REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1781 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: HayatSU__ on 11/19/2012 16:04:38


Ay İle Güneşim Geldi

Ayla güneşim geldi, bak göz ışığım geldi

İnci kaynağım geldi altın pınarım geldi

Sarhoşum nice ondan coştu bakışım nurdan

Özge şey mi istersin? Özge yoldaşım geldi!

O gümüş tenli güzelim girdi Yusuf’um kapıdan

O yol kesenim geldi, tövbe bozanım geldi

Eski yoldaşım dinle! Dünden iyidir şimdi

Müjde sarhoşuydum dün, ondan ulağım geldi

Dün fenerle ben kentte pek arandığım o kişi

Gör bugün yol üstünde güller bostanım geldi

Sardı elleri belime hem kucakladı o beni

Bir taç ve kemer sundu, işte sultanım geldi

Bak bahar ve bahçesine! Bak şarap kadehlerine!

Bak coşan azıklarına! Gül şeker dalım geldi

O hayat suyumdur hey! Ben ölümden korkmam ki

Ürkmem serzenişlerden, çünkü kalkanım geldi

Ondan yüzük aldım hey, ben Süleyman’ım artık

Ah nasılda şahane, baştaki tacım geldi

Dert haddini aştıkça aşkta yolculuk ettim

Yolculuktan ah Mevlam mutluluk payım geldi

İçki vaktidir şimdi şimşek çakıyor başta

Uçmak vaktidir şimdi kol ve kanadım geldi

İşte parlamak vakti bir seher gibi parlak

İşte gürlemek vakti çünkü aslanım geldi

Aldılar beni yerden, sözlerim yarım kaldı

Vardım göğe dünyadan arlanış savım geldi

Mevlana Celaleddin Rumi.....






Tasavvufta şöyle güzel bir adet varmış:


Dervişin biri, yine bir dervişler topluluğu içerisine gelip, selam vererek oturduktan sonra, topluluk gelen dervişe

“Merhaba!!” yerine
“Aşk olsun!!” dermiş…

Derviş de “Aşkınız cemal olsun efendim!!” diye mukabele edermiş…


Bu sefer topluluk “Cemaliniz nur olsun!!” dediğinde,


derviş “Nurunuz ayn olsun!!”!” dermiş ve böylece selamlaşma bitermiş….


Tasavvufta aşk o derece içselleştirilmiş, o derece özümsenmiş ki…. Selamlaşma bile aşk üzerine kurulmuş…

Tasavvufta bütün diyalogların böyle kalbi incelikler içerisinde cereyan etmesi ne kadar hoş değil mi?…


11/23/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***