Sessizliğin içinde yitip giden bir gölgenin sahibiyim şimdi… Şimdi varlığını asla ispat edemeyen biriyim karanlık yollarda, ışıklardan uzak hareket eden ve saklanan sürekli.
Güneş her yanı aydınlatır ve binlerce gölge üzerinde yürürken adımlarım, sen benim ardımdaki koca bir boşluksun şimdi.
Ve ben bu zamanlarımda yarım olmayı öğrenmeye başlıyorum ağırdan.
Yarım dolaşıyorum sokaklarda, yarım dönüyorum evime…
Işıkları açmıyorum yarım yanımı fark etmeyeyim diye.
Her şeyi yarım yamalak yapıyorum ve belki de bu yüzden ışıklı yerleri sevmiyorum…
Işıksız yerlerde tamlaşıp kalakalıyorum, bildiğim halde asla başaramayacağımı, bildiğim halde hep yarım yamalak hayatlar yaşayacağımı…
Evet söyleme, biliyorum kendimi kandırıyorum…
Ve yağmur…
Yağmur çiselemiyor artık yüreğime; çünkü genç olmaktan vazgeçmişliğim, sessizliğin içinde gölgemi kaybedişimden beri devam etmekte.
Ve ben gitgide yitirmekteyim benliğimi… Ve gitgide bunayan yüreğim çamurlaşmakta, gitgide yok olmakta.
Sen hiç gölgeni kaybettin mi sevgili?
Benim seni kaybettiğim gibi ya da aslında seni hiç bulamadığımı fark ettiğim gibi; bir gün, ansızın, çıktığında dışarı anladın mı gölgesiz olduğunu acıyla?
Kaçtın mı aydınlıklardan bu yüzden?
Bu yüzden karanlıklara hapsettin mi kendini ve zaman yavaş yavaş eritti mi benliğini?
Sen hiç gölgeni kaybettin mi sevgili?
Odamın gölgelerinde senin adımlarındı gülümseten beni ve ben ne zaman gülümsesem sana, yağmurlar yüreğime çiselerdi karanlıkların arasından…
Kendimi genç hissettiğim zamanlardı…
Sen vardın hani, hani adımların duyulurdu yüreğimin koridorlarında…
Ve gölgem vardı güneşe çıktığımda, her gece yağmurlar çiselerdi hani?
Hatırladın mı sevgili?
Sen yağdırırdın yağmurları yüreğime ve bir gün gölgemi de alıp gittiğinde onlarda gelmişti peşinden son damlaları akıtarak, kan kırmızısına boyayarak benliğimi.
Çünkü ben tam da o gece istifa etmiştim genç olmaktan.
Sen gittiğinde gölgem ile birlikte, genç olmaktan vazgeçtiğim anda terk etti yüreğimi serinleten yağmurlar beni…
Tıpkı senin gibi…
Tıpkı gölgem gibi ve hatta hoyratça kullandığım gençlik dönemlerimin katili olarak tıpkı ben gibi…
İşte bu yüzden kabullendi benliğim yaşlılığı ve yitip gitmeyi zamanda…
Kaybolmayı, gölgesiz yarım yamalak yaşamaktansa bir an önce yok olmayı…
Yağmur yüreğime çiselerdi kendimi genç hissettiğim zamanlarda.
Serinlerdi yüreğimin dört bir tarafı…
Ben ne zaman karanlığa düşsem, yağmur başlardı gözlerimden ve gönlüme düşerdi her bir damlası.
Her damlada sen olurdun…
Her damlada senden bir parça olurdu…
Ve ben her yağmurda seni bulurdum…
Sen her yağmurda yüreğimin topraklarını yeşertirdin…
Dedim ya, kendimi genç hissettiğim zamanlardı…
Çok geride kaldı…
Sen yağdırırdın yağmurları yüreğime ve bir gün gölgemi de alıp gittiğinde onlarda gelmişti peşinden son damlaları akıtarak, kan kırmızısına boyayarak benliğimi.
Çünkü ben tam da o gece istifa etmiştim genç olmaktan
alinti