Toplam bakislar: 2429 - Toplam yanitlar: 0 |
|
GONDEREN: stroyy on 11/06/2009 17:11:15 |
|
TARİHE MAL OLMUŞ SÖZLER(komik deil ama gülümsetiyor) AKŞAM YEMEĞİ
Yahya Kemâl, dostlarından birine: -Bu akşam benimle yemek yer misin? Diye sorunca, arkadaşı: -Hay hay! der. Çok memnun olurum. Hiçbir mazeretim yok! Yahya Kemal gülümseyerek karşılık verir: -İyi öyleyse, bu akşam size geliyorum.
ÇIKMAYAN MANAMehmet Akif, Baytar Mektebi’nde müdür yardımcısı olarak çalıştığı bir dönemde, muhasebeden gelen bir yazıyı anlayamaz. Yazıyı kaleme alan Salih Efendi’yi arayarak, yazıda ne demek istediğini sorar. Salih Efendi, “Yazıyı iki türlü anlam çıksın diye böyle yazdık efendim!” cevabını verince, Mehmet Akif dayanamaz ve: -Hayret doğrusu, der. Biz bir anlam bile çıkartamadık da…..
NEYZEN’ İN NEZAKETİ!
İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmet Âkif, elini yıkadıktan sonra, yakın arkadaşı Neyzen Tevfik’ in kendisine uzattığı havlunun kirini görünce bağırır: -Hayır, elimi daha yeni yıkadım!
HAKLI ÖLÜM
Sokrates ölüme mahkum edildiğinde, eşi ağlayama başlar. Sokrates eşine neden ağladığını sorar. Eşi: -Haksız yere ölüme götürülüyorsunuz, onun için ağlıyorum.” der. Sokrates gayet sakin cevap verir: -Haklı yere götürülseydim daha mı iyiydi? SUSTURUCU TEDAVİ
Zamane gençlerinden biri, bir toplantıda Mehmet Akif'i küçük düşürmeye çalışıp: "Mehmet Bey Siz baytardınız, değil mi?" demiş. Mehmet Akif, istifini bozmadan şu cevabı vermiş: "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"
SIR SAKLAMAK
Yavuz Sultan Selim, bir çok Osmanlı Padişahı gibi devletin selâmeti için sefer hazırlıklarını gizli tutarmış. Bir keresinde vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: “Sen sır saklamasını bilir misin?” diye sormuş. Vezir, Yavuz’dan cevap alacağı ümidiyle: “Evet hünkarım, bilirim.” dediğinde, Sultan Yavuz cevabı yapıştırmış: “Ben de bilirim…”
SOKRAT VE BİLEYTAŞI
Öğrencilerinden birisi biri Sokrat’a sormuş: -Herkese güzel konuşma dersleri verdiğin ve onlara hitabet sanatını öğrettiğin halde, niçin sen de çıkıp bir konuşma yapmıyorsun? Sokrat: -Evlat, bileytaşı keskin değildir; ama en sert demiri bile keskin eder...
AKİF'İN CEVABI
Bir Fransız yazar, Mehmet Akif'e: -Kadınlarınızı evden çıkartmadığınız doğru mu?diye sorduğunda Akif: -Daha önceleri öyleydi,karşılığını vermiş. Fakat şimdi dışarı çıkarttık ve bir türlü içeri sokamıyoruz.
İSTANBUL SEVGİSİ
Yahya Kemal'a "Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz" diye sorduklarında şu cevabı vermiş: -İstanbul'a dönüşünü.
ÇINAR AĞACI
Öğrenci; -Hocam,diye sormuş.İnsan,maymunun gelişmiş şeklidir''diyorlar.Ne dersiniz? Seyid Ahmet Arvasi cevap vermiş. -O mantığa göre çınar ağacı da maydanozun gelişmiş şeklidir.BEN ÇEKİLİRİM!
Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yasayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir... Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin su karşılığı verir: - Ben çekilirim!
SADECE ŞEMSİYE YAPIN
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabi şu olur: - Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın..
GALİLE VE KULAKLARI
Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galile' ye hasımlarından biri: - Efendim, demiş. Kulaklarınız, bir insan için biraz büyük değil mi? Galile: - Doğru, demiş. Benim kulaklarım bir insan için biraz büyük ama, seninkiler bir eşek için fazla küçük sayılmaz mi?
BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
Sultan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla: - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der. Alparslan hiç önemsemeyerek söyle der: - Biz de onlara yaklaşıyoruz.
NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir: -Buyrun beyim ne alırsınız? Yahya Kemal tebessümle: -Evlat,müsaade edersen bir nefes alacağım.
DÜŞMANININ CANI
Şair Nef’ i bir toplantıda konuşurken, düşmanlarından biri içeri girmiş, fakat herkese selam verdiği halde kendisine: -Merhaba canım! demiş. Nef’i durur mu? Hemen cevabı yapıştırmış: -Derhal çıkıyorum.
GÖNÜLSÜZ GÖNÜL
Abdülhak Hâmid’ in evindeki sohbette, konu gençlik ve ihtiyarlıktan açılır. Yaşı geçmiş bir hanım, Abdülhak Hamid’ e döner ve: -Efendim, gönül kocamaz! der. Hamid cevap verir: -Kocamaz ama, kocamış bir vücut içinde oturmak da istemez.
