REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 2910 - Toplam yanitlar: 3

GONDEREN: iskenderce on 10/11/2009 20:47:13


Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah'ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah'ın size verdiği nimeti ve size öğüt olarak indirdiği Kitabı ve hikmeti anın. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah herşeyi bilendir. (Bakara Suresi, 231)

Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği bilinen (örf)e uygun olarak, çocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Kimseye güç yetireceğinin dışında (yük ve sorumluluk) teklif edilmez. Anne, çocuğu, çocuk kendisinin olan baba da çocuğu dolayısıyla zarara uğratılmasın; mirasçı üzerinde(ki sorumluluk ve görev) de bunun gibidir. Eğer (anne ve baba) aralarında rıza ile ve danışarak (çocuğu iki yıl tamamlanmadan) sütten ayırmayı isterlerse, ikisi için de bir güçlük yoktur. Ve eğer çocuklarınızı (bir süt anneye) emzirtmek isterseniz, vereceğinizi örfe uygun olarak ödedikten sonra size bir sorumluluk yoktur. Allah'tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı görendir. (Bakara Suresi, 233)

 

Kendilerine el sürmediğiniz, mehirlerini tespit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gücü, darda olan da kendi gücü oranında, maruf (meşru ve örfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler üzerinde bir haktır. (Bakara Suresi, 236)

 

(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve geçim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar üzerinde bir hak (borç) tır. (Bakara Suresi, 241)

 

Kadınlara mehirlerini gönülden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar, gönül hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, iç huzuruyla yiyin. (Nisa Suresi, 4)

 

Kadınlarınızdan fuhuş yapanların aleyhinde olmak üzere içinizden dört şahid tutun. Eğer şehadet ederlerse, onları, ölüm alıp götürünceye veya Allah onlara bir yol kılıncaya kadar evlerde alıkoyun. (Nisa Suresi, 15)

 

Ey iman edenler, kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkışmanız helal değildir. Apaçık olan 'çirkin bir hayasızlık' yapmadıkları sürece, onlara verdiklerinizin bir kısmını gidermeniz (kendinize almanız) için onlara baskı yapmanız da (helal değildir.) Onlarla güzellikle geçinin. Şayet onlardan hoşlanmadınızsa, belki, bir şey hoşunuza gitmez, ama Allah onda çok hayır kılar. (Nisa Suresi, 19)

Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz, onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız? (Nisa Suresi, 20)

(Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır. (Nisa Suresi, 35)

Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)

Kadınlar konusunda senden fetva isterler. De ki: "Onlara ilişkin fetvayı size Allah veriyor. (Bu fetva,) Kendilerine yazılan (hakları veya miras)ı vermediğiniz ve kendilerini nikahlamayı istediğiniz yetim kadınlar ve zayıf çocuklar (hakkında) ile yetimlere karşı adaleti ayakta tutmanız konusunda size kitapta okunmakta olanlardır. Hayır adına her ne yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. (Nisa Suresi, 127)

Zina eden kadın ve zina eden erkeğin her birine yüzer değnek (celde) vurun. Eğer Allah'a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah'ın dini(ni uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın; onlara uygulanan cezaya mü'minlerden bir sanalkahve.com da şahit bulunsun. (Nur Suresi, 2)

Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü'minlere haram kılınmıştır. (Nur Suresi, 3)

 

Korunan (iffetli) kadınlara (zina suçu) atan, sonra dört şahid getirmeyenlere de seksen değnek vurun ve onların şahidliklerini ebedi olarak kabul etmeyin. Onlar fasık olanlardır. (Nur Suresi, 4)

Kendi eşlerine (zina suçu) atan ve kendileri dışında şahidleri bulunmayanlar ise, onlardan da her birinin şahidliği, Allah adına dört (kere yemin) ile kendisinin hiç şüphesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmektir. (Nur Suresi, 6)

Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (Nur Suresi, 31)

 

Kadınlardan evliliği ummayıp da oturmakta olanlar, süslerini açığa vurmaksızın (dış) elbiselerini çıkarmalarında kendileri için bir sakınca yoktur. Yine de iffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah, işitendir, bilendir. (Nur Suresi, 60)

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

(Boşadığınız) Kadınları, gücünüz oranında oturmakta olduğunuz yerin bir yanında oturtun, onlara 'darlık ve sıkıntıya düşürmek amacıyla' zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler, yüklerini bırakıncaya (doğumlarını yapıncaya) kadar onlara nafaka verin. Şayet sizler için (çocuğu) emzirirlerse, onlara ücretlerini ödeyin. (Durum ve ilişkilerinizi) Kendi aranızda maruf (güzellikle ve İslam'a uygun bir tarz) üzere görüşüp-konuşun. Eğer güçlük içine girerseniz, bu durumda (çocuğu) onun (babası) için bir başkası emzirebilir. (Talak Suresi, 6)

Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir. (Talak Suresi, 7)

 





GONDEREN: iskenderce on 10/11/2009 21:23:43


SANILANIN AKSİNE DİNİMİZDE KADINLARIN HAKLARI KORUNMAKTADIR.BUNLAR SADECE BİRKAÇ AYET...

