Toplam bakislar: 1482 - Toplam yanitlar: 0 |
|
GONDEREN: Almira on 11/18/2009 03:30:03 |
|
Arkamda çılgınca bağıran insanların öfkeli bağırışlarını duyuyorum. Arkama dahi bakmadan yürüyorum. Bir an bile duraksamadan. Anlaşılmıyor söyledikleri, koca bir kaos esir almış onları. Şimdilik bağırarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Bildikleri tek şey, hep bir ağızdan deli gibi bağırmak. Bir kargaşa, bir gürültü, burada bir kavga çıkması kaçınılmaz. Çoğu neden ve niçin bağırdıklarını bilmiyorlar; sürekli aynı sözleri tekrarlıyorlar. Biri çıkıp söyledikleriniz anlaşılmıyor; susun demeli! Tek tek konuşun herkes bir ağızdan konuşmasın demeli onlara. Sonra kalabalığın içindeki insanlardan öfkeli biri, benim düşünceme cevap verir gibi yeter artık! Dedi bağırarak. Bütün kalabalık hep birlikte sustular. Bunu mu bekliyordunuz öfkeli insanlar! Birinin çıkıp, size bağırıp çağırmasını mı? İstediğiniz bu muydu? Bu davranışı mı hak ettiniz? Biri tarafından güdülmek, ne yapmanız gerektiğinizi söyleyecek! Kendinize bunu mu layık gördünüz? Aklınız yok muydu? Ya da neredeydi? Niye şaştınız? Niye sustunuz? Oysa teker teker konuşma hakkını birbirinize tanısaydınız, bu fırsatı birbirinize verseydiniz; çoktan zil takıp oynuyordunuz. Deminden beri birbirinize bırakmadınız ki; sözlerinizi tatlı tatlı anlatma fırsatı. Oysaki anlaşmanın, dinlemenin tek anahtarı sizlerdeydi. Birbirinize olan saygıdaydı. Siz yok saydınız karşınızdakinin konuşmalarını, siz dinlenin istediniz. Ama bağırarak kendinizi dinletemediniz. Sözleriniz havada savrulup durdu. Çaresizdiniz belki! Bütün çaresizlikleriniz bu kargaşanın içinde olmanızı elinizden alamadı. Daha önce duymadınız mı? Daha önce yaşamadınız mı? Anlamadan, dinlemeden konuştuklarınızın anlaşılmayacağını. Eminim daha önce yaşadınız; daha önce duydunuz ve şahit oldunuz. Peki! o zamanki sonuçlarla şimdiki sonuç arasındaki fark ne oldu? Aynı değil mi? Çözüm yok. Bağrışmalardan geriye kalan koca bir gürültü, baş ağrısı ve kalp yarası. Sürekli kavgalar ve söz düellolarıyla anlatmak istediklerinizi anlatamadınız. Karşınızdakine de anlatma fırsatı vermediniz. Elde koca bir sıfır oldu. Yangın gibi sözleriniz bir kısım insanı yaktı. Rüzgarda savrulup kalp yarası bıraktı. Geriye doğru dönüp baktığınızda, talan edilmiş yürekler ve yüzü bembeyaz kesilmiş bedenler kaldı. Aranızdaki bu anlaşmazlık tüm insanlığın anlaşmazlığı. Beni hep rahatsız etti. Silip atın artık içinizdeki bu hırsı! Onu terk etmekten korkmayın! Çünkü anlamak ve anlaşılmak için dinlemek lazım
Bir inat, hırs uğruna tüketiyoruz zamanı ve böylece hayatı. Kişiliğimizden ödün vermemek için uğraşıyoruz. Yenildik zannetmesinler diye, bir yudum mutluluğu ıskalıyoruz. Ağzımızdan çıkan sözler bazen çok acı. Dilin kemiği yok misali, yürek yaralıyor. Başka şeylere ve hatta kendimize kızarak suçsuz, günahsız yürekleri yaralıyoruz. Neyin savaşını veriyoruz. Neyin inadını yapıyoruz. Ve kime neyi ödetmeye çalışıyoruz ki. Onurumuzu ve gururumuzu ayaklar altına aldırmak istemiyoruz. İnatla diretiyoruz. Yok olmamak için. Yok olmamak için inatlaşırken, aslında hayattan ve kendimizden çalıyoruz. Farkına varamıyoruz. İlk önce ben diyoruz. Karşımızdaki kişiyi düşünmeden ve dinlemeden. Sevginin ve mutluluğun yolunun, anlayıştan ve karşındakini dinlemeden geçtiğini bilmeden. Hepimiz birilerine bir şeyler anlatmak, söylediklerimizin anlaşılmasını istiyoruz. Anlamak ve dinlemek varken, daha konuşmanın bitmesini beklemeden, saldırıya, savunmaya geçiyoruz. İşte! İletişimde ki, ilk hatayı burada yapıyoruz. Bunun hata ve yanlış olduğunun farkına varmadan. Hırsımız, önümüze örülmeye çalışıldığını sandığımız duvarları, bir anda anlamadan ve dinlemeden yıkmak istiyor. Oysa ki; karşındakinin ve senin konun, anlayışla dinleyerek paylaşmak olmalı. Gerektiği noktada karşımızdakiyle, anlatılan konu hakkında tartışabilmeliyiz. Ama, kavgaya, hakarete, aşağılamaya dönüştürmeden. Hakimiyet kurmak isteyen bir ses tonuyla veya davranışla, hiçbir şey çözüme kavuşturulmaz. O an için, karşındakini bastırdım, sindirdim sanırsın. Ama, karşındaki kişi, yine çözümün susarak ta olsa, anlayıştan geçtiğini bilir. Susmak belki, karşıdaki kişinin haklılığını kabul etmek gibi gözükür. Ama, ileriki zamanlarda bu konu tekrar açılarak, yeni bir tartışma ortamı doğabilir. Savunduğum düşünce tarzım gibi, anlayış, dinleme ve bir gülümseme, hırs ve inadımızı ortadan kaldırarak, ilacımız olacaktır. Ve kendiliğinden bu anlaşmazlık, bizler istediğimiz sürece, anlayış olarak bizlere geri dönecektir.
|
|
|