Eski Türk filmlerine damga vuran karelerden biridir: Tam nikah masasındadır bir çift ve tam da “evet” diyeceklerken bir anda biri belirir kapıda ve haykırır “Durun! Evlenemezsiniz! Kardeşsiniz siz!..”
Senaryo gereği bazen doğru çıkardı kardeşlikleri bazen yalan… Dediğim gibi; eski filmlerdeydi…
“Azzz sonraaaa” tarzında seyirciyi ekran başında toplamaya çalışan tv programlarından feyz alarak ille de Nevruz kutlamalarında açıklanması istenilen mesaj dün açıklandı.
Hiç merak etmediğimi söylesem… Ciddi; merak etmedim! Öyle emindim ki içindebolca demokrasi ve kardeşlikten söz edileceğinden, ille de “Barış”, ısrarla “Siyaset” ve “Özgürlük” kelimeleriyle servis edileceğinden…
Hayır yani; “Demokrasi, hatta “İleri demokrasi” dendiğinde tırsar olduk!
Geçtim ille ki bazı kelimelerin ifade ettiği kavramların içlerinin boşaltılmasından; içleri boşalmakla kalsa iyi, zarar veriyor resmen!
Misal, sağlıkta dev adımlar attık deniyor, hiç geliri olmayana dahi zorunlu sağlık sigortası adı altında borç çıkartılıyor!
Neyse, Apo “Kardeşsiniz siz!” dedi, sarılı kırmızılı bayraklar sallandı; bayrak olarak bir tek onlar vardı, hani kırmızı ortası beyaz ay yıldızlı bir şekil görseydik “Aha da Türk bayrağı da var!” derdik; hoş, “Türk Bayrağı” desek barışa çomak sokmuş olurduk! “Türkiye bayrağı” dememiz isteniyor!
Haa, belki de biz hala “Türkiye bayrağı” demeyi öğrenemediğimizden dolayı barışa çomak sokmayalım diye sırf sarılı, kırmızılı bayraklar dalgalandı?
Hayır yani; Cumhuriyet kutlamalarında falan biber gazı ve tazyikli su sıkmışlardı ya, belki tek nedeni “Türkiye Bayrağı” yerine ısrarla “Türk Bayrağı” diyor olmamızdandır!
******
Eski Türk filmlerinde aniden nikah salonunu basan ve duruma el koyanlar senaryo gereğiydi, ancak dün yaşananlar 2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti gerçeğiydi!...
Hoş, başbakana sormuş Danimarkalı bir gazeteci tam da televizyonlarda büyük bir coşku ile canlı yayın yapılırken sormuş “Barış süreci için ne düşünüyorsunuz?” diye, terslemiş bizim başbakan fena halde, demiş ki: Benim ülkemde zaten barış var!
Biz vatandaşlara göre yoktu ama başbakana göre varmış!
Otuz yıldır Kürdistan Devleti kurulsun diye canlar da boşuna alınmış!
Biz “Kardeşmişiz” meğer!...
“Hadi bakalım çocuklar, alın oyuncaklarınızı (silahlarınızı) gidin odanıza (sınır dışına) dendiğinde uysallıklarıyla imrendirecek çocuklar varmış meğer platformda!
Ahh Apo baba, çocuklara ilk İmralı’ya gittiğinde deseydin ya; madem bu kadar kolay, bu kadar basitti: “Şişşt çocuklar, kavga etmeyin, siz kardeşsiniz!”
******
“Barış” huzur ve sükûnet, aynı zamanda bir ülke vatandaşı için geleceğe umutla bakıştır; kendini güvende hissetmek, ailesinin varlığını maddi ve manevi anlamda sürdürebileceğine olan inancıdır!
Oğlunu askere gönderirken korku yerine gurur duymaktır!...
Otuz yıldır niye ağzını açmadın da şimdi “Barış”, diyorsun, “Kardeşlik”, falan?
“Artık silahlar yerine siyaset, demokrasi konuşacaktır” tarzında söylemlerini “Barış” olarak algılayanlar “Benim ülkemde zaten barış var!” denilmesine hurra alkış tutanlardır!
******
Terör örgütü elebaşıyla anlaşmaya varılmış, belli, Türkiye Cumhuriyeti’ne verdiği zarar yüz binlerce şehit, milyar dolarlar maliyetinde zarar ve barış çağrısına halel getiren, vallaha benden söylemesi, yanar!
O terör örgütü ki; şimdilerde “Barış elçisi” oldu ya, o örgüte ve diğer dış mihraklara karşı vatanı savunmaya çalışanlar da “Terör örgütü kurmak ve hükümeti devirmeye çalışmak” suçlarıyla yargılanıp da müebbetleri istendi ya; eski Türk filmlerini aratmayacak bir senaryo!
Hani, kimse inanmaz ama seyreder…
******
Eskiden film seyrederken gazoz falan satarlardı, patlamış mısır; şimdilerde biz ikram ediyoruz film yapımcısına, oyunculara: Buyurun, almaz mısınız özgürlük, insan hakları falan, üstelik de bedava! (Vatandaşız ya!)
******
Bunca yıldır örgütün başı boşuna beyaz güvercin kesilmemiştir; kan ile boyanmış bir güvercine rast gelme olasılığıdır düşündüğüm yoksa bembeyaz güvercinin barış sembolü olması ile ilgili bir derdim bulunmamaktadır!
“Bizi ayırmaya çabalayanlar varmış!”
Biz kardeştik zaten! Kimler ayırmaya çalışmış?
Yaşı elliye yakın olanlar gayet iyi bilirler; bizim aramızda bir sorum zaten yoktu!
******
Sorunu yaratanlar şimdi çözüm merkezi oldular; her bir filmin ucuz figüranlara gerek duyduğu gibi gariban askerler kol ve bacakları dağılarak, ciğerleri göğüs kafesinden fırlayarak ölü taklidi yapmayıp gerçekten öldüler!
Türk ölüler kadar Kürt ölüler de oldu; yaşı on sekiz dahi olmayan gençler dağlara çıkartıldı; hoş, siyaset yaş dinlemiyor: Beş yaşındaki çocuklar da Kuran Kursu ayaklarıyla kurulan yerlerde yandı, kül oldu!
Yanıp kül olmaları ayrı mesele, beş yaşındaki çocukları siyasete malzeme etme ise farklı bir durum!
Hoş, hangi biri yargılandı, “Kuran” denilince “Dine karşı gelmek” gibi bir suç oluştu!
Bu kadar kolay, bu kadar basittiyse barış; niye bu güne kadar cimri davranıldı?
“Barış” derken kafesteki kuş olmayalım! Yani...