 

Back To Top




GONDEREN: stroyy on 10/11/2009 23:02:01


 ELLERİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK İSKENDERCE KURANIN KADINA VERDİĞİ ÖNEMİ ANLATAN BİRKAÇ AYETTE BENDEN

Rabbim acaba kuranda kadını ve erkeği nasıl anlatmış, ikisi arasında bir ayrım yaparak, erkeği daha mı üstün göstermiş, onu anlamaya çalışacağız. Gerçekten söylendiği gibi kuran erkeğe önem vermişte kadını ikinci plana mı itmiş, şahitlik olarak bir erkeğin iki kadına bedel olduğunu mu anlatmaya çalışmış, ya da kadın mirastan her zaman erkekten daha az mı almalı demiş. Erkeğin hakları her zaman kadının haklarından daha mı üstün olarak anlatmış, daha doğrusu kuran erkeği yüceltip, kadını yermiş mi, onu araştırmaya çalışacağız kurandan. Tam bu bunları söylerken bazı uydurma hadisler geldi aklıma doğrusu bunları hiç yazmak istemiyorum, ama hatırlatmakta bence biraz yarar var sanırım. Bizleri dünyaya getiren kadınlarımıza, kurandan nasibini almayanlar bakın neler söylemişler önce kısaca onlara bakalım, daha sonra bizlerin rehberi KURANA danışalım.

1.Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, erkeklerin kadınlar üzerinde olan haklarından dolayı kadınların erkeklere secde etmelerini emrederdim. Tirmizi, Rada, 10/1159; Ebu Davud, Nikah 40/2140 Ahmed b. Hanbel, Müsned VI, 76; İbn Mace, Nikah 4/1852
2.Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi olsa ve karısı onu yalayarak temizlese yine de kocasının hakkını ödemiş olmaz. İbni Hacer El Heytemi 2/121 Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 239
3.Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın size olan haklarını bilseydiniz, ayaklarının tozunu yüzlerinizle silerdiniz. Hafız ZehebiBüyük Günahlar Sayfa 187
4.Kadınların dinleri ve akılları eksiktir. Sahihi Buhari
5.Kadınlar arasında iyi kadın, yüz tane karga arasında alaca bir karga gibidir. Sahihi Buhari.
   6.Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü ben Cehennem halkının çoğunun sizler olduğunu gördüm. Müslim, İman, 34/132 İbn Mace, Fiten 19/4003
    7.Bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse Cennete girer. Riyazus salihin. 
   8. Kadınların hayırlısı, erkeklerin yaramazlıklarına, kötü huylarına sabredendir, bu sabır onların cennete girmesine sebeptir. Kadınlara Dini Bilgiler sayfa:88


   Yukarıda verdiğim birkaç örnek bile geleneğin yani mezheplerin, hadislerin kadın üzerindeki bakış açısını göstermektedir. Böyle bir düşünce ve baskının ürünü sonucunda acaba kadın gerçek yerini almışmıdır dersiniz İslam toplumunda, yorum sizlerin. Şimdide rabbin gönderdiği ve de sorumlu tuttuğunu söylediği kurana bakalım acaba kadın ve erkek arasında gerçekten ayrım yapıp erkekten yanamı tavır almıştır, yoksa tam tersine kadının yanında mı yer almıştır hep birlikte inceleyelim ve ayetleri düşünelim.

