REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1601 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: SuKuT on 07/07/2011 17:09:42


Allah İçin Sevmek     

Yokluk aleminden varlık alemine geldik. Biz yok idik ve eğer Rabbimiz tarafından yaratılmasaydık asla var olamayacaktık. Var olmakla kalmadık insan olarak yaratıldık. Rabbimiz bizi sevdi de var etti. Rabbimiz bize değer verdi de bizi yarattı. Sevene karşılık sevgi gerek. Seven hele Yaratan Rab olunca o zaman sevgiyi derinleştirmek gerek. Sadece Yaratanı değil yarattıklarını da sevmek gerek.

Yaratılmışların özünde Yaratan vardır. Bu sebeple yaratılanlar yaratandan dolayı sevilmelidir. Allah için sevmek, sevginin merkezine Yaratanımızı koymak demektir. O’nun rızasına nail olmak için sevmek, O’nun bizi sevmesi için sevmek, O’nun sevgisine layık olmak için sevmek velhasıl O’nun için sevmek sevgiye gerçek misyonunu yükleyecektir.

var gaJsHost = (("https:" == document.location.protocol) ? "https://ssl." : "http://www."); document.write(unescape("%3Cscript src='" + gaJsHost + "google-analytics.com/ga.js' type='text/javascript'%3E%3C/script%3E")); try { var pageTracker = _gat._getTracker("UA-8027431-13"); pageTracker._trackPageview(); } catch(err) {}

 İnsanoğlu yaratılış itibariyle bir şeyleri sevmeye meyyaldir. Herkes farklı bir şeyleri sever. Bazıları maddeyi sever, maddede her şeyi aramaya çalışır, madde onun için değerlidir. Elde edilen şeyler ona zevk verir, keyif verir. Elde olmayan şeyler için sıkıntılar ile kendini harap eder. Dünya onun için her şeydir. Dünyalık her şeydir. Para maddenin merkezinde bulunur. Maddeyi sevenler maddi güce önem verir. Maddi güce önem veren her şeyin üstesinden kendisinin gelebileceğine inanır sonuç itibariyle aldanır. Böyle bir aldanma için Yüce Rabbimizin bir uyarısı vardır. Kur’an-ı Kerim’de bir ayette şöyle buyrulmaktadır.

“De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.”[1]

 

Kimi insan insanı sever ona değer verir. İnsanın olmadığı bir hayatı benimsemez. Hümanist yaklaşır. İnsanın her şeyin özüne yerleştirir. Bir bakıma güzel olan bu durum insana kendisinde olmayan birçok gücün yüklenmesiyle yanlış sevgi şekilleri ortaya çıkar. Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları sevmeye meyilli yaratılmıştır. Neslin devamı, hayatın paylaşılması için bu şarttır. Bazı insanlar bu sevgide yanlış yollara düşer, aşırıya gider bir insan için hayatını heder eder. Bazıları sevdiğine ulaşamadığı için Dinin haram kıldığı cana kıyar, intihar eder, kaybedenlerden olur. Bazen de Mecnun misali kişi Leyla’sını sever ama bu sevgi Leyla’da kalmaz onu geçip Rabbe ulaşır. İşte Rabbe ulaşan bu sevgide fayda vardır. Yüce Rabbimiz Müminlerin Allah’a olan sevgisini şöyle bildirmektedir. “İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını ‘eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür.”[2]

Sevileni Allah için sevmek, Sevilenden hiçbir karşılık beklememektir. İyilik yapıldığı zaman artan, kötülük yapıldığı zaman azalan bir sevgi değildir Allah için sevmek. Allah için seven kişinin dudaklarından şu mısralar dökülür.

Gelse celâlinden cefâ,

Yahut cemâlinden vefâ,

İkiside cana safa:

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

 

 

 

Müminler birbirlerini Allah için severler, Allah için sevmelidirler. Yüce Rabbimiz Fetih süresinin son ayetinde müminlerin birbirlerine karşı merhametli oldukları şöyle vurgulanmaktadır.

“Muhammed, Allah’ın Resülüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. Onların, rükû ve secde halinde, Allah’tan lütuf ve hoşnutluk istediklerini görürsün. Onların secde eseri olan alametleri yüzlerindedir.”[3]

Sevgili Peygamberimizde bir hadislerinde müminlerde bulunacak şu özelliklerin imanın tadının alınmasına vesile olacağını bizlere şöyle bildirmektedir. “Üç  özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.”[4]

Gönül mutlak manada bir şeylerle dolmaktadır. Bu doluşun adı sevgide olabilir, nefrette olabilir, başka şeylerde olabilir. Gönül boş kalmayacak ise ve dünya ve ahirette huzurlu bir yaşam geçirmek için gönlün sevgiyle dolup, nefret bir tarafa atılması gerekiyor ise, bu sevginin adı Allah (c.c.) olmalıdır. Böyle bir sevginin faydası elbette kendimize olacaktır. Dünyada Allah için sevmenin karşılığını tam anlamıyla alınmasa bile, mahşer meydanında gölgenin olmadığı bir zaman diliminde herkesin sıkıntı içerisinde beklediği ve bu bekleyişin bir an önce bitmesi için yalvardıkları bir zamanda arşın gölgesinde gölgelenmek ile karşılığı alınmaya başlanacaktır. Resul-ü Ekrem (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle buyuruyor. “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi  insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır:

1.Âdil devlet başkanı,

2.Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen genç,

3.Kalbi mescitlere bağlı müslüman,

4.Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan,

5.Güzel ve mevki sahibi bir kadının beraber olma isteğine “Ben Allah’tan korkarım” diye yaklaşmayan yiğit,

6.Sağ elinin verdiğini sol elinin bilemeyeceği kadar gizli sadaka veren kimse,

7.Tenhâda Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”[5]

