Demek ki sarılacağı, dayanacağı tebliğ edeceği kitap yalnız ve yalnız Kur’an. Şimdide elçisini bakın Rabbim, görevi konusunda nasıl açıkça tehdit ediyor ve ne söylüyor?
( Bazı lafları Allah sözdür diye ortaya sürseydi, onun canını alırdık.)
Sanırım her şey çok açık. Bu kadar açık bir tembih alan elçi, Rabbin emretmediği, vermediği bir konuda hükümler verir mi? Zaten verilen hükümlerde Kur’an da apaçık var.
Kur’an a baktığımızda bazı ayetlerde, Allahın elçisini bazı konularda uyardığının örneklerini görürüz. Peki, niçin bu örnekleri verir ve bu olayları anlatır Rabbim bizlere Kur’an da? İsteseydi Kur’an a geçirmeden, bizlere bildirmeden bizzat kendisine yapabilirdi bu ikazları. Elbette hiçbirisi boşuna değildir, bizlere çok önemli mesajları vardır bu ayetlerin. Tüm bu ayetlerle Rabbim şunu anlatıyor bizlere.
Ben elçimi yalnız bırakmadım, benim kontrolümdedir. O benim yönetimimde asla yanlış yapmaz, onun için onun sözlerine kesinlikle uyunuz, onun söyledikleri benim sizlere gönderdiğim Kur’an dır diyor. Çünkü o sizleri yalnız ve yalnız benim gönderdiğim Kur’an ile uyaracaktır, diye bizlere kesin garanti veriyor.
Hatırlayınız Allah bir ayetinde, sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim demiyor muydu? Bu sözü veren Rabbim, Kur’an da olmayan bir hükümden, sorumlu tutar mı bizleri? Bakın bahsettiğimiz ayetlerden, birkaç örnek verelim.
İsra 73: Onlar neredeyse, sana vah yettiğimizden başkasını bize karşı düzüp uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi; o zaman seni dost edineceklerdi.
74. Eğer biz seni sağlamlaştırmasaydık, andolsun, onlara az bir şey (de olsa) eğilim gösterecektin.
Buradan da anlıyoruz ki Rabbim işi garantiye almış, elçisinin yalnız Kur’an ile hükmetmesi için kontrol altında tutuyor. Rabbin kontrolündeki elçisi içinde, kullarına bakın ne diyor?
Ahzap 21: Yemin olsun, Allah resulünde sizin için, Allah'ı ve âhiret gününü arzu edenlerle Allah'ı çok ananlara güzel bir örnek vardır.
Peki, Yaratan örnek olarak sunduğu elçisinin, nesini örnek almamızı istiyor olabilir? Elbette yaşamı, davranışları, Kur’anı hayatına geçirmesindeki örneklik, adalet anlayışı hepsi peygamberimizde toplanmış ki, sizler için en güzel örnek benim resulümdür diyor.
Buraya kadar Rabbin açıkça verdiği görev, yetki ve elçisine yaptığı göreviyle ilgili tembihleri, ikazları gördük. Dikkat ederseniz bu görevleri arasında Rabbin hüküm verdiği gibi, anayasa konumunda hüküm getirme yetkisi yok. Rabbin verdiği anayasa hükümlerinden yola çıkarak, hüküm verme, yani karar verme yetkisi var. Zaten bakın hüküm verme konusunda çok net hükmünü veriyor ve neler söylüyor bizlere?
Kehf 26:…. O hiçbir kimseyi hükmünde ortak kabul etmez.
Enam 57: De ki: Şüphesiz ben Rabbimden gelen apaçık bir delile dayanıyorum. Siz ise onu yalanladınız. Çabucak gelmesini istediğiniz (azap) benim yanımda değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O hakkı anlatır ve O, doğru hüküm verenlerin en hayırlısıdır.
Tur 48: Artık, Rabbinin hükmüne sabret; çünkü gerçekten sen, gözlerimizin önündesin. Ve her kalkışında Rabbini hamd ile tesbih et.
Yunus 109: Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en iyisidir
Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, hüküm verme konusu yalnız Rabbim e aitmiş. Hiç kimseyi hükmüne ortak etmeyeceğini, hükmü verecek yalnız kendisinin olduğu ve herhangi bir konuda Allah hüküm verinceye kadar sabırla bekle, yalnız sana vah yettiğimize uy diyor Allah.
Şimdi de şöyle düşünelim. Peki, peygamberimizin görevi yalnız tebliğ etmek miydi? Elbette hayır, eğer öyle olsaydı onca savaşlar yapılmazdı. Demek ki bu iş bu kadar kolay değil. Toplumu Allah dan gelen yeni bir kitaba alıştırmak, onlara yeni gelen ayetlerin nedenlerini, sebeplerini anlatmak ve en zoru onları ikna etmek, sanırım o kadar kolay olmasa gerek. Çünkü Kur’an da öyle ayetler var ki, daha önce indirilen kitaplarda hükmü kaldırılıp, yerine yenileri gelmiş, bu durumda ehli kitabı ikna etmek çok zor olsa gerek.
Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değildir. İşte peygamberimiz o devrin uslanmaz, isyankâr, fuhşun, sapıklığın kol gezdiği bir ortamda, Rabbin kitabını dinini tebliğ etmek, anlatmak yaymak büyük bir beceri ister.
Allah Kur’an da, toplumları yöneten ister elçisi olsun, ister toplumu yöneten liderler olsun, bakın topluma nasıl hükmedilmesini istiyor.
Maide 44. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.
Buradan da çok net anlaşılıyor ki, peygamberimiz yada onun ölümünden sonra ki toplumların yöneticileri, Rabbimin Anayasası olan KUR’AN dan hüküm veriyordu ve Allah ta Kur’an ın dışına çıkılmaması gerektiği konusunda, çok açık bizleri uyarıyor.
Buradan da anlaşılıyor ki peygamberimiz hükümler veriyor, ama Rabbimin anayasa konumundaki KUR’AN dan yola çıkarak veriyor.
Yukarıda sizlere birçok örnekler verdim. Hüküm koyucu, yalnız Rabbimin olduğu çok açık anlaşılıyor. Biran tüm ayetleri unutalım ve aşağıdaki ayeti yalnız hatırlayalım.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
Değerli kardeşlerim, Rabbim Zühruf suresi 44. ayetinde, sizleri hesap günü Kur’an dan sorumlu tutacağım, HATTA BİR AYETİNDEDE HESAP GÜNÜ, KİTAP ORTAYA KONDUĞU ZAMAN dediği halde, bizlere Kur’an da apaçık verilmeyen hükümlerden de sorumlu tutar mı? Böyle bir düşünceyi, adaletsizliği Rabbim e isnat etmekle, nasıl bir adaleti Rahmana uygun gördüğümüzün farkın damıyız? Hiç sanmıyorum, farkında olsaydık Allah a yaptığımız saygısızlıktan dolayı, oturup günlerce Rabbim e bağışlaması için yalvarırdık.
YORUM VE KARAR SİZLERİN.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK