REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 2104 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: stroyy on 10/10/2009 20:22:33


SAĞLIK Bakanı Recep Akdağ"dan domuz gribi alarmı ! Sağlık Bakanlığı, "Domuz gribi salgını en yüksek seviyeye şubat ayında ulaşacak" açıklamasında bulundu. Sağlık Bakanlğı alarmda, çalışmalar hızlandı. Aşılar ekim ayından itibaren gelecek, riskli gruplar aşılanacak. Devletin aldığı önlemlerin yanında bireysel tedbirler de önemli olacak. Bakan Akdağ'ın deyimiyle "temassız merhabalaşma" döneminin başlaması gerekiyor.

Kaçış yok. Domuz gribi salgını tüm dünyayı etkisi altına aldı. Birinci dalga bitti; ikincisi kışa yaklaşan Kuzey Yarımküre için kapıda.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Kuzey Yarımküre'deki salgının Güney Yarımküre'deki gibi bir seyir izlemesi halinde, Türkiye'de 150-200 kişinin hayatını kaybedebileceğini ifade etti.

Salgın şubat ayında da en yüksek seviyeye çıkacak. İyi tedbir alan ülkelerde ölüm oranı riski düşük olacak. Ama yine de milyarlarca kişi bu yıl bu virüsten etkilenecek.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, "Evet ciddi tehlike, salgın kapıda ama toplumca gerekeni yaparsak Türkiye en az hasarla atlatacak ülkelerden biri" dedi.

Bakan Akdağ bu kez de Ankara'daki medya kuruluş temsilcilerini topladı, salgının boyutunu ve alınacak önlemleri anlattı. Akdağ, bunun için de önce 2 senaryo sundu.

Bakanlığın açıkladığı birinci senaryoya göre, hiç aşı yapılmaz, tedbir alınmazsa, 5 bin 300 kişi ölür, 96 bin kişi hastanede yatar, 8.8 milyon kişi polikliniğe başvurur. Bu durumda salgının maliyeti 1.1 milyar lira olur...

İkinci senaryo ise, gerekli tedbirlerin alınıp, riskli gruplara aşı yapılması üzerine kurulu. Böyle bir durumda da ölümler yine kaçınılmaz, 400 kişi ölür, bin 200 kişi yoğun bakıma alınır, 750 bin kişi polikliniğe başvurur ve salgının Türkiye'ye maliyeti 640 milyon lirayı bulur.

Önlemler çerçevesinde 2.5 milyon kutu antiviral ilaç ve 400 bin adet sağlık personeli koruyucu kiti (maske, gözlük, el dezenfektanı) stoklandığı belirtildi.

Bakanlığın hedefi en azından ikinci senaryoyu yakalamak. Bunun için de 43 milyon doz aşı aşama aşama Türkiye'ye gelecek. Geldikçe de risk grubundaki 39 milyon kişi aşılanacak. Aşılar ücretsiz yapılacak.

Hamileler, kronik hastalığı olanlar, kamu personeli ve TSK mensuplanın yanısıra 6 ay-24 yaş arasındaki herkes aşılanacak. Ama grip aşısına ve yumurtaya alerjisi olanlara aşı yapılmayacak.

Okullarda sıkı tedbirler yolda

Okullarda da salgının boyutuna göre sıkı tedbirler alınacak. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışacak. Bir okulda iki öğrencide virüs çıkarsa o okul ve komşu okullar kapatılabilecek. Gerekirse 4 ile 12 hafta süreyle okullar kapalı kalacak. Sömestr tatilinin öne çekilmesi, hatta uzaktan eğitim bile bakanlığın gündeminde...

Akdağ, eğitim-öğretimin aksamaması için televizyonla uzaktan eğitimin devam ettirilmesinin söz konusu olabileceğini belirtti.

Toplu sosyal aktiviteler (festival, sinema, tiyatro, spor karşılaşmaları gibi) ertelenmesi veya iptal edilmesi de söz konusu olabilecek.

