Gündemimizi meşgul eden 2 kavram üzerinde durmak istiyorum. Uzlaşma ve zıtlaşma...
Uzlaşma; mutabakat, konsensüs, anlaşma, uyuşma...İki ya da daha fazla tarafın beklentilerinin ortak
bir noktada, asgari müştereklerde buluşması anlamına gelmektedir.
Zıtlaşma ise iki ya da daha fazla tarafın beklentilerininin uyuşmaması, asgari müştereklerden
uzaklaşması dolayısıyla anlaşamama anlamında kullanılmaktadır.
Uzlaşma, sevginin bir yansıması, zıtlaşma ise nefretin....
Uzlaşma, elini uzatmak, zıtlaşma ise yumruğunu sıkma, meydan okuma...
Uzlaşma beraberinde huzuru getirirken, zıtlaşma huzursuzluk ve kaosu getirir...
Uzlaşma yakınlaşmaya, zıtlaşma kutuplaşmaya neden olur...
Uzlaşmanın pozitif enerjisi bütün topluma, hatta evrenimize olumlu bir şekilde yansırken, zıtlaşma
sonucunda nefret tohumlarının ekilmesiyle, düşmanlıklar artar...
Uzlaşma ışığı tüm kalbimizi ve zihnimizi aydınlatırken, zıtlaşma karanlıklara gebedir.
O halde neden uzlaşma yerine zıtlaşmayı tercih ederiz...Zıtlaşmadan elde edeceğimiz fayda,
uzlaşmadan elde edeceğimiz faydadan daha mı çok?..Hiç sanmıyorum...Asıl şunun hesabını yapmalı
bence...Uzlaşmanın ortaya çıkaracağı fayda ile zıtlaşmanın getireceği zararı karşılaştırmalı..
Tarih boyunca ülkelerdeki zıtlaşmalar, meydan okumalar, insanlığa savaş, kan, zarardan başka ne
kazandırdı ki halen bundan çıkar sağlamaya çalışalım..
Zıtlaşma ancak ülke çıkarı sözkonusu olduğunda, olağanüstü durumlarda bir strateji aracı olarak
uygulanabilir ama bunun dışında bireyler arasında, ülke içindeki zıtlaşma, yarardan çok zarar
getirecektir kuşkusuz...
Mutlaka bir tarafın kazanmasını beklemek, diğer tarafın kaybetmesi sonucunda toplam kazancın sıfır
olduğunu da göstermez mi. Neden sadece ben, biz kazanacağız, kazanmalıyız diye bakarız da birlikte
kazanalım diye bakmayız olaylara...Evet belki de ben kazanırım peki ya sonra...Bu kazanç mutlak bir
kazanç mıdır ve de devamı gelir mi? Karşı tarafın kaybetmesi benim kısa vadeli çıkarlarıma uygun
olsa da uzun vadeli nekadar yararı olur? Salt kendi çıkarlarımızı ön planda tutmak, bencilliğin
savunulması, bizleri ne kadar insan yapar ya da uzaklaştırır hiç düşündünüz mü? Maddiyat/kariyer
beklentileri herşeyden daha mı önemlidir, yoksa herşeyin maddiyat/menfaat demek olmadığı
gerçeğini bilmiyor muyuz? Bütün bunların düşünülüp, muhasebesinin yapılması gerektiği
kanaatindeyim...
Zıtlaşarak, karşı tarafın ya da tarafların kaybetmesiyle elde edilen kazançların insanı gerçek anlamda
mutlu etmeyeceği görüşündeyim...Tabiki olaya sadece maddi,ticari kazanç olarak bakılmaması
gerekir. Toplumsal konsensüs sağlanamamış bir tarafın elde ettiği siyasi kazançların da toplumsal
huzura hizmet etmeyeceğini düşünüyorum... Bir ailede kardeşlerden birisinin kazanması, diğerinin
ise kaybetmesi ailenin kazancı mıdır? Belki bunun yansımalarını kısa sürede görmemiz mümkün
olmaz ancak orta ve uzun vadede aile olarak bunun maliyetini fazlasıyla ödememiz durumunda
uzlaşmanın önemini daha iyi anlayacağımızdan hiç kuşkum yok...Eninde sonunda bizleri
kutuplaşmaya kadar götürecek bu anlayıştan, bildiğini okumaktan, meydan okumaktan,
tahakkümden, toplum olarak yarardan çok zarar göreceğimiz, bu anlamda siyasi zıtlaşmaların,
uzlaşmamanın maliyetini toplum olarak fazlasıyla ödeyeceğimiz bir süreci yaşıyoruz...
Geçmişte bunun acı tecrübelerini fazlasıyla yaşamış milletin bir ferdi olarak; bireysel zıtlaşmaların
etkisinden çok daha ağır hissedeceğimiz siyasi zıtlaşmaların ülkemizi kaosa sürüklememesini ve de
farklı görüşlerin, çatışmaların demokratik çerçevede uzlaşmayla sonuçlanmasını diliyorum.....