olur. İkisi de ben haklıyım derse geçim olmaz. Peki, ikisi de sen haklısın derse ne olur? O evde ilahi aşk başlar.

* Allahü teâlâya ârif isen, senden razı ise, seni kabul etmişse, sussan da hoş, konuşsan da hoş. Ama ârif değilsen, sussan da boş, konuşsan da boş.

* Hiç kimseye şüphe ile yaklaşmamalıdır. İnsanlara nasıl yaklaşırsan insanlar da sana öyle yaklaşır.

* Dinimiz baştan başa şefkattir. Bu kadar âlimler, evliyalar bütün istirahatlarını, zevklerini terk ederek hayatları boyunca hep insanların kurtulması için çalıştılar. Çünkü onların kalb gözü açıktı. Bu görenle körün farkı gibidir. Niye bu kadar uğraştılar, didindiler? Merhametten, çok merhametten.. İnsan bir kedinin bile ateşte azcık yanmasına tahammül edemez. Başka bir insanın ebediyen yanmasına nasıl tahammül edebilir.

* İmanın kuvvetli olmasının alameti bir kişi daha kurtulsun diye uğraşmaktır. Hazret-i Ebu Bekri Sıddık Müslüman olunca ‘’Ya Resulallah altı arkadaşım daha var, onları da getireyim’’ dedi. Eğer uğraşmıyorsak bizim imanımızda noksanlık var demektir. Başkalarına da öğretmeliyiz. Bu da ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını vermekle olur. Kitap vermek 10 kere anlatmaktan daha iyidir. Aldığımız nimeti başkalarına yaymalıyız. Sorumluluktan kurtulmalıyız.

* Zarardan kaçınmak fayda vermekten önce gelir. Bir mekruhtan sakınmak bir sünneti yapmaktan, bir haramdan sakınmak bir farzı yapmaktan önce gelir. Yani bir yanlış yapmamak, bin iyilik yapmaktan önemlidir. Bir yanlış bin doğruyu götürür. Bin tane iyilik yaparsın hiç söylenmez, bir yanlış yaparsın bütün insanlar ondan bahseder. Herkes seni yanlışınla hatırlar.

* Bir fitne çıkarmak adam öldürmekten daha fenadır. Fitne demek senin bir işinden, bir sözünden Müslümanların zarar görmesidir. Senin zarar görmen şart değil veya bu zarara razı olman önemli değil. Ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını verip geçmeli. Nasibi olan kurtulur. O büyüklerin sözleriyle kurtulamayan, senin sözünle mi kurtulacak?

* İlim çok kıymetlidir. İlim olmadan din olmaz, ilim olmadan amel olmaz, ilim olmadan ihlas olmaz. İlm-i hâl, ismi üstünde. Önce ilim sonra hâl.

* Hayırlı insanlara Cenab-ı Hak hayırlı iş nasip eder.

* Evliyanın yanında bulunan, dört şeyden istifade eder; merhametinden, cömertliğinden, yumuşaklığından, güzel huyundan.

* Sultana edepsizce hizmet edenin dünyası, evliyaya edepsizce hizmet edenin ahireti yıkılır.

* Kişiye, ilim olarak Allahü teâlâdan korkması yetişir. Kişiye, cehalet olarak da kendi nefsini beğenmesi, ucub sahibi olması kâfidir. Ucub artınca, ahmaklık hâlini alır. Kişinin kendi ayıplarını görmesine mani olur.

* Susmak, yorulmadan, güçlük çekmeden yapılan bir ibadettir. Zahiri bir süs ile süslenmeden kazanılan bir ziynettir. İnsanı özür dilemek zilletine düşmekten koruyan bir zenginliktir. Kiramen katibin meleklerine rahatlıktır.

* Cehennemden kurtulmak evvela imanla mümkündür. Sonra öğrenmekle mümkündür, öğrenelim şu dinimizi. Öğrenmeden yaptığımız ibadetler makbul değil çünkü. Sabahtan akşama kadar, akşamdan sabaha kadar her türlü ibadeti yapsak, fakat o ibadetin ilmini bilmiyorsak makbul değil. Dört rekat namazı beş rekat kılamayız. Veyahut ta şu kadar durulacak yerde kırk defa duramayız, fazla hareket yapamayız, yani bir ilmi var bu işin. Müfsidlerini öğreneceğiz, yani neyi yaparsak namaz bozulur, onu öğreneceğiz. Abdesti öğreneceğiz, abdesti bozanları öğreneceğiz, velhasıl ilim, Allahü teâlânın emrettiği dini öğrenmektir ve sonra da Onun yasak ettiklerinden sakınmaktır.

* Ehli sünnet âlimlerine inanmayanlar, Peygamber efendimizin zamanında yaşasalardı, Ona da inanmazlardı. Tasdik edenler, tasvip edenler, sevenler, eğer Peygamber efendimizin zamanında olsalardı, eshab-ı kiram olurlardı. Neden? Çünkü onlar Onun vârisleridir. Görmek kâfi gelseydi, bütün Kureyş kâfirlerinin Müslüman olması gerekirdi, inanmak başka şeydir, o Cenab-ı Hakkın bir lütfudur, bir ihsanıdır.

* Göz başkalarını görür, ama kendini göremez. İnsan büyüklerin, ehli sünnet âlimlerinin kitaplarını okursa, kendini görür ve tanır. Büyüklerin hayat hikayelerini, kıymetli eserlerini okumakta, iyi insanlarla beraber olmakta çok büyük faziletler vardır. İnsan, kendi kusur ve hatalarını o zaman anlar. Yoksa, şarapçı ile gezen, hırsızla gezen daima kendini iyi görür.