Basın mensuplarının doğrudan bilgi alabilecekleri, Bakanlığın yetkili kişileriyle görüşebilecekleri, haber teyidi yapabilecekleri, gelişmeleri sürekli izleyebilecekleri, telefon haberleşmesi yapabilecekleri, ihtiyaç duydukları yerlerle internet ortamında irtibat kurabilecekleri ve e-posta gönderebilecekleri, faks kullanabilecekleri bir irtibat merkezi (SAKOM) 24 saat süreyle çalışacak. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde, H1N1 Pandemisi Daire Başkanlığı kurulacak.

Hacı adayları da aşılanacak

Ve hacı adayları... Aşı yetişirse yola çıkmadan, yetişmezse Mekke ve Medine'de aşılanacaklar...

Kişisel tedbirler gelince ise, Bakan Akdağ'ın deyişiyle, artık temas etmeden merhabalaşma dönemi başlıyor. Tokalaşmak yok , öpüşmek yok...

Grip belirtisi gösteren evinde oturacak. Ama solunum sıkıntısı, nefes darlığı şuur kaybı, tansiyon, döküntü ve yüksek ateşi olan hastaneye gidecek

Domuz gribinin belirtileri

Domuz gribinin en önemli belirtilerinin üşüme ve titremeyle nükseden 38 derecenin üzerine çıkan yüksek ateş, göz çukurlarında da hissedilen şiddetli baş ağrısı, ileri derecede kas ve eklem ağrıları, bitkinlik şeklinde sıralanırken, soğuk algınlığından farklı olarak belirtilerin yavaş yavaş değil, birdenbire ortaya çıktığı ve daha fazla ateşlenmeye yol açtığı bildirildi.

Ege Üniversitesi (EÜ) Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münir Büke, hastalığın nasıl bulaştığını, belirtilerini ve korunma yollarını anlattı.

Prof. Dr. Büke, domuzların en önemli özelliğinin, kendi virüslerinin yanında insan ve kuş gribi virüslerini de barındırabilmesi olduğunu, bu rekombinasyonla yeni bir virüs oluştuğunu, insanların daha önce benzer bir virüsle karşılaşıp direnç kazanmadıkları için bu virüsün dünyada büyük bir tehlike oluşturduğunu ifade etti.

-HASTALIĞIN BELİRTİLERİ-

Prof. Dr. Büke, virüsün 2 ile 4 gün arasında kuluçka döneminin olduğunu, bu sürede herhangi bir belirtisinin gözlenmeyeceğini ifade ederek, ''mesela hava alanlarında hastalığa yönelik kontroller yapılıyor. Güzel bir uygulama, ama ilk 4 gün hiçbir belirti göstermediği unutulmamalı. Şüpheli kişileri en azından 3-4 gün gözlem altında tutmakta yarar var'' diye konuştu.

Hastalığın 4 temel belirtisinin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Büke, bu belirtileri şöyle sıraladı:

''En önemli özelliği, üşüme ve titremeyle nükseden 38 derecenin üzerine çıkan yüksek ateş. Diğer belirtileri göz çukurlarında da hissedilen şiddetli baş ağrısı, ileri derecede kas ve eklem ağrıları, son olarak da bitkinlik. Bu arada öksürük ve burun tıkanıklığı da görülebilir. Bu belirtiler kuluçka döneminden hemen sonra yavaş yavaş değil, birdenbire başlar.

Soğuk algınlığıyla karıştırmamak gerekiyor. Soğuk algınlığı yavaş yavaş gelişir, ateş çok yüksek değildir, burun akıntısı ön plandadır. Kas ve eklem ağrıları olsa bile ileri derecede bitkinlik görülmez.''

-NASIL BULAŞIYOR?-

Prof. Dr. Münir Büke, hastalığın en yaygın olarak solunum yollarıyla bulaştığına dikkati çekti.

Hasta insanların öksürük ve aksırığıyla havaya birçok damlacık saçıldığını, konuşurken 200-300, öksürürken 4 bin damlacığın havaya karıştığını kaydeden Prof. Dr. Büke, ''virüsü taşıyan kişi öksürüp hapşırırsa, 4 metreye kadar hiç temas etmeseniz bile size bulaşabiliyor. Havaya saçılan partiküller havada uzunca bir süre kalabiliyor ve bunların solunmasıyla solunum yoluyla kişiye geçiyor'' şeklinde konuştu.