   Yüceler yücesi Rabbim kuranda kadınlardan bahsederken çok ilginç örnekler verir. Örneğin peygamber olmasına rağmen Nuh peygamber ile lut peygamberin eşlerinin kendilerine tam iman etmeyip, onun istemediği şeyleri yaparak yoldan çıkmalarını örnek verir ve derki onları benim azabımdan kimse kurtaramaz. Sonunda da peygamber olmasına rağmen eşleri dahi kurtaramayıp, yok edilişini anlatır. Bunun tam tersi örneği de verir kuran. Firavunun iman etmediği ve yaptıkları anlatılırken eşinden ise, ALLAH a iman eden ve her şeyi ALLAH için terk eden bir hanif kul olduğu anlatılır. Burada anlatılmak istenen herkesin yaptıklarından hesaba çekileceği ve kimsenin kimseye fayda sağlayamayacağı anlatılmak istenir. Yine çok özel bir kadın olarak kuran Hz. İsanın annesi Meryem anamızdan bahseder, hatta onun annesini de anlatır. Çok özel bir değerle anlatılan bu kadınların nasıl mükâfatlandırıldığı da çok dikkat çekicidir. Bakın Rabbim Meryem anamızı yani bir kadını nasıl bir mertebeye oturtuyor. (Ali İmran sur 42: Bir de melekler şöyle demişlerdi: “Ey Meryem, ALLAH seni seçti. Seni tertemiz kıldı ve seni âlemlerin kadınları üstüne yüceltti.)Meryem anamızın, bir erkek olmadan da Rabbin emriyle evlat sahibi olunacağı, aslında erkeklerin üstünlük taslamalarına da ibretlik bir ders taşır. Onun sabrı anlatılır ve övgüyle bahsedilir. Yine Musa peygamberimizin çocukluğunu anlatır kuran. Lütfen dikkat edin babasına değil annesine vahye dilerek bir ırmağa bırakılması emredilir çocuğunu. İşte burada çocuğunun kurtarılması için nelere bile katlanan kadın anlatılır bu olayda. Çocuk nehre bırakılacak ve kurtarılacağı söylendiğinde de bu emir yerine tereddütsüz getirilecektir ana tarafından. İşte acaba neden babasına değil de annesine vahye diliyor dersiniz? Burada annenin evlat sevgisi babadan daha üstün olduğunu anlatıyor aslında Rabbim. Onu kurtarabilmek için yaptığı onca zorlukları, herhalde babası yapamayacak durumdaki, anneye veriyor bu görevi Yaratan. Bu kadar güzel örnekleri veren ALLAH, acaba kadın ve erkeği ayırt edip erkeği daha üstün tutar mı sizce. Şimdide onu araştıralım ayetlerde. (Hucurat sur. 13: Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, ALLAH katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. ALLAH her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.)  Önce yukarıdaki ayete bir bakalım. Yaratan bizleri erkek ve dişi olarak yarattığını söylüyor ve hiçbir ayrım yapmadan sonunda ne diyor lütfen dikkat. (Hiç kuşkusuz, ALLAH katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır.) Demek ki ALLAH katında seçkin yani özel bir konumda olmak erkek olmakla değil, sakınılması yani ALLAHın yasakladığı şeylerden uzak durmakla oluyormuş. Şimdide şu ayete bakalım. (Mümin sur. 40: Kötü bir iş yapan, sadece yaptığı kadarıyla cezalandırılır. Erkek ve kadından mümin olarak iyi bir iş yapana gelince, işte böyleleri cennete girerler ve orada hesapsız bir biçimde rızıklandırılırlar.) Rabbim dikkat edin mükâfatlandıracağı cennete, yine hiç ayrım yapmadan mümin olarak iyi işler yapan kadın ya da erkek hepsini sokacağını açıkça söylüyor. Şimdi yazacağım bu ayet ise herkesin kendisine kazandığından ayrı bir pay olduğunu bakın ne güzel açıklıyor. (Nisa sur.32: ALLAH'ın, bir kısmınıza bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kendi kazandıklarından bir pay var; kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay var. ALLAH'tan, O'nun lütfunu isteyin! ALLAH, her şeyi iyice bilmektedir.)  Şu ayete de lütfen dikkatle bakalım. (Nisa sur.124: Erkek veya kadın, inanmış olarak hayra ve barışa yönelik işler yapanlar cennete gireceklerdir. Ve zerre kadar zulme uğratılmayacaklardır.) Demek ki önemli olan hayra ve barışa yönelik işler yapmak, ister erkek ol ister kadın.   (Tevbe sur. 71: Mümin erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır…..) (Aliimran 195: Rableri onlara cevap verdi: “Ben sizden, erkek-kadın hiçbir çalışanın ürettiğini boşa çıkarmayacağım.Hep birbirinizdensiniz…….)Bu ayette ise mümin erkek ve kadın birbirinin dostlarıdır diyor, acaba hangi dost kendi arasında sen üstünsün ben üstünüm çekişmesine girer dersiniz? Erkek ya da kadın hiçbir çalışanın boşa çıkarılmayacağının müjdesini Yaratan veriyor acaba ayrım olsaydı böylemi olurdu.
   
  Şimdide günümüzde çok tartışılan bir konuyu kurandan açıklığa kavuşturmaya çalışalım. Önce şunu düşünmenizi istiyorum çünkü yaradan kuranda her şeyden o kadar güzel bahsetmiş ki hiçbir açık kapı bırakmamış. Düşünmenizi istediğim şey acaba hangimiz ölümün bizlere geleceğini düşünüpte biran evet vasiyet edelimde, öldükten sonra kimlere nasıl ve ne kadar miras bırakalım diye düşünürüz? Ya da bunu ne zaman yapmamız gerekir dersiniz? Kırk yaşında mı, elli yaşında mı, altmış yaşında mı, yoksa daha sonraki yıllarda mı yapmalıyız? Acaba ne zaman öleceğimizi düşünebiliyor muyuz ki bir vasiyette bulunmayı aklımıza getirelim. İşte Yüceler yücesi rabbim tüm bunları hesap ederek her iki durum hakkında da açıklama yapmıştır. Kuran bakın önce nasıl bu konuda bizleri uyarıp bir vasiyette bulunmamızı öncelikle istiyor, çünkü geride yalnız eş ya da çocuklar değil, başka yakınlarımız ve akrabalarımızda olabilir düşüncesiyle. Şimdi bu ayetlere göz atalım.