* Müminin kelamı şifadır, müminin taamı şifadır, müminin siması şifadır.
Yani müminin muhabbetle yüzüne bakmak insanın kalbine şifa verir. Mümin Allah’ın veli kuludur. Onun sevdiği kuludur. Ona muhabbetle bakmak, ona muhabbetle dua etmek, ona muhabbetle yardım etmek Cenab-ı Hakkın rızasını kazandırır. Hepimiz bu dünyada bir gaye için yaratıldık. O da Allahü teâlânın rızasını kazanmak. Onun rızasını kazanmak da Onun kullarına iyilik etmekten geçer. Onun kullarına vermekten geçer. Onun kullarının duasını almaktan geçer. Onun kullarını razı eden Cenab-ı Hakkı razı etmiş olur. Allahü teâlânın razı olması için evvel kulların razı olması lazımdır. Mesela kim? Evvela anne- baba, hoca, arkadaş, patron neyse yani kimin hakkı varsa öncelikle onların razı olması lazım.

* Herkes sevdiğiyle beraber olacak. Dünyada kızdığı ile beraber değil. Sevdiği ile beraber olacak.

* Çalışmak ibadettir. Çalışkan Müslüman Allahü teâlânın dostudur.

* İş arasında namaz kılanlardan değil, namazlar arasında iş yapanlardan, namaza öncelik verenlerden olun. Namaz dinin direğidir, namaz müminin miracıdır. Bu son ikisi hadis-i şeriftir.

* Hakiki bayram son nefeste imanla ölmektir, son nefeste Allah demektir.

* İmanı muhafaza etmek için dinimizi bilmek lazım. İlimsiz din olmaz yani dinimizi bilmeden iman muhafaza edilemez.

* En büyük nimet, imandır. İmanlı olmanın şükrü, Müslüman olarak birbirimizi sevmektir. Bu çok önemlidir.

* Allahü teâlâ dünyada insanları karışık yarattı, yani Müslümana has bir özellik vermedi. Böyle olsaydı, diğerleri bakacaktı, bu farklı diyeceklerdi, Müslümana has özelliği görüp, iman edeceklerdi. O zaman gayba değil, gördüğüne iman etmiş olacaklardı. Halbuki iman gaybidir, Muhammed aleyhisselamın bildirdiklerine iman etmek lazımdır. Ama ahirette böyle olmayacak, Müslüman kâfir ayrılacaktır. Mekanları da ayrı olacaktır, birine Cennet, diğerine Cehennem denir.

* Mümin güneş gibidir. Sararıp, solarak batar ama doğduğunda (ahirette) göz kamaştırır.

* İnsanı hayvandan ayıran edeptir.

* Edep hududa, sınırlara riayet etmek onu taşmamaktır. En büyük edep ise ilahi hududu muhafazadır, gözetmektir.

* Eshab-ı kirama hürmet etmeyen kimse, Muhammed aleyhisselama iman etmiş olmaz.

* Nereye bağlısın diyene imam-ı a'zama demeli veya bağlı olduğu mezhebi söylemeli! Hiçbir yere bağlı değilim dememeli.

* Gelen cereyanın kesilmemesine dikkat etmeli. Kablonun arasını açmamalı. Cereyan geliyor ama sigorta atıyorsa, araya nefs karışıyordur. Nefsin girdiği her aralıktan cereyan kesilir. Nefs aradan çekildiği müddetçe kablolar kuvvetlenir. Evliyanın başarılarının sebebi, gelen cereyanın arasına girmeyip, kendilerini sıfırlamalarıdır.

* İki kelime vardır, söylemesi kolaydır, kıyamet günü sevabı çok ağırdır. Bu iki kelime: Sübhanallahi ve bihamdihi, sübhanallahil azim.

* Ölüm acısı yetmiş kere kılıçla doğranmaktan fazladır, bu herkese vardır. Fakat Allahü teâlâ sevdiği kullarına duyurmaz. Ölüm acısı, kabir azabı yanında hiç kalır. Kabir azabı mahşer azabı yanında hiç kalır. Cehennem azabı ondan da fazladır.

* Din kardeşinin bir ihtiyacını görmen, bir sene nafile ibadet etmenden daha önemlidir.

* İnsanların en alçağı, din kisvesi altında dünya menfaati sağlayandır.

* İlimde cimrilik yapan kişiye Allahü teâlâ üç bela verir: Ya ölür, ilmi gider. Yahut unutur veya kendine ilmi unutturacak kimse ile dostluk kurar, öylece ilmi gider.

* Bir âlimin sakınması gereken en önemli husus; Allahü teâlânın haram kıldığı şeylerden uzak durması ve dünyaya gönül bağlamamasıdır.

* İnsanın en büyük yarası dünya sevgisidir.

* Müjdeler olsun imanı olanlara ve ibadetini ihlasla yapanlara... yazıklar olsun üç paralık dünyaya ibadetini değişenlere.

* Allahü teâlânın her emrinde mutlaka nefsi kırma payı vardır.

* Bazı yerlerde, ben bu işten anlamam demeli. Çünkü, insana bazı felaketler kendine güvenmesinden, güzelliğinden, zenginliğinden gelir.

* Emr-i maruf yapmak, her Müslümana farzdır. Bu tebliğe evvela kendi nefsinden başlanır.

* İnsan düşmanını iyi tanıması lazım. En büyük düşman, insanın nefsidir.

* Emire itaat vaciptir. İtaat edilmezse, isyan edilirse, Allahü teâlâ verdiği nimeti alır.




GONDEREN: NiliM on 11/20/2009 14:32:17


Paylaşım için teşekkürler

 

 






--------------------------------------------------------------
Back To Top
11/16/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***