Corneille “Dedikodu basit ruhlu insanların eğlencesidir” der. Okumayan, düşünmeyen, yazmayan insanlar konuşacak malzeme olarak gündelik insan ilişkilerini gündeme taşırlar. Neticede insanlar dağarcığında ne varsa onu ortaya koymaktadır. Hyman Rıckover “Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler kişileri konuşur” demektedir. Fikirleri konuşabilmek veriden bilgiye, bilgiden fikre giden yolda okumayı ve düşünmeyi gerektirir. Günlük insan ilişkilerini konuşmak ise hiçbir çaba ve yetenek gerektirmeyen basit bir davranış şeklidir.
Dedikoduda insan başkalarını kötüleyerek kendini temiz, dürüst ve yüce görme duygusunu tatmin eder. Başkaları hata yapar ama ben yapmam demenin dolaylı yoludur, dedikodu yapmak. Psikolojik bir rahatlık verir, eğlenceli bir eylemdir. Bu sebepten olacak ki Descartes, bunu “Başkalarını kötülemek için yapılan dedikodudan duyulan zevk, başkalarını düşürdüğümüz ölçüde kendimizi yükselttiğimizi sanmaktır.” sözüyle ifade eder. Oysa Çehov’un da dediği gibi “Başkalarının günahlarıyla kimse aziz olamaz.”
Dedikodu; kıskançlık, haset duygularımızın açığa çıkarılmasına ve konuşarak rahatlamaya yardımcı olur. Birisinin aşk dedikodularını ortaya atanlar genellikle aşkı yaşamak isteyip ama yaşayamayanlardan çıkar. Dedikoducular başkalarının güzelliğinden, kariyerinden, zenginliğinden, başarılarından rahatsız olurlar. Başkalarının üzüntülerine katılmak kolaydır. Ama başkalarının sevincine hasetsiz, kıskançsız katılmak olgun bir ruh asaletine sahip olmakla mümkündür. Dedikoducu ruh asaletinden yoksun kişidir.
Dedikodu kişiyi gündemde tutar ve kişinin kendisinde önemlilik duygusu uyandırır. Kimsenin bilmediği bilgileri bilmek duygusu dedikoducuda bir farklılık, üstünlük duygusuna yol açar. Onun için bu üstünlüğünü herkesle paylaşmak ister. Özel bilgi olarak düşündüğü şeyi hemen çevresine satarak gündemdeki yerini alır. Burada üzerine duygu ve düşüncelerini de ilave ederek söylentiyi yeniden üretir. Yani “dedi” ye biraz ek yaparak “kodu” ile besleyerek dedikodunun kıvama gelmesini sağlar.
Dedikodunun Zararları:
Dedikodu güven ortamını bozar. Dostluk ilişkilerini zedeler. Sağlıklı iletişimi ortadan kaldırır. Bir keresinde arkadaşım “Bir mecliste bulunuyordum erken kalkamadım çünkü kalktığım an arkamdan konuşacaklarını biliyordum. Başkalarının dedikodularını yapanların benimki de yapacaklarını düşündüm.” demişti.
Sokrates’e atfedilen anekdot oldukça ilginçtir. Bir tanıdık Sokrates’e rastladı ve dedi ki: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” Sokrates: “Bir dakika bekle.” diye cevap verdi “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna üçlü filtre testi deniyor”. “Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup; söyleyeceğini gözden geçirmek iyi bir fikir olabilir. Bu nedenle üçlü filtre testi diyorum. Birinci filtremiz gerçek filtresidir. Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?” Adam “Hayır” dedi, “Aslında bunu sadece duydum”. Sokrates; devam etti. “Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim, İyilik filtresini. Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey iyi bir şey mi?” Adam “Hayır, tam tersi” dedi. “Öyleyse” diye devam etti Sokrates; “Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtremiz daha kaldı: yararlılık filtresi. Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı?” “Hayır, gerçekten yaramaz.” dedi adam. “İyi” diye tamamladı Sokrates. “Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar bir şey değilse bana niye söylüyorsun ki?”
Dedikoduya karşı Sokrates’in üçlü filtresi tam bir panzehirdir. Dedikoduyu bertaraf eder iletişimi berraklaştırır. Dostluklar arasında oluşacak paraziti önler. Dedikodunun beslenmemesi, büyümemesi için dedikoducuların dedikodusunu paylaşmamak gerekir. Bir şekilde duymuşsan duyduğunla kalmalısın. Duyduğunu yeni birine söylemek dedikodunun ocağına odun atmaktır. Dedikodu yayıldıktan sonra hangi zihinlerde nasıl yerleştiğini kestiremezsiniz. Dedikodu gündemden düşüp zaman zaman tekrar gündeme gelir. Üzerine yeni eklemeler olur.
Bu nedenle dedikodunun hiç yapılmaması önemlidir. Aşağıdaki öykü bu konuda verilen en önemli örnektir. Bilge biri, hakkında dedikodu çıkaran kişiye “Yaptığın dedikodularla sadece bana zarar vermiyorsun. Birçok insan bundan zarar görüyor” demiş. Adam “Üzgünüm böyle olsun istememiştim. Tüm söylediklerimi geri alıyorum” diye yanıtlamış bilgeyi. Bilge adam, dedikoducuya “Yarın kuştüyü yastığını al, köy meydanına gel” demiş. Ertesi gün köy meydanında tepelik bir yerde buluşmuşlar. Bilge, adamın eline bir makas vermiş ve yastığı kesip içindeki tüyleri boşaltmasını istemiş. Yastıktan boşalan tüyler rüzgârla savrulmuş. ”Şimdi” demiş bilge, “Tüylerin hepsini toplayıp bana getir”. Adam bakakalmış “ Ama bu mümkün değil” diye cevaplamış “Baksanıza, bahçelerin en kuytu köşelerine kadar savruldular. Hangisinin nereye gittiğini bulmak zor ve toplamak imkânsız” Bilge bu kez; “Tıpkı senin başkaları hakkında sarf ettiğin sözler gibi dağıldı değil mi?” demiş bilge, “Yaptığın dedikoduların ne kadar uzak kuytulara ve köşelere gittiğini hangi zihinlerde hangi sonuçlara yol açtığını bilebilir misin?”
--------------------------------------------------------------------------- ----------------------------------
Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım var. Ama bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye.....