(Bakara sur.180: Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek ALLAH'tan korkanlar üzerine bir borçtur. 181: Kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse hiç kuşkusuz bunun günahı onu değiştirenler üzerinedir. ALLAH her şeyi işitir, her şeyi bilir. 182. Kim vasiyet edenin haksızlığa sapmış veya günah işlemiş olmasından endişelenip de ilgililerin arasını bulursa ona günah yoktur. ALLAH çok affedici, çok merhamet edicidir.) (  Maide sur. 106: Ey iman edenler! Herhangi birinize ölüm gelip çattığında, vasiyet zamanı aranızdaki tanıklık şöyle olsun: Kendinizden adalet sahibi iki kişi yahut yolculuk etmekte iken ölüm musibeti başınıza geldiyse sizin dışınızdan iki kişi. Bunları namazdan sonra alıkoyarsınız; kuşkulanırsanız şöyle yemin ederler: "VALLAHi, yakınlarımız da olsa yeminimizi hiçbir ücret karşılığı satmayacağız, ALLAH'ın tanıklığını saklamayacağız. Çünkü böyle yaparsak mutlaka günahkârlardan oluruz.)               

  Demek ki ALLAH önce emrettiği ve ALLAH tan korkan yani adaleti sağlamak isteyenler için üzerine bir borç olarak, vasiyet etmemizi istiyor. Ayrıca vasiyet ederken nasıl tanık tutmamız gerektiğini de ne kadar güzel açıklıyor.   

               (Nisa suresi 7: Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır. Ana-baba ve akrabanın geriye bıraktığından -onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak kadınlara da bir pay vardır.) Şimdide bu ayete lütfen dikkat edelim ve o devri düşünelim. Kadınların parayla alınıp satıldığı o dönemde dahi Rabbim kadınları nasıl erkek ve kadın eşit tutuyor ve bakın ne söylüyor. Ana baba ve akrabanın geriye bıraktığından erkeklere bir pay vardır derken, devamında ise çok güzel bir açıklama getiriyor ve bakın ne söylüyor acaba erkeğin yarısımı diyor ya da daha azımı diyor?( onun azından da çoğundan da- farz kılınmış bir nasip olarak kadınlara da bir pay vardır.) Demek ki bir pay ona da var, hatta çok ilginçtir azıda olabilir çoğu da, ama ona da bir pay var diyerek onunda adaletli bir hisse almasını nasılda garanti ediyor. Şimdide bu ayetler ışığında günümüzde yukarıdaki ayetleri hiç görmeden yorum yaptıkları ayete gelelim. Bu ayet hiç vasiyet edemeden ölen insanlara bir tavsiye niteliğinde bir ayettir, burada bile kadının hakkının en az olabilecek, dikkat ediniz tekrar ediyorum kadının hakkının en az erkeğin yarısı kadarının altına düşmesini engellemek adına yapılmıştır. Yoksa yarısı kadar verin anlamında değil çünkü yukarıda asıl nasıl dağıtılması gerektiği ayetleri yazmıştık. Hatta azından da çoğundan da verilebileceğini söylüyordu.(Nisa suresi 11: ALLAH size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: Erkek için, iki dişinin payı kadar. İkiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. Ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. Babalarınız var, oğullarınız var. Siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. ALLAH'tan bir buyruğu önemseyin. Hiç kuşkusuz ALLAH her şeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.)

Bu ayetin esas amacı daha önce söylediğim gibi vasiyet yapmayan insanlara, kadının mirasını korumak ve erkeklerin kadınların hakkını almalarını en aza indirmek amacını taşımaktadır. Burada rabbim aslında yine erkekler farkında olmadan, kadınlara iltimas geçmiştir. Miras dan en az erkeğin yarısını garanti ettikten sonra, kadın evlendiğinde kendisine bir mehiri yani maddi bir menfaat sağladıktan, bazı şeyler  bağışladıktan sonra evlenme emrini getirmiştir. Düşünün kadının az alma durumunda bile ki bu her zaman olmayabilir en kötü durumda böyledir, buradan eksiği tamamlanmış hatta erkekten daha fazla olabilecek duruma gelmiştir. Erkek fazla aldığını düşünmenin neticesinde evlenirken vereceği mehiri pek düşünmüyor olsa gerek ki, kendine bu sözden hiç doğru olmayan anlamlar çıkarmışlardır. Bakın Rabbim yine miras konusunda başka bir örnek verirken yine nasıl vasiyetten bahsediyor eğer vasiyet yoksa açıkça nasıl dağıtılması gerektiğini anlatıyor.   (Nisa sur.12: Zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. Eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. Eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. Eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden her birine altıda bir düşer. Kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. Kimseye zarar verilmemelidir. ALLAH'tan bir öneridir bu. ALLAH Âlim’dir, Halim’dir.)

