“…Kafirler... Onlar zulmedenlerdir.” (Bakara Suresi, 254)
Birkaç ay önce yüreklerimiz yine Gazze için çarptı. Şehit edilen Gazze’li Müslümanların haberleri düştü internete. Gün boyunca Twitter’da Gazze için tweetler atıldı. Yanmış bir çocuk fotoğrafı retweetlendi sürekli olarak, Facebook sayfalarında paylaşıldı ve vicdanları sızlattı.
Duyarlı olmak, bir şeyler yapmaya çalışmak elbette vicdanî sorumluluğumuz. Ancak çözüm tweet ya da slogan atmak değil. Çözüm ittihad-ı İslamdır. Birlik olmak, kenetlenmiş bina gibi saflar halinde zulme karşı mücadele etmektir.
Vicdan sahibi herkes bu zulme "hayır" diyor. Ancak en fazla biz Müslümanların canımızın acıması lâzım. Birbirimize kin ve nefretle baktığımız, sevgiyi, şefkati esas almadığımız, hâlâ bir ve birlik olmadığımız için! "Namaz kılın" emrine uyup "kenetlenmiş bina gibi saf bağlamak" emrini göz ardı ettiğimiz için!
Müslüman akan kanları, aç ve susuz insanları, harap olmuş evleri ve içlerindeki yoksul insanları görebilmeli. Masum çocukların ve kadınların çığlıklarını işitebilmeli.
Şahit olduğumuz olaylar Deccalî tuzakların büyüklüğünün ve fitnesinin boyutlarını gösteriyor. Akan her damla kandan biz de sorumluyuz; hakkı, hakikati, iyiliği, barışı hâkim kılmak için birleşmek ve "kurşunla kaynatılmış" gibi birlikte mücadele etmeyi sorumluluk olarak kabul etmediğimiz için!
“Allah’ım zalimlere göz açtırma. Senin lanetin zalimlerin üzerine olsun!” duamızdır ancak fiilî dua da gereklidir.
“Allah, zâlime muhakkak ki mühlet verir de onu yakalayacağı zaman, göz açtırmadan aniden yakalar.” sözlerinden sonra, Peygamberimiz şu ayeti okur: “Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O’nun yakalaması pek acı, pek şiddetlidir.” (Hûd Suresi, 102) (Buhâri, Tefsir 161, Hds no: 206; Müslim, Birr 61, 62 –2583)
Bir başka hadisinde de, “Kim bir kişinin zâlim olduğunu bilerek ona yardım etmek üzere zâlim ile birlikte yürürse, İslâm’dan dışarı çıkmış olur.” buyurur. (İbn Kesir, Hadislerle K. K. Tefsiri)
Zulme rıza göstermek, engel olmak için çaba göstermemek de o zulme ortak olmaktır. Kur’an ahlâkını yaşamaya çalışan, insanlık onuru taşıyan her insan zulümle mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele tek tek değil birlikte, saflar halinde olmalıdır. Sarp yokuşlar birlik olunduğunda aşılır. Tarihte de baskılara, eziyetlere, tüm olumsuz koşullara ve engellemelere birlik olarak sabır ve kararlılık gösterip direnen müminler, şerefli bir hayat yaşamış, bugün müminlerin saygıyla andıkları birer örnek olmuşlardır.
Kuşkusuz Rabbimiz, zalimlerin zulmünden habersiz değildir. Dünya hayatındaki imtihan gereği onlara mühlet verir.
Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. (İbrahim Suresi, 42)
Müminler bütün bunların bilincinde olarak Rabb’lerinin yardımını ve desteğini umut ederek çaba gösterirler. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, elbette ki zulmedenler üzerinde de adaletini tecelli ettirir.
Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. (Bakara Suresi, 59)
Zalimlerin yaptıkları tüm adaletsizlikler, uyguladıkları şiddet ve işledikleri zulümler Allah huzurunda sorgulanma günü kendilerine geri dönecektir. Ancak o gün, “…zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 57)
"Rabbimiz, şüphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu ’hor ve aşağılık’ kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192) Selam ve dua ile Hacegan.....
--------------------------------------------------------------------------- ----------------------------------------
Her Firavunu Boğacak Bir Deniz Vardır.. Sen, ALLAH"a İnan Yeter.! Hacegan.................