Haşa !
Adına şiir yazmak ta ne demek.
Seni yaratan ahengine uygun yaratmış
Dört dörtlük.
Tek mısra…
Harflere tecavüz edip , ölmüş noktalama işaretlerinden
ceninler peydahlamak ne haddime.
Sus şimdi.
Sadece dinle…
Seni sevmeme izin verirsen olacaklardan haberin olsun istedim sevgilim.
Öyle severim ki seni ,
gözün açıkken etrafında gördüğün insanların siluetine karışır benden birşeyler.
Saçlarım , gülüşüm , konuşmam…
Çevrendeki insanlara ben gözüyle bakarsın artık .
En çokta sesimi benzetirsin.
Sanki yanı başındaymışım gibi…
Uyurken adımı sayıklarsın bilinçsizce.
Duyanlar kim olduğumu sorduğunda kızarır yüzün açıklama yapamazsın.
Açıklama yapmak istesen üç harfi yan yana getirip adıma ‘AŞK’ diyemezsin.
Aşık olmaktan korkarsın…
Öyle severim ki seni adımı ağzına almaya korkarsın.
Hani aklından geçirsen ,
geçerken uğradım deyip beliririm karşında,
öyle bir sarılırım ki ,
yıllar önce kaybettiğim çocukluğuma kavuşmuş gibi.
Gözlerinin gölgesinde geçiririm ömrümün en güzel yıllarını.
Saçlarından salıncaklar kurar hayallerimi sallarım.
Düşmesinler diye üzerlerine titrerim.
Anlayacağın,
Öyle severim ki seni,
yüzme bilmeden okyanuslara açılır gibi.
Emeklemeden koşmak gibi.
Öyle ölesiye.
Ölüpte dirilmeyi beklercesine.
Ulan geçerken halimi , hatırımı sormayan senelere inat.
Gözümden düşen yaşa bakmaksızın bir severim seni.
Tanıyamazsın kendini…
Seni öyle severim ki kendimden haberim olmaz.
İçimde yaşarım sessizce.
Kıyameti unuturum semaya açılan avuçlarında.
Geçmişimi bile yönlendiririm sen yanımdayken.
Annem gibi , annen gibi.
Babanın uykularını kaçıran duygularıyla severim seni.
Korkmam ne sevmekten ne de kaybetmekten.
Rabbimin hediyesi olman şükürlerimi çoğaltır.
Şükrederim.
Hem varlığına ,hem yokluğuna.
Benimle yada bensiz geçirdiğin her anına.
Kıskançlığıma laf ettirmem.
Paylaşamam seni.
Paylaşamam sesini, nefesini , kokunu kısaca her şeyini.
Özlemin tarifini yapamaz anektodlar.
Yitik kalır ,
yitirir anlamlarını senin olmadığın zamanlardaki gülüşler.
Sana benim gözümle bakan gözlere beddualar ederim.
Öyle severim ki seni , beni tanıdığın güne muzur sitemler edersin.
Nereden de sevdim seni diyerek içlenirsin.
Ama bilirim bu içlenmenin altında yatan
” Yıllardır neredeydin sen ” pişmanlığının verdiği acıyı.
İşte öyle severim seni.
Yıllandıkça tadlanan şarap misali.
Haddimi aşar sevmelerim özlersem seni.
Şimdi izin ver de seveyim seni.
İzin ver de seveyim gözlerindeki bebeklerimizi…
Doğan YÜCETAŞ
sunum:kademe