Seviyor musun? diye sorma bana.
Git diyen sensin.
Ne ayrılmayı,ne de yaşanacak aşkımızı toprağa gömmeye hazır değilim.
Senin kadar hırçın dalgayım ben de,senin kadar korkağım
Bir dokunuşla yıkacak,yakacak kadar isyandayım;
ama inandıramadım seni sevgime.
Sen yargılarken beni beyninde,bense gözlerinin içine bakıp ağlıyordum.
Bir tek ağzından çıkacak söze bağlıydı.
Oysa sen suskunluğu seçmiştin.
Aşkın içine birkez girdimi ama ,niçin,keşke ve kuşku teslim alıyor her zerremizi;
ama ama yalanı sokmadım ikimizin aşkına.
O aşk ki bazen bir kirpikten süzülen damla bazende okyasının ortasındaki yakamoz.
Nasılda seninle geçen saatler güzeldi.
Bu yalancı dünyamda zaten sen vardın hepde sen olacaksın, herşey ne güzeldi;
ama sen bunada inanmadın.
Ahh bu amalar,keşkeler,sorular yokmu..
Yaşamak varken şu sevdayı,aşkı delicesine bu amalar bu keşkeler bu sorularla neden boğarız aşkımızı,sevdamızı?
Nasıl nasıl inandırabilirim seni?
Ben seviyorum dedikçe,sen inanmadın. aşagıladın, kaçtın benden!
Zaten sevgini söylemeyip,kırıcı sözler ne varsa suratıma haykırdın.
Bilmeden meğer sana zarar vermişim.
Nasıl üzmüşüm seni oysa seni kırmamak için içime atardım isyanlarımı,geceler boyu ağlardım yeterki sen gözyaşımı görüp üzülmeyesin diye.
Demek ki gitmemin zamanı gelmişte geçiyor.
Gençliğine sığınır unutursun bu buğulu gözleri,bu sevdamı.
Huzurlu değilim diyordun ya,huzurlu ol artık.
Gülüşlerimi,buselerimi, sana olan aşkımı’da alıp gidiyorum.
Gidişim yürekten değil.
Zorunluluktan yeter ki huzurlu mutlu ol diye.
Sanma ki benden sakladığın duygularının farkında değilim.
Beni her gittiğin yere götüreceksin çünkü ben senin gözlerinde,yüreğinde olacağım.
Ne yazık ki toz duman edemedim sana olan duygularımı.
Busemin kokusu kalacak göğsünün üstünde bizi bir imkansızlığa mahkum ettiğini anlayacaksın, ama çok geç olacak çünkü ben ölmüş olacagım