Gerçek kadın; kaybetme korkusunun tehlikeli sınırlarından çıkmış, duygusal olarak sürekli verme konumundan, gerçek ve eşit bir alışveriş durumuna gelebilmiştir. Duygularını, çekim yasasını, sevdiği erkekle enerji ve duygu bağını ustaca yönetir. Hayattan, yaşadığı andan kopmadan, zevk alır. Bu zevk, hayatındaki erkeklere bağımlı değildir. Bencil olmaktan korktuğu ya da başkaları tarafından onaylanmak ihtiyacıyla değil, sadece kadınlığının getirdiği doğal bir şefkat, şifalandırıcılık ve kabul içgüdüsü ile sever.
Ama asla kendini ezdirmez. Sınırları bellidir. O sınırlara saygı, sevgi, takdir ve kabul gösterebilenler hayatında olur. Ve o da yaratılmış herkese ve her şeye, istisnası olmadan kabul verir, sever, saygı gösterir ve takdir eder.
Böyle bir kadın etrafındaki erkeklerde mıknatıs etkisi yaratır. Onun hayatından giden hiçbir erkek yoktur. Bir süre sonra hepsi geri gelir, önemli olan, kimlerin geri geldiği değil, kimlerle gerçek ve kalpten bir bağ kurabildiğidir.