Sevgi imanın bir gereğidir. Sevgi imanın bir tezahürüdür. İman olan kalpte sevgi eksik olmaz. İmanı kamil olan bir kalpte Allah rızası için sevmek eksik olmaz. Gerçek anlamda iman etmenin yolu inanan kardeşlerimizi Allah için sevmekten geçmektedir. Mümin diğer mümin kardeşinin, rengine, ırkına veya kim olduğuna bakmaksızın sevmelidir. Çünkü İnananlar kardeştir. Yaşam bulduğumuz bu asırda müslüman kardeşlerimizin içinde bulunduğu sıkıntılar olabilmektedir. Bu sıkıntılar ile sıkıntılaşmak gerekir. Bu sıkıntıların hayattan atılması için dua edilmesi gerekir.  Efendimizden yine bir hadis aktarmak suretiyle konumuzu daha iyi anlayalım. O şöyle buyurmaktadır.

 

Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selâmı yayınız!”[6]

İman kalpte olur, imanın gereği olan amellerde yapılır ise Yüce Allah böyle insanların kalbine gerçek sevgiyi yerleştireceğini bildirmektedir. İlgili ayette şöyle buyrulmaktadır. “İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman, onlar için bir sevgi kılacaktır.”[7] Yukarıda zikretmiş olduğumuz hadisle ayeti birleştirir isek, İman edilirse ve Yaratanın isteği ameller yerine getirilir ise sevgi kalpte var olacak, Sevgi kalpte bulunduğu müddetçe ve bu sevgi ile inananlar sevilirse iman kamil olacaktır. 

Allah için sevilmenin bir karşılığı vardır. Oda Allah tarafından sevilmektir. Bu sevginin yolu ise öncelikle Alemlere rahmet olarak gönderilen, Ümmeti olmakla şeref duyduğumuz gözümüzün nuru gönlümüzün sultanı Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) Efendimize tabi olmaktan, O’nun sünnetine uymaktan geçmektedir. Yüce Rabbimiz bu hususu ayet-i kerimede şöyle bildirmektedir.

“(Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”[8] Allah-u Teala tarafından sevilen bir insanı alem sevmektedir. Tekrar tekrar ifade etmek gerekirse Sevgimizin temelinde Allah Rızası olması kendi lehimizedir.

Gönülde sevgi olmayınca etrafta hiçbir kimselerde olmayacaktır. İnsanları bir araya getiren sevgidir. Kaba davranışlı olanlar, gönül kıranlar dünyada kendilerini yalnızlığa mahkum etmişlerdir. Yüce Yaratan Sevgili Peygamberimize hitaben bizlere şöyle buyurmaktadır. “O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.”[9]

İnsanoğlu sevgiye, sevmeye sevilmeye muhtaçtır. Sevilmeyen insanlar içe kapanık olurlar, insanlarla iletişim kuramazlar. Sevmeyen insanlar etrafa neşe vermezler, onlarla hiç kimse beraber olmak istemez. Sevgisiz bir kalp olmaz. Sevgisiz bir gönül boş bir kap gibidir. Sevgiyi kalbe yerleştirene sevmek ise Sevgilerin en büyüğüdür. Bu sebeple her neyi seviyorsak sevelim işin özünde Allah sevgisi olsun. O zaman sevgilerimiz asıl anlamına kavuşacaktır.

Bu yaşama bir kez gelmekte ve ayrıldıktan sonra bir daha dönme imkanı bulamamaktayız. Ölüm yakaladıktan sonra keşkeleri sıralasak da hiçbir fayda elde edemeyeceğiz. Bu sebeple Yunusun şu mısrasına kulak vermeliyiz.

"Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz."

Ana-babasını, eşini, çocuğunu, işini, arkadaşını ve insanları Allah için seven onlardan gelenlere daha rahat katlanacaktır. Temelinde Allah olan her şeyde bereket vardır. Sevgilerinde bereketlenmesi için Allah için sevmeye hepimiz mecburuz. Bu dünyaya kavga etmeye gelmedik. Bu dünyaya hayatımızı perişan etmek için, ahiretimizi hüsrana ulaştırmak için gelmedik. Bu dünyaya sevmek ve sevilmek için geldik. Bu dünyaya huzur ve mutluluk bulmak için geldik. Yunus Emre bu hususu şöyle dizeleştirmektedir.

"Ben gelmedim davi için
Benim işim sevgi için
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmağa geldim."

Vaazımızı İmam-ı Müslim’in kitabında yer alan ve Sevgili Peygamberimizin anlatmış olduğu bir menkıbe ile sonlandırıyorum. Ebu Hureyre’den rivayetle Efendimiz şöyle bir olayı bizlere aktarmıştır. «Bir adam başka bir köydeki kardeşini ziyaret etmiş. Bunun üzerine Allah onun için yoluna bir gözcü melek oturtmuş. Adam meleğin yanına gelince (ona) :

—  Nereye gitmek istiyorsun? diye sormuş. Adam :

—  Şu köydeki kardeşime gitmek istiyorum! cevâbını vermiş. Melek :

—  Onun üzerinde ıslâhına çalıştığın bir nimetin var mı? diye sormuş. Adam :

—  Hayır! Şu kadar var ki, ben onu Allah (Azze ve Celle) için sevdim, cevabını vermiş. Melek :

—  O halde ben senin o kardeşini Allah için sevdiğin gibi, Allah da seni sevdiğini bildirmek üzere Allah'ın sana gönderdiği elçiyim.» demiş.[10]

Yüce Rabbim bizleri Kendi Rızası için sevenlerden eylesin. Bizi birbirimizden ayırmasın. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

SuKuT

alıntıdır





--------------------------------------------------------------

12/28/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***