Bunun dışında öksürük ve hapşırık sırasında mikrobun göz mukozasına yerleşerek de hastalığın bulaştığını belirten Prof. Dr. Büke, ''yine eller, yakın temas çok önemli. Bu nedenle hasta kişilerin mutlaka izole edilmesi, toplu bulunulan yerlerden uzak durması, maske takması lazım. Mutlaka sık sık ellerin yıkanması gerekiyor'' dedi.

Okullar, sinemalar, ulaşım araçları gibi topluca bulunulan yerlerde riskin daha fazla olduğuna işaret eden Prof. Dr. Büke, ''bütün vatandaşlarımız sık sık el ve yüz yıkamayı bu dönemde daha fazla önemsemeli. Öpüşmeye, tokalaşmaya biraz ara vermeliyiz. Hastalık bulaştırma bilinciyle, hastaların, öksüren kişilerin maske takması, öksürüp aksırırken mendil kullanmanın alışkanlık haline getirilmesi lazım'' diye konuştu.

Prof. Dr. Büke, Türkiye'de gerekli önlemlerin olabildiğince alındığını, Sağlık Bakanlığının bu konuda ''uyanık'' davrandığını söyledi.

-HASTALIĞIN TEDAVİSİ MÜMKÜN-

Domuz gribine yakalanan kişilerin tedavisinin mümkün olup olmadığının sorulması üzerine, Münir Büke şunları anlattı:

''Bereket; kuş gribi virüsleri dışında tedavisi var. Virüsü almış kişilerde ilk 36 saat içinde tamiflu veya muadili ilaç 5 gün süreyle sabah akşam kullanılabilir, ya da hastalığın görüldüğü yerlerde bulunulduğunda, koruyucu ilaçlar alınabilir. Ama bunlar ithal olduğu için pahalı ilaçlar, herkesin kullanmasına imkan yok. 65 yaş üzerindekilere, kalp akciğer rahatsızlığı, astımı olanlara, romatizmal hastalıklar nedeniyle kortizon kullananlara, kanser tedavisi görenlere, küçük çocuklara öncelik tanımalıyız.''

Gribe yol açan virüslerin sürekli değişkenlik gösterdiğini, domuz gribindeki gibi genetik değişkenlikler gösterdiğinde ortaya yepyeni bir virüsün çıktığını dile getiren Prof. Dr. Büke, bu yüzden koruyucu antikorların bulunmadığını, yani şu an için aşısının geliştirilemediğini ifade etti.

-''YÜKSEK ATEŞ, VİRÜSLERİN ÖLÜMÜNE YOL AÇIYOR''-

Prof. Dr. Büke, hastalıkla birlikte ortaya çıkan yüksek ateşi düşürmeye çalışmamak gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''65 yaş üzerindeki kalp akciğer rahatsızlığı olan kişilerde, küçük çocuklarda, hamile kadınlarda ateşi düşürelim. Ama sağlıklı olup grip olanlarda ateşi düşürmememiz lazım. Ateş insana rahatsızlık veriyor, metabolizmayı hızlandırıyor, kalp atışlarını artırıyor, ama bunun yanında virüslerin ölümüne yol açıyor ve vücudun direncinde önemli işlev görüyor, bir çeşit savunma mekanizması gibi işliyor. Vücut 41 dereceye kadar dayanır, 4 saat kadar 42 dereceye dayanır. Mesela ben grip olduğumda ateşimi daha da yükseltirim ve 5-6 saat içinde bu iş biter. Eskilerin hastayı ''terletme'' metodunun mantığı da budur zaten.

Bu nedenle parasetamol dediğimiz ateş düşürücüleri kullanmamak gerekiyor, ateş düşürülecekse fiziki yöntemleri kullanmak daha iyi. Çünkü parasetamol içeren ilaçlar virüslere karşı antikor oluşumunu engelliyor ve virüslerin çoğalmasını sağlayarak hastalığın tedavi sürecinin uzamasına yol açıyor.''

ALINTI

12/24/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***