Demek ki ALLAH önce vasiyeti öneriyor ve bunun üzerimize borç olduğunu söylüyor. Daha sonrada vasiyet etmeyenlere ise öneride bulunarak kadının da mirastan en az erkeğin payının yarısı kadar almasını garanti ediyor ama dikkat edin yarısını alır fazla almaz diye kesin hüküm vermiyor, çünkü diğer ayetlerinde kadın için azını ya da çoğunu da alabilir diye belirtiyordu. Eksik alması durumunda bile yine kadının bu hakkını evlendiğinde belki de çok fazlasını alarak erkekten daha iyi duruma gelebiliyor.

   Şimdide yine bazı kesimin kuranda kadının şahitliğinin kabul edilmediği, hatta iki kadın bir erkeğe bedel olarak gösterildiğinin yazdığını söylüyorlar, acaba Rabbim böyle mi söylüyor, yoksa ona iftiramı atıyorlar şimdide ona bakalım.

(Bakara 282: Ey iman sahipleri! Belirli bir süre için birbirinize borç verdiğinizde onu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, ALLAH'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Borç altına giren kişi de onu kayda geçirtsin ve Rabbinden korksun da borcundan hiçbir şey eksiltmesin. Borç altına giren, aklı ermez yahut zayıf-çaresiz biri ise yahut yazdırmaya gücü yetmiyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar. Küçük veya büyük, borcu, süresine kadar yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız ALLAH katında adalete daha yakın, tanıklık için daha sağlam, kuşkuya düşmemeniz için daha elverişlidir. Ancak aranızda döndürüp durduğunuz tamamen peşin bir ticaret söz konusu ise onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Karşılıklı alış-veriş yaptığınızda da tanık bulundurun. Yazıcıya da tanığa da zarar verilmesin. Böyle bir şey yaparsanız bu, kendinize kötülük olur. ALLAH'tan korkun. ALLAH size öğretiyor. ALLAH, her şeyi en iyi biçimde bilendir.)

 Yukarıda yazan ayeti okuyup konumuz olan kısmı alıntı yapalım. (
Erkeklerinizden iki kişiyi de tanık tutun. Eğer iki erkek yoksa rızanızla kabul edeceğiniz tanıklardan bir erkek ve iki kadın gerekir. Bu kadınlardan biri şaşırırsa/unutursa ötekisi ona hatırlatsın diyedir. Tanıklar, çağırıldıklarında çekimser davranmasınlar.) 
 


Ayette yapılan açıklamaya baktığımızda ALLAH ticarette hâkim kişi olarak erkeklerin önce tanık olmasını özenle istiyor. Peki, daha sonra söylediği söze bakalım yani iki erkek bulamadığınızda bir erkek iki kadın tanık olmalıdır mı diyor? Yoksa bir erkek iki kadın belirlendikten sonra tanıklık yapılması gerektiğinde kadınlardan birisi unutur ya da şaşırsa diğeri devreye girsin mi diyor? İşte kuranı ve ayetleri kendine uyduranlar ALLAHın ne söylemek istediğini değil, nasıl anlamak istediğine göre anlayanlar ne yazık ki bu inceliği görmezden gelip bir erkek iki kadına bedeldir deme cehaletini göstermişlerdir. ALLAH burada kadını koruma altına alarak onu yalnız bırakmadan, üzülmesini istemediğinden yanına yardımcı bir güç olması kaydıyla başka bir kadının olmasını da özellikle istemiştir. Dünyanın erkek hükümranlığında olduğunu düşünün lütfen. Tanık olarak bir kadın ve bir erkek olduğunu da hayal edin. Tanıklık gerektiğinde ve de erkeğin kadının söylediğinin tersine söylemesi durumunda tek başına kalan kadına mı inanır toplum, yoksa erkek hâkimiyetindeki erkeğe mi? Ama itiraz durumunda, gerektiğinde iki kadın devreye girmesi halinde, hem kadın yalnız kalıp baskı görmeyecek, hem de gerçekler ortaya çıkacaktır. İşte burada anlatılmak istenen, bir erkek karşısında iki kadının şahitliği kabul edilir olması mümkün olmadığı gibi, kadın korunup kollanmaktadır. Birde o devrin kadınını düşünün, parayla alınıp satılan bir meta gibi görülmesi ve gerçek değeri verilmemesi konumunu da göz ardı etmeyiniz. Bu sözlerim günümüzde bile bazı yörelerde geçerlidir sanırım. Demek ki bir erkek iki kadın sözünden anlamamız gereken, erkeğin karşısında ters bir durumda, kadının tanıklığının tersine hareket edilme halinde, kadının yalnız kalmayıp, korunması yalnız bırakılmaması ve tanıklık gerektiğinde çekimser davranmaması için olduğu anlaşılıyor. Yoksa bir kadın ve bir erkek yeterli oluyor.

   Şimdide sizlere kuranın kadına ve erkeğe nasıl eşit baktığına, hatta kadının tarafında olduğunu onun sözüne daha çok önem verildiğini örnek ayetle göstermek istiyorum, önce ayetleri yazalım.
(Nur suresi 6: Kendi eşlerine bir zina isnat edip de kendilerinden başka tanıkları olmayanların her birinin tanıklığı, kendisinin kesinlikle doğru sözlülerden olduğu hususunda ALLAH'a yeminden ibaret dört kez tanıklık ikrarıdır. 7. Beşincide, eğer yalancılardansa, ALLAH'ın laneti üzerine olsun diye söz söyler.)

 
Ayeti okuduğumuzda aslında her şey anlaşılıyor, bir erkek kendinden başka şahidi olmayıp karışına zina suçlaması yaparak diyelim ayrılmak istedi. Bakın bakalım Yüceler yücesi rabbim kimin sözünü dinliyor ve ondan yana çıkıyor. Bu ayette erkeğin dört kez yemininden sonra beşincide söylediği eğer yalan söylüyorsam ALLAH ın laneti üzerime olsun demesine rağmen, şimdide bakalım kadına nasıl bir cevap hakkı vermiş, yoksa erkek böyle söyledi diye kabul edip kadını boşayabilirsin mi demiş? (Nur sur.8: İtham edilen eşin, itham eden kocanın kesinlikle yalancılardan olduğuna ilişkin, ALLAH adına dört kez yemin şeklindeki tanıklığı, ondan cezayı düşürür. 9: Bu durumda kadının beşinci sözü, suçlayan erkek doğru söyleyenlerdense, "ALLAH'ın gazabının kendisi üzerine Olması”nı söylemekten ibarettir.)

İşte Rabbin adaleti ve bakın nasılda suç isnat edilen olmasına rağmen bu işi yapmadığına yemin eden kadının yanında yer alıyor ALLAH. Demek ki bu kuran, bu din erkek sultasında değil, tam tersine eşit ve kadının da korunmasına daha sıcak yaklaşıyor. Örnekler vermeye devam edelim acaba kuran kadın ve erkeğe farklımı davranıp erkeğin yanında mı yer alıyor yoksa bazen tam tersine yukarıda gördüğümüz gibi birazda kadınımı kolluyor. (Nisa sur. 15: Kadınlarınızdan eşcinsellik/sevicilik yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin; eğer tanıklık ederlerse o kadınları, ölüm canlarını alıncaya ya da ALLAH kendileri için bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.(dışarı çıkarmayın)

Ayete baktığınızda kadınların eş cinsellik yapmaları halinde önce dört şahit getirilmesi koşulunu koyuyor ALLAH. Daha sonrada bu kanıtlanmışsa bu işten vazgeçene, ALLAH doğruya yöneltene kadar evlerin dışına çıkarmayın diyor. Şimdide bu işi yapan yani eş cinselliği erkek yaparsa nasıl davranılmasını istiyor onu görelim. (Nisa sur. 16: Eşcinselliği içinizden iki erkek yaparsa onlara eziyet edin. Bu ikisi tövbe eder, durumlarını düzeltirlerse onlara eziyetten vazgeçin. ALLAH Tevvâb'dır, tövbeleri çok kabul eder; Rahîm'dir, merhametine sınır yoktur.)

Bakar mısınız yaradan her iki cins aynı suçu işlemesine rağmen, kadına evde doğru yolu bulana kadar alıkoyma cezası veriyor, erkeğe ise ceza olarak vazgeçene kadar eziyet edilesi emrini veriyor. İşte Rabbin kadını bu halde bile nasıl koruyup kolladığının ve açıkça kadının tarafında olduğunun delilidir. Şimdide açık fuhuş yapan erkek ve kadına bakın nasıl aynı cezayı verilmesini emrediyor hiç ayrım yapmadan. (Nur sur.2: Zina eden kadınla zina eden erkek... Yüz vuruş vurun her birinin ciltlerine... ALLAH'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, ALLAH'ın dini konusunda bunlara acıma duygusu sizi yakalamasın. Müminlerden bir sanalkahve.com da bunların cezalarına tanık olsun.)

 Şimdide size Yaratanın kadınlarımıza nasıl önem ve öncelik verdiğini, sesini işittiğini gösteren bir başka ayeti örnek vermek istiyorum. Peygamberimiz döneminde ailede geçen bir olayın neticesinde kadının şikâyetine derhal cevap veren Rabbim, bakın nasıl ayetini indirmiş hemen. Ama önce ayetin indirilme sebebini kısaca anlatalım. Bir kadın peygamberimize şikâyete geliyor ve şunu söylüyor? Ben kocamı çok seviyorum ama kocam bana artık seni anam gibi görmeye başladım diyor, ama ben bunu kabul edemiyorum ve eşim benden bunu öne sürerek boşanmak istiyor diye şikâyete geliyor. O devirde geleneklerinde olan ve kabul gören bir boşanma sebebi olarak, erkekler genelde bunu gösterirler ve boşanırlarmış. Yani erkeğin artık seni anamın sırtı gibi görüyorum seninle yatamam anlamında imiş. (Bu kelimenin Arapça anlamı ve kuran da geçen kelimesi ZIHAR) Peygamberimize bu şikâyetini anlatan kadın ondan bir karar vermesini istemiş. Ama o güne kadar bu konuda herhangi bir ayet inmediğinden de peygamberimiz karar verememiş ve geleneklerin uygulanacağını söylemiş. Tabii ki bu durumda üzülen kadının feryadını ve duasını o Yüceler yücesi rabbim duymuş, bakın nasıl bir ayet indirerek kadının tarafını tutan ve bu bahaneyi artık kaldıran ayetini indirmiş.

