REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Sayfa:  1 | 2 | Ileri >  Son >>
Toplam bakislar: 5654 - Toplam yanitlar: 12

GONDEREN: IsTiKLaL on 10/03/2011 11:50:10






--------------------------------------------------------------





GONDEREN: IsTiKLaL on 10/03/2011 12:11:29


Kahve Kokusu


Konuşkan değilim. İyi bir dinleyiciyim.
Şimdiye kadar dinlediklerimi not etsem
değme yazarları kıskandıracak malzemem olurdu.
Ekonomiden anlamam.
Buna rağmen benim yüzümden ülke ekonomilerinin batıp çıktığı söylenir.
Neymiş? Benim başımın altından çıkan kahve sohbetleri,
hükümetleri, kralları, padişahları zor durumda bırakıyormuş.
Bu yüzden yasaklandığım bile olmuş. Kimi de hafife almış beni:

"Gönül ne kahve ister ne kahvehane/
Gönül muhabbet ister kahve bahane."

demiş. Uyak çok güzel.



Yalnız bir de kahve tutkunlarına sormak lazım,
gönlün neler istediğini. Tek satır yazmayı bilmem;
ancak o kadar çok yazar arkadaşım oldu ki
sayısını şimdi hatırlamıyorum.
Onların yazarken neler çektiklerini,
benden nasıl medet umduklarını yazsam

yeteri kadar eserim olurdu.
Günde kırk fincan kahve içen Balzac´ı bir düşünün!
Kaç eserinde benden yararlandı dersiniz?
Ya adıma yakılan türküler!



Şimdi bu köhne geminin deposunda,
denizaşırı ülkelere ilerlerken bir çuvalın içinde olmak
yukarıdaki paragrafla nasıl da çelişiyor!
Işıltılı masalar, güzel sohbetler yok burada.
Kesif bir rutubet kokusu var. Neredeyse tüm benliğimi, silecek.
Yok yok, öyle olsa eminim beni güverteye çıkarırlardı.
O da yetmezse kaptan köşküne...
Demek ki deniz kokusu, çuval, rutubet bana o kadar da zarar vermiyor.
Fareler mi? Ne yapsın beni fareler?
Başımda oturup da kedilerden mi konuşacaklar?
Yoksa tayfaların denize tekmelediği arkadaşlarının yasını mı tutacaklar?

Yandaki çuvallar mı? Onlar arkadaşlarım benim.
Çoğu kendinden geçmiş.
Ya ayrıldığımız ülkemizi düşünüyorlar ya da gidecekleri yeni ülkeleri.
Bir de o ülkelerde kendilerini tüketecek dudakları…



Ben de bakınmaktan sıkılıp
-- "Hey gidi günler, hey!" diyerek
yaşam yolculuğumun başına dönüyorum.
Önce bir işçi elleri beni toprağa gömüyor.
Biraz serpilince onlarca fidan arasından seçilerek
ayrı bir yere dikiliyorum.
Orada da sekiz ay bekliyorum. Boyum altmış santim
kadarken sökülüp
-- "Seni pamuklara sarmalar sararım."
misali palmiye yapraklarıyla sarılıp
And Dağlarının eteklerine götürülüp orada aile
çiftliklerinden birine dikiliyorum.
Şimdi çok uzak bir hayal olan o dağ yolculuğuna
hiç girmeyeceğim.
Anlatmaya başlarsam gemimiz limana varana kadar bitmez.



Bir sabah tomurcuklandı dallarımız. Üç dört yaşındaydık.
Çiçeklerimiz her çiçek kadar narindi. Güzel kokuyordu.
Hani "Adam olacak kerata!" diyorsunuz ya işte
benim çiçeğimi koklayan,
hatırı sayılır bir ürüne dönüşeceğimi sezerdi.


Altı ay sonra çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek
bizi elleriyle tek tek topladı.
Daha sonra kabuklarımızdan ayrıldık.
O kabuklar kahve bahçelerine gübre olarak geri döndü.
Bizi büyük bir beton tankın içerisinde, billur bir suda
bir gün kadar beklettiler.
Bu suyun bir kısmını içimize çektik.
Ağırlığımız artsın diye değil, biraz çürüyüp de
aromamızı çoğaltmak için.



Bunun ardından teraslara serdiler bizi.
Tropikal bölge güneşi altında sere serpe yayıldık.
Her yağmurda bir yangın telaşı... İnsanlar böyle
zamanlarda üzerimizi iyice örterlerdi.
Kesinlikle ikinci kez ıslanmamalıydık. Son bir kez
ıslanma hakkımız vardı.
O da bizi yudumlayacak insanların fincanlarında.
Eğer kurutma sırasında ıslanırsak geri dönüşü olmayan
bir çürüme başlardı.
Gübre olarak bahçelerimize geri dönmekten
başka çaremiz kalmazdı.
Teraslarda iyice kurutulduktan sonra yeniden işlenirdik.
Bir kilo gelebilmemiz için dört beş binimizin bir

araya gelmesi gerekirdi.
Ancak o zaman beş para edebilirdik.



İşte ben bu çuvala girene,
üzerimdeki eşiz aromayı kazanana kadar kaç
türlü işlemden geçtim.
Dalımda kaç tropikal bölge kuşu öttü,
kaç yağmur suladı beni, kaç işçi topladı,
kaç kadın eli değdi bana?
Kaç hamal taşıdı?
Ne emekler var üzerimde!
Neyse ki kokum ağır.
Yoksa kim tüketirdi püfür püfür ter kokarken beni?

Çok az bir yolum kaldı. Yakın zamanda yeni
bir limana varacağız.
Yine hamallar, kamyonlar, yeni yeni işletmeler…
Farklı işlemlerden geçeceğim "modern" tesislerde.
Beni önce hafif yapacaklar. Sonra daha hafif.
Fındıkla, çikolatayla, çilekle daha bilmem neyle karıştıracaklar.
Ne kadar çok çeşidim varsa o kadar övünecekler.



Sonra da ışıl ışıl bir kafede, bir ergenin ilan-ı aşkının
cesaret kaynağı olacağım.
Bir yazarın uykulu gözlerini aralayacağım.
Akşamdan kalma bir sarhoşu ayıltacağım.
Belki de bir çocuk beni ısrarla içmek isteyecek,
başaramayınca da ilk yudumda "acı" diye bağırıp tükürecek yere.
Belki de kadınların bir araya geldiği günlerde,
not alamadığım sohbetler eşliğinde tüketileceğim.
Falımdan medet umulacak.
Bir garson, köpüğüm az diye azar işitecek;
yeniden ateşe sürecek beni hışımla...



Her şeyin birbirine karıştığı dünyada benim de
binlerce çeşidim üretilecek.
Gazetelerde son bir manşet:

"Kahvenin Elli İki Bin Çeşidi Üretildi."

Yıl yıl azalacak hatırım.
Ben önce her şey olduğumu sanacağım.
İş işten geçtikten sonra da kırk yıl hatırı kalan eski
kahve halimi özleyeceğim.
İçimdeki kahve kokusunu tamamen yitirdiğimde,
her şey oldum derken hiçbir şey olmadığımı anlayacağım.










--------------------------------------------------------------

Back To Top




GONDEREN: Cazibe_ on 10/03/2011 13:02:52


Emeğine sağlık cnm

 

Boşver başka kahveleri İstiklalim

en iyisi Mehmet Efendi

ben kahvemi içiyim bide fal kapatıyım :))

     

 

Back To Top




GONDEREN: IsTiKLaL on 10/03/2011 13:31:10


Kahvemi içmeye beklerim ama hatırım kırk yıl olmasın! çoooooookkkkk yıl olsunn:))) Siz yeterki kahve isteyin mehmet efendi hazır bekliyor..Tşkler sizlerin de yüreğine sağlık gönüller bir olsun. Cazibem        Efe kardeşim...





--------------------------------------------------------------

Back To Top




GONDEREN: Serra_Nur on 10/03/2011 22:14:37


 

İstiklalim emeğine yüreğine sağlık inşl. birgün hatırı sonsuz olacak kahveyi içeriz.

 

BİR FİNCAN KAHVE

Bir gün bir profesör, felsefe  dersindedir. Masasının üzerinde birkaç kutu vardır. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir   kavanoz alır ve  içerisini tenis topları ile doldurur.Ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,


Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler.

Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir  tanesinden aldığı

çakıl taşlarını,çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve  öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar;  Onlar da ' evet' oldu derler.Tekrar profesör masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve  içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.


Tabii ki kumlar da çakıl taslarının aralarındaki boşlukları
 
doldurur. Vetekrar öğrencilere kavanozun dolup  dolmadığını
 
sorar. Öğrenciler de koro halinde ' evet' derler.

Bu sefer,  profesör masanın  altında  hazır bekleyen 2 fincan
 
kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, kahve de kumların arasında

kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekler ' evet' diyerek;
 ' Ben bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' der.
Şöyle  ki;Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli  olan şeylerdir.
 Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl tasları ise daha az önemli olan diğer  şeylerdir;işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek  şeylerdir.
' Şayet kavanoza önce kum doldurursanız...' Diye, anlatmaya devam  eder, ' çakıl taslarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer  kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arzeden şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi zaten  hep kumdur.
Bu ara bir öğrenci parmağını kaldırır ve sorar; ' Pekiyi, o iki fincan  kahve nedir?'