FİKİR YAKALAMAK
Şahabettin Süleyman, bir gün Ahmet Haşim’e: -Üç günden beri zihnimde önemli bir fikir saklıyorum, dediğinde, Ahmet Haşim, onun fikir üretmedeki kısırlığını ima ederek şöyle demiş: -Günahtır yahu, salıver gitsin şu fikri. Zavallıcık günlerden beri tek başına kim bilir ne kadar sıkılmıştır?
DÜNYANIN YÜZÜ
Hastalıktan ötürü gözleri kapanmış olan bir adam, halk şairi Seyrani’ ye: -Bende dünyayı görecek göz mü kaldı? diye şikayette bulununca, söz eri Seyrani: -Hiç üzülme dostum demiş. Zaten dünyaya da bakılacak surat kalmadı.
BRAVO
Genç bir şair, saçma sapan şiirlerini Victor Hugo’ ya okuduktan sonra: -Üstad, diye sormuş. Şiirlerimi nasıl buldunuz? Victor Hugo: -Vezinsiz, kafiyesiz ve manasız bir şey yazmak istemiş ve tam muvaffak olmuşsunuz, demiş. Bravo doğrusu. UYKU KARDEŞLİĞİ
Mevlana Hazretleri, talebelerinin biriyle yürürken, yol kenarında birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görürler. Yanındaki talebesi: -Güzel bir kardeşlik örneği, der. Keşke insanlar da bundan ibret alsa. Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir: -Aralarına bir kemik atıver de, gör kardeşliklerini.
BÖYLE KORUNUR
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birini memur tayin eder. Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak: -Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
PEDER NE DER KADER NE DER! Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası olan 2. Murat Han: -Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz, diye çıkışır. Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der: -Peder ne der, kader ne der.
MÜŞERREF OLDUM
Behçet Kemal Çağlar, kontrol ettirmek için kendisine bir şiir getiren gence sorar:
-Bunu siz mi yazdınız?
Genç göğsünü kabartarak cevap verir:
-Evet efendim, tamamını ben yazdım!
Behçet Kemal:
- Oooo! Müşerref oldum Tevfik Fikret Bey, halbuki sizi çoktan öldü zannediyordum!
BEKLİYORDUM
Filozof Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş. Bir gün eşi Sokrates'e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiçbir tepki göstermiyor, bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış.Sokrates:
-Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum, demiş.
BİLMİYORSUN
Birgün Anna Masala'ya bir genç kız : Sen hep Itrî'den bahsediyorsun. Bu Itrî bitti. Ben Mozart'ı severim, der.
Anna Masala cevap verir:
-Çok afedersin, bence sen Itrî'yi bilmiyorsun. Fakat Mozart'ı da anlamıyorsun.
Diyojen İskender'e ayağa kalkmadı. Hiç istifini bozmadı. Binlerce insan: "İskender geliyor," diye kırılıp geçiyorken o, yerinden kımıldamadı bile.
-Sen ne yapıyorsun, gelenin kim olduğunu bilmiyor musun, diye onu tartakladılar. İskender:
-Durun, dokunmayın!...
-Görmüyor musun, İskender geliyor, diye insanlar yerlere yatıp kalkıyorlar! Sen yoksa İskender'i tanımıyor musun? dedi.
Diyojen:
-Tanıyorum. İyi tanıyorum ve sizi iyi biliyorum, diye cevap verdi.
İskender:
-O halde söyle kimim, ben?
Diyojen:
-SeN Benim Bendemin bendesisin (Sen Benim Nefsimin Esirisin), dedi.
İskender sarsıldı. Yerinde duramadı ve atından indi.
-Nedemek bu? dedi.
Diyojen:
-Sen, toprak için insan öldürüyorsun. Dünya benim esirim, kölem. Sen de benim köleme köle olmuşsun. Kim kime ayağa kalkacak? dedi.
İskender bunu kabullendi. Diyojen'in büyük bir filozof olduğunu anladı ve dedi ki:
-Dile benden ne dilersen.
Diyojen:
-Gölge etme başka ihsan istemem. Üstada bir konferans sırasında bir genç sorar: -Osmanlı emperyalist değil miydi? Cevap dikkate şayandır: -Evladım eğer Osmanlı emperyalist olsaydı şu anda bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardın.Keçecizade Fuad Paşa; ileri görüşlü ve yenilikçi birisiydi. Onun yaptığı bazı işler kimilerince beğenilmezdi. Bu yüzden hasımları onu sık sık eleştiri yağmuruna tutarlar, hakkında ileri geri konuşurlardı. İstanbul sokaklarını bir ara yer yer kaldırımlarla süslemesi de ayrıca hakkında dedikoduların çıkmasına neden oldu. Bir gün devletin ileri gelenlerinden biri ona: "Bu kaldırımlar neyle yapıldı?" diye sordu. Fuat Paşa'nın cevabı şöyle oldu: "Bize atılan taşlardan yapıldı."
Tanıdıklardan biri, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfike göstererek fikrini sorar: Neyzen beğenmediğini ifade edince, adam: -İyi ama, der. Siz hiç roman yazmadınız ki! Neyzen Tevfik şu cevabı verir: -Ben hayatımda hiç yumurtlamadım.Ama omletin nasıl yapıldığını tavuktan daha iyi bilirim. ALINTI....
|
|
|