(Mücadile sur.1: ALLAH, kocası hakkında seninle tartışan ve ALLAH'a şikâyette bulunan kadının sözünü işitmiştir. ALLAH, ikinizin karşılıklı konuşmasını işitir. Çünkü ALLAH en iyi işiten, en iyi görendir.
Mücadile sur.2: İçinizden, kadınlarına zıhar edenlerin, o kadınlar anneleri değildir. Onların anneleri ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Böyleleri, kabul edilemez bir söz ve boş bir lakırdı sarf ediyorlar. Bununla birlikte ALLAH, gerçekten çok affedici, çok bağışlayıcıdır)


 Bu ayetleri boşuna örneklerle vermiyor Rabbim, hepsinden bir ibret ve dersler alınsın istiyor. Şimdide bir başka örneğe bakalım acaba Yaradan kadının namus konusunda dikkatini çekiyor da erkeğin kini çekmiyor mu dersiniz? Çünkü her nedense biz erkekler kendimizden bahsetmeyip suçu kadınlara atarız. Bakalım ALLAH nasıl ikaz ediyor. (Nur sur.30: Mümin erkeklere söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar….Nur sur. 31: Mümin kadınlara da söyle: Bakışlarını yere indirsinler. Cinsel organlarını/ırzlarını korusunlar.)

Demek ki öyle yağma yok, her iki cinste kendisini haramdan sakınacak. Yaradan asla bahsetmemesine rağmen biz erkekler kadının saçını namahrem kılarak, onun kıyafetini ALLAH kesinlikle tarif etmediği halde, ellerine bile yazın eldiven giydirerek ALLAH emridir diyenler, bir gün elbette Rabbim e hesap verecektir. Ama her ne hikmetse erkeğin kıyafet serbestliği çok daha rahat ve özgür, buda düşünen insan için bir ibrettir. Şimdide son olarak bir ayeti hatırlatmak istiyorum bu ayette bile kadının yanında yer alan ALLAH, onu nasıl koruma ve bakım altına aldırmıştır ayette çok açık anlaşılıyor. Ama bu ayeti de kendilerine benzetip erkeğin kadın üzerinde hâkimiyet kuran, onun emrinde bir insanmış gibi gösteren sözlerle anlatmışlardır. Hâlbuki yukarıda onlarca ayette bunun böyle olmadığını, eşit olduklarını açıkça ayetlerde söylenmesine rağmen bunları söylemişlerdir. Şimdide ayete bakalım. (Nisa sur.34: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, ALLAH, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; ALLAH'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. ALLAH çok yücedir, sınırsızca büyüktür.)

 Ayet çok açıkça kadının geçiminden ve korunup kollanmasından erkeği sorumlu tutmaktadır. Devamında bunu da açıklıyor. Çünkü Rabbim kadını erkeğe göre daha nazik, kibar ince ve narin yaratarak özenle bezemiştir. Onun bazı işleri yapamayacağı ağır gelebileceğini ve bu eşiz çiçeğin korunup kollanması, doyurulup giyinmesi için ihtiyaçlarının erkekler tarafından karşılanması kolaylığını sağlamıştır. Yani güç bakımından erkeği kadından daha güçlü olarak yarattığını söylüyor. Elbette bu kadın çalışıp kazanamaz anlamında değil, tam tersine böyle bir yasak asla getirmeden orada bile kolaylıklar sağlayıp kadından yana tavır sergilemiştir rabbim. Erkeklerin mallarından kadınlar için harcanması gerektiğini belirtiyor. Ayetin devamında verdiği açıklama yukarıda verdiğimiz diğer ayetleri bakın nasılda destekliyor ve yine kadından yana tavır sergiliyor. (Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın…) Ama erkek için öyle demiyor daha sert bir cezayı öngörüyordu hatırlarsanız.

      Yukarıda Rabbim in kuran da bizlere, kadınlarımıza bakış açısını anlatmaya çalıştım. Hata ve eksiklerimden dolayı Yaratan bağışlasın beni. Birilerinin söylediği gibi kadın ikinci sınıf bir insan değil, tam tersine Rabbin huzurunda anlayana, birinci sınıf insan muamelesi yapıyor ve onun tarafını tutuyor. Bunları anlamak zor değil yeter ki kuranı anlayarak birçok kez okuyalım. O zaman bize anlatılanların nasıl hurafe, dedikodu ve Rabbin sözüyle sanıdan öteye gitmediğini göreceksiniz. Rahman yardımcımız olsun. Çünkü günümüzde kuran tozlu raflara mahkûm edilerek, siz kuranı anlayamazsınız sözleriyle ona başvurmak yerine, bizi ciltlerce dolusu velilerin kitaplarına mahkûm ediyorlar. Şu ayeti hiç unutamıyorum, bakın mahşer günü peygamberimiz rabbim e nasıl seslenecekmiş, bunu bile ALLAH bizlere hatırlatıyor ama duyan, ders alan, aklını zerre kadar çalıştıranlar nerede acaba? (Furkan Suresi 30 ayet; Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran' ı devre dışı tuttular. ) Evet, şanı yüce asil peygamberim çok doğru, ne yazık ki sen sağlığında sizlere kuran yeter diyerek asla hiçbir hadis, söz yazdırmadığın halde, bizler kuranı anlayamayız diyerek asla kuranda olmayan sözleri senin sözlerin diye uyduranlara inandık ve kuranı anlayamazsınız bu kitabı herkes anlayamaz diyenlere inanıp, onu okumak ve ibret almak yerine, birçok velinin ardına düştük, onların kitaplarını okuyoruz. ALLAH karşınızda okunan kuran sizlere yetmiyor mu diye açıkça söylemesine rağmen, onu dinlemedik kuranda her şey yoktur o özet bilgiyi içerir diyenlere inandık. Ne olur bağışla bizleri Rabbim. Ne olur affet bizleri ve gözlerimizdeki perdeyi, gönüllerimizdeki ve kulaklarımızdaki mühür ü kaldır ki, kuran gerçeklerini artık görelim. Yoksa öyle bir bataklığın içine sürükleniyoruz ki bir daha çıkış asla mümkün olmayacak, ne olur affet ve yardım et bizlere. Sen affedicisin bağışlayıcısın AMİN.

ALINTI....

Back To Top




GONDEREN: iskenderce on 10/13/2009 18:43:58


1.Eğer bir kimsenin bir kimseye

secde etmesini emretseydim,

erkeklerin kadınlar üzerinde olan

haklarından dolayı kadınların

erkeklere secde etmelerini emrederdim. Tirmizi, Rada,

10/1159; Ebu Davud, Nikah

40/2140 Ahmed b. Hanbel, Müsned

VI, 76; İbn Mace, Nikah 4/1852


2.Kocanın vücudu irin ile kaplı dahi

olsa ve karısı onu yalayarak

temizlese yine de kocasının hakkını

ödemiş olmaz. İbni Hacer El

Heytemi 2/121 Ahmed b. Hanbel,

Müsned, V, 239


3.Ey kadınlar! Eğer kocalarınızın

size olan haklarını bilseydiniz,

ayaklarının tozunu yüzlerinizle

silerdiniz. Hafız ZehebiBüyük

Günahlar Sayfa 187


4.Kadınların dinleri ve akılları

eksiktir. Sahihi Buhari


5.Kadınlar arasında iyi kadın, yüz

tane karga arasında alaca bir karga

gibidir. Sahihi Buhari.


   6.Ey kadınlar topluluğu! Sadaka

veriniz ve çok istiğfar ediniz. Çünkü

ben Cehennem halkının çoğunun

sizler olduğunu gördüm. Müslim,

İman, 34/132 İbn Mace, Fiten

19/4003


    7.Bir kadın kocası kendisinden

razı olduğu halde ölürse Cennete

girer. Riyazus salihin. 


   8. Kadınların hayırlısı, erkeklerin

 yaramazlıklarına, kötü huylarına

sabredendir, bu sabır onların

cennete girmesine sebeptir.

Kadınlara Dini Bilgiler sayfa:88

 

 

 

ŞU BİLGİLER TEK KELİMEYLE İNSANI DEHŞETE

DÜŞÜRÜYOR.BUNU DİNİ BİLGİ ZANNEDEN İNSANLAR

DİN HAKKINDA YANLIŞ DÜŞÜNCELERE

KAYIYOR.OYSA HEPSİ ERKEK EGEMEN

TOPLUMUN İŞLERİNE GELDİKLERİ GİBİ HÜKÜM

KOYMALARINDAN KAYNAKLANIYOR.DİNDE BU

BİLGLERE YER YOKTUR!!!



STROYY VERDİĞİN BİLGİLER İÇİN TEŞEKKÜRLER.BİŞEY RİCA EDİCEM AMA ..YAZILAR BİRBİRİNE ÇOK YAKIN OLDUĞU İÇİN ZOR OKUNUYOR...SAĞLIKLI TAKİP EDİLEBİLMESİ AÇISINDAN BUNDAN SONRA DİKKAT EDEBİLİRSEN SEVİNİRM..SAYGILAR..

Back To Top
11/16/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***