|
Coşkuluyuz! Çünkü bu önemli günde Türk ulusu ittifak halindeki düşmana karşı büyük bir zafer kazanmıştır.
Gururluyuz! Çünkü Türk Ulusu, en modern silahlara karşı göğsünü siper etmiş, güç üstünlüğü ile övünen düşmanlarına “Çanakkale Geçilmez!” dedirtmiştir. Yaslıyız! Yastayız! Çünkü yaşadığımız bu mukaddes vatanın hürriyet ve bağımsızlığı adına yüz binlerce vatan evladı, Gelibolu yarım adasını kanıyla sulamış canını vermiştir.
Yaşama ve var olma hakkı elinden alınmak istenen Türk Ulusu, tarihte eşine rastlanmayan bir kahramanlık gösterip, Anafartalar komutanı M.Kemal’in önderliğinde Türk’ün kim olduğunu, bütün dünyaya bir kez daha duyurmuş, Çanakkale’de “destanların destanını” yazmıştır.
Bu eşsiz destan, M.Kemal’in tarihe mal olmuş;
“Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” sözüyle karşı taarruza geçilerek yazılmıştır.
Evet, Çanakkale Savaşı tarihin en kanlı savaşıdır. Küçücük bir yarımadada 250 bin vatan evladı ulusunun geleceği uğruna hayatını feda etmiştir. Kesin olarak bilinmemekle birlikte bir o kadar da düşman askeri ölmüştür. Hindli, Yeni Zelandalı, İngiliz, Fransız, İtalyan askerlerinden oluşan, her renkten, her dinden ve her ırktan yüz binlerce düşman kuvveti, bir avuç yarım adada Mehmetçiğin üzerine ateş olup kusmuştur. Göklerin ölüm yağdırdığı, yerlerin ölü püskürttüğü Çanakkale de tarih durmuş ve o tarihi Mehmetçik kanıyla yeni baştan yazmıştır.
Sadece 25 Nisan sabahı Ertuğrul Tabyası’nda, Gözcü baba Tepesi’nde vatanı savunan Yahya Çavuş ve arkadaşlarının üzerine gün boyunca atılan top mermisi sayısı 4650’dir. İşte böylesi bir can pazarında yılmadan, yıkılmadan vuruşan Mehmetçik, yurt sevgisinin, ulus sevgisinin ve kahramanlığın ne demek olduğunu, dosta düşmana bir kez daha göstermiştir!
Minnet ve şükran borcumuz bulunan aziz şehitlerimizden bizlere emanet kalan mukaddes vatanı korumak ve yüceltmek, bu toprağın ekmeğini yiyen, suyunu içen, havasını soluyan herkesin asli görevidir. O nedenledir ki; ecdadımıza olan minnet ve şükran borcumuzu ödeyebilmemiz, bu cennet vatanı koruyup, yücelterek ve ne pahasına olursa olsun, her koşulda ona sahip çıkabilmemizle mümkündür.
Analar Mehmetlerini kınalıyor
Allah’a ısmarlıyordu.
Ve gidenler;
Gidenler, bir daha geri dönmüyordu!
Çanakkale ağlıyordu.
Ve ölüm,
Ölüm, Gelibolu’da kol geziyordu!
Tükenmiyordu.
Ve Boğazdan,
Su değil, kan ve ölüm akıyordu!
Hedefi gösteriyordu.
Ve vatan için;
“Taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!”diyordu.
Gülerek şahadete eriyordu.
Ve Dünya’ya;
“Çanakkale Geçilmez!” dedirtiyordu!
Efsaneleşiyordu.
Ve tarih, Türk’ün bu eşsiz zaferini;
“Çanakkale Destanı” diye yazıyordu!
Rafet SERTOĞLU