Profesör gülerek: ' bu soruyu sorduğuna sevindim.'

Hayatınız ne kadar dolu  olursa olsun, her zaman dostlarınız
 
ve sevdiklerinize bir fincan kahve  içecek kadar vakit ayırın!'


function formgonderdi() { hede.butom.value='Gönderiliyor'; hede.butom.disabled=true; }





--------------------------------------------------------------


Back To Top




GONDEREN: sana_degerr on 10/03/2011 23:17:47


kahveler şahanede ablammm40 yıl bahene biz kahveyi içtikte 40 yıl değil 40 gün hatrı olmadı  ama konu sen olunca ee tadına bakayım ellerine sağlıkkk

Back To Top




GONDEREN: IsTiKLaL on 10/03/2011 23:42:14



Serra_Nur yazdı:

 

İstiklalim emeğine yüreğine sağlık inşl. birgün hatırı sonsuz olacak kahveyi içeriz.

 

BİR FİNCAN KAHVE

Bir gün bir profesör, felsefe  dersindedir. Masasının üzerinde birkaç kutu vardır. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir   kavanoz alır ve  içerisini tenis topları ile doldurur.Ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,


Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler.

Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir  tanesinden aldığı

çakıl taşlarını,çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve  öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar;  Onlar da ' evet' oldu derler.Tekrar profesör masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve  içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.


Tabii ki kumlar da çakıl taslarının aralarındaki boşlukları
 
doldurur. Vetekrar öğrencilere kavanozun dolup  dolmadığını
 
sorar. Öğrenciler de koro halinde ' evet' derler.

Bu sefer,  profesör masanın  altında  hazır bekleyen 2 fincan
 
kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, kahve de kumların arasında

kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekler ' evet' diyerek;
 ' Ben bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım' der.
Şöyle  ki;Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli  olan şeylerdir.
 Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl tasları ise daha az önemli olan diğer  şeylerdir;işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek  şeylerdir.
' Şayet kavanoza önce kum doldurursanız...' Diye, anlatmaya devam  eder, ' çakıl taslarına ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer  kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.
Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arzeden şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın.
Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin.
Gerisi zaten  hep kumdur.
Bu ara bir öğrenci parmağını kaldırır ve sorar; ' Pekiyi, o iki fincan  kahve nedir?'


Profesör gülerek: ' bu soruyu sorguğuna sevindim.'

Hayatınız ne kadar dolu  olursa olsun, her zaman dostlarınız
 
ve sevdiklerinize bir fincan kahve  içecek kadar vakit ayırın!'


function formgonderdi() { hede.butom.value='Gönderiliyor'; hede.butom.disabled=true; }

Bir acı kahve yarım bir hikaye ikramım olur geldiğinde.Konuşuruz biraz senden biraz benden kahve bahane ya sohbet şahane.Ruhumuzun  derinliklerinden geçmiş olur böylece.:)     ResimSerram çok tşkler sayfamı ziyaret ettiğiniz için sevgilerle...





--------------------------------------------------------------

Back To Top




GONDEREN: IsTiKLaL on 10/03/2011 23:48:40



sana_degerr yazdı:

kahveler şahanede ablammm40 yıl bahene biz kahveyi içtikte 40 yıl değil 40 gün hatrı olmadı  ama konu sen olunca ee tadına bakayım ellerine sağlıkkk

Gel ablam sana en köpüklüsünden yapayım yanında da çikolata yada lokum ooo değmeyin kahve keyfimize





--------------------------------------------------------------

Back To Top




GONDEREN: sana_degerr on 10/03/2011 23:54:15


ooooo daha ne isterim ablam ellerine sağlık  en azından bilirimki o kahveyi bana ben oldugum için yaptıgını emeğine o güzel yüreğine sağlıkk

Back To Top




GONDEREN: IsTiKLaL on 10/04/2011 00:18:09



sana_degerr yazdı:

ooooo daha ne isterim ablam ellerine sağlık  en azından bilirimki o kahveyi bana ben oldugum için yaptıgını emeğine o güzel yüreğine sağlıkk

Nasılda canım kahve istedi gidiyorum yapmaya :)))) rica ederim ablam sizlerinde yüreğine sağlık hepinizin katılımları süper ben tşklerimi sunuyorum...





--------------------------------------------------------------

Back To Top
12/26/2024
Sayfa:  1 | 2 | Ileri >  Son >>



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***