Bu gece hüzünler adımlıyor şehrin nem kokulu sokaklarını
Sanki tuhaf bir hüzzamı mırıldanıyor bütün kainat
Nedendir bilmem bir matem havası var her yanda
Kim öldü, kimi
Ne oluyor geceye, ellerim neden morarıyor
Eski zamanları yontan bu mermer taş da ne
Ne yapıyor bu Zümrüd_ü Anka Kuşu
Nerden geliyor bu bin yıllık gözyaşı kokusu
Yatağımı boğazlayan bu kara kabus da ne
Ne oluyor geceye, yüzüm neden ter döküyor
Tabutumu anımsatan omuzlardaki bu şey de nedir
Kime kanıyor bu yaralar, kime yağıyor şu kirli yağmur
Gözlerimi örseleyen bu siyah benekler de ne
Ne bu etrafta kol gezen arsız kara çamur
Ne oluyor geceye, vücudum neden titriyor
Üzüntüme sebep olan şey nedir, üstüme çöken bu
kasvet de ne
Yıldızları kim söktü yerinden, ay neden karanlığı yırtmıyor
Alevlere ne oldu, kenti sarmalayan bu duman da ne
Saatler neden hiç ilerlemiyor, zaman neden bitmek bilmiyor
Ne oluyor geceye, sesimi neden kimse duymuyor
Lokma lokma yutulan bu ucu kavruk tatlı şey de ne
Karanfil dolu bu kara sehpa kim için hazırlanıyor
Semayı gösteren bu eller kimin, ürkek ürkek yükselen dua da ne
Neden bütün başlar eğik, niçin beşeriyet böylesine hıçkırıyor
Ne oluyor geceye, neden hiç kimse tek kelime bile etmiyor
Ne oluyor geceye, geceyi benden kim çalıyor
Gün bitti, güneş battı, sokaklarda dolaşan katil bir tenhalık var
Nehirler kendi yatağında boğulmuşçasına sessizken
Ve susuzken pembe karanfiller,
Arsız çöller de anlamsız bir Bayram var
Gün bitti, güneş battı, dillerde ihanetlerle dolu cümleler
Ve yalanlar yol almış ilerlerken sözlerin ötesinde
Doğruların harflerinde paslanmış prangalar var
Her yanı sarmış küf kokulu yalnızlıkların ötesinde
Yakılan bir mum ile sönen bin koca ateş var
Gün bitti, güneş battı, havada ölüm sessizliği var
Titrek korkuların uçurumundan düşen bir ağıt
Geceyi ağlatan simsiyah bir bulut
Kulakları delercesine yükselen uzun bir sela
Ve artık bu kentte de, baharda ölen biri var