REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1604 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: Hacegan__ on 11/24/2011 11:01:18


Hayatta neleri yaşayacağımızı bilmediğimiz ama en azından neleri geride bıraktığımızı bildiğimiz birçok şeyler var. Önümüzde yaşanılacak bir yaşam ve tadına varılacak bir ömür var, güzellikler var, aydınlıkları var...

Hayattan dersler çıkararak, ibret alarak bizlere daha güzel şeyler getirmesini düşünerek, umut penceremizi daima açık bırakalım... 

Kıssalar, hikâyeler, masallar, şiirler, romanlar hayatımıza yön verebilen önemli faktörlerdendir. Bunlar gönlümüzü hoş tutabildiği gibi, kalbimizde sevgilerimizin çoğalma kaynakları da olabilirler. Hayata bakışımıza, değerlendirme ve düşüncelerimize yön verebilirler. İşte bunlardan birinin günümüz şartlarında bizlere çok şey kazandıracağını düşünüyorum.

Derviş Kaşıkları 
Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Diye sordular bir bilgeye. 
Bilge, büyük bir sofra hazırladı ve sevgiyi dillerinden eksik etmemelerine karşın, onu günlük yaşamlarında hiç kimseye göstermeyen kişileri yemeğe çağırdı. Sofrada herkes yerini aldıktan sonra, önlerine birer tas sıcak çorba, sonra da derviş kaşıkları denen, sapları bir metre uzunluğunda özel kaşıklar getirildi. Ev sahibi konuklarına bu kaşıkları nasıl tutmaları gerektiğini söyledi. Herkes kaşığının ucundan tutmak zorunda kaldı.

Konuklar, uçlarından tuttukları bir metre uzunluktaki kaşıkları güçlükle taslarına daldırıyorlar, fakat kaşıklarına çorba doldurup, ağızlarına götüremiyorlardı. Ağızlarına bir kaşık çorba koyabilmeyi beceremeyen konuklar, yemekten sonra kalktıklarında, karınlarını doyuramamışlar, kaşıklarından dökülen çorbalarla da sofranın üstünü kirletmişlerdi.

Bilge, bir gün sonra ikinci bir yemek daveti verir. Bu kez, sevgiyi gerçekten bilen ve her gün sevgiyle yaşayan kişileri çağırır. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgiyle gülümseyen pırıl, pırıl kişiler gelerek bu kez onlar yerlerini alırlar sofrada. Önlerine birer tas sıcak çorba ve sapları bir metre uzunluktaki derviş kaşıkları getirilir. Onlara da kaşıkları ancak saplarının uçlarından tutabilecekleri kuralı söylenir.

Ev sahibi bilgenin “Buyurun, afiyet olsun” sözünden sonra sofradaki herkes, önündeki kaşığı sapının ucundan tutar ve herkes kaşığını karşısındaki kişinin tasına daldırıp, kaşığına aldığı çorbayı, karşısındaki kişinin ağzına uzatır. Bu yöntemle herkes karnını doyurur. 

Konuklar sofradan kalktıklarında ise, sofranın üstünde, dökülmüş tek damla çorba yoktu. Sevginin yalnızca sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır sorusunu soranlara bu uygulamayla cevap verdikten sonra bilge, bir de öğütte bulunur: 
İşte, der. Kim ki yaşam sofrasında yalnızca kendini görür ve yalnızca kendini doyurmayı düşünürse, o kişi aç kalacağını da bilmelidir. Kim ki başkalarını da düşünürse o da kesinlikle doyurulacaktır. Çünkü yaşam denen bu pazarda, alan değil, veren kazançlıdır her zaman...

Yaşamın her alanında hoşgörüye yer vererek, her işte temkinli, ölçülü, fedakârca ve samimi olarak hareket edelim ki, hayatımızın bir anlamı olsun. Ömür dediğin bir nefestir gider. Bu gün, yarında biter. Şimdiki anı güzelce, manalı yaşamaya bakalım. Hayatta önemli olan gönülleri sevindirmek, sevinçleri yaşatmaktır. Gönlünüz mutlulukla ve neşeyle coşsun… 

Hayatımıza güzellik ve mutluluk katacak bir şeyi geciktirmeyelim. Her gün, her saat, her dakika özeldir, iyi değerlendirelim. Yüzümüzde tebessüm, kalbimizde sevgi, dilinizde
güzel sözler eksik olmasın. Hayata dair güzel olan her şeyi yaşamanız dileğiyle…

12/28/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***