REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1244 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: BaSBuG__ on 02/26/2011 16:03:28


"Övünenler!" ile "Dövünenler!"..

Çılgınlığın doruklara çıktığı, buğulu atmosferin her yanı sardığı
dönemler yarınlara gebe büyük olayların ön habercisi gibidir.



Alınan kararlar derhal uygulamaya konulur ve ölçüm-biçim yapılmadığı
için ortaya çıkan ürün giyilecekse ya birkaç beden bol ya da dardır...



Ürün yiyilecek-içilecek türden ise, istenmeyen aş olduğu için ya karın
ağrıtacaktır ya da baş...



Yanlışlar ortaya çıktıkça yanlışları çağrıştıracak ve uygulanan herşey
yanlışların halkası olarak gittiği yere dek gidecektir...



Aslında gittiği yer başından bellidir ama kimse görmek istemez;
görenlerde bir süre sessiz kaldığından gördüğü halde söylemez...



Her iki durumda da gariplik uc noktada olduğu için, kayıplar blançosu
uzun çizelgeleri kaydetmekte ve kayıtların hesap pusulasını büyük bir
iştahla ellerini ovuşturanların önüne allayıp- pullayıp sürmenin
hazırlığı içerisindedir...



Garipliğin daniskası asıl buradadır; yutanlar ile yutulanların her
ikisi de zafer sarhoşluğu içerisindedir ve neyin zaferini
kutladıklarının farkında bile olmadıklarının beyinsizliği ile bilgelik
taslayarak tepinip durmaktadırlar!..



Çığırtkanların çığlıklarının ayyuka çıktığı bu dönemlerin asıl dikkat
çekenleri gerçekleri aklıselim izleyip, sessiz kalmayı yeğleyenler
olup; kazanacakları zaferin asıl sahipleri olarak beklemektedirler.



Onların bu vakurluklarının simgesi olan sağ duyuları, zaferin
asilliğinde nasıl davranılacağının da son göstergesidir...



Biz, bu asil göstergeyi dünyaya en son Kıbrıs Barış Harekatı'nda
göstermiştik...



O ünlü kanlı noelde banyo küvetindeki anne ile çocukların
kurşunlanmışlığını sinemize çeke çeke göstermiş ve uzun soluklu
suskunluğumuzun kahreden acısı ile kıvranarak akıl almaz sabır
göstermeyi seçmiştik...



Sonra dış egemenlerle iç hain işbirlikçilerin birlikteliğine tanık
olup buna karşın uzun soluklu suskunluğumuzu bebeklerin katledildiği
ve katledenlerin hainliğine karşın sabırla beklemiş ve kahrola kahrola
da sürdürmüştük...



Biz, dağdaki hainlere onlarca şehitin albayraklara sarılı tabutunu
taşıya taşıya da sürdürmüştük...



Biz, kimseyi dağa iteklememiş, kimseye kurşun sıkmamıştık ama sıkanlar
için durmaksızın af çıkartarak dağdan inmeleri çabamızı sürdürürken de
göstermiştik...



Biz, ellerinin kınası silinmeyen kuzularımızı bağrımıza basarken de;
altı delik ayakkabıları ile babalarını sonsuzluğa uğurlayan bebelerin
soğuk kış gününde ne olup-bittiğini anlamadıkları günlerde de
sürdürmüştük...



Biz, hayınlara "sayın" diyen patavatsız sözde demokratik aşiret
ağalarının palavralarını dinlerken de sürdürmüştük...



Biz, hemen her yerde ve her zaman bu tür tahrik kalıplarına kapılmamak
için içimiz yana yana her daim ve her yerde bu suskunluğumuzu
sürdürmüştük...



Biz, bize kurşun sıkanları, bağrımızdan hançerliyenleri, kafası
enfiyeli ne idüğü belirsizlerin tahriklerini ve saldırılarını bile
bile suskunluğu seçmiş ve muhatap alınmayan hainlerin özgürce
verdikleri yönlendirmeleri okuya - okuya, anlatılan palavraları
dinleye - dinleye sürdürmüştük...



Ama, artık o sessiz yığınlar yok!..



O sabırlı sağduyu sahipleri yok!..



O masalları dinleyecek gaflet uykusundakilerde yok!.



Hayın ile sayınların karıştığı ve yasal olarak yasa dışı bir uygulama
ile karıştırıldığı dönemin sonunda bunu beklemek ahmaklığını kimse ne
göstermemizi isteyebilir ne de buna artık cüret edebilir!...



Sabır taşları ne o köşkü aladan ne de teröristlerin paçavra bezleri
ile donatılmış zafer(!) otobüslerinden bakıldığı gibi
görünmemektedir...



Diş gıcırtıları, sessiz yığınların çeyrek yüzyıldır sıktıkları ve
sıkmaktan çoğunu yitirdikleri sağlam dişlerinden çıkmaktadır...



Ay-yıldızlı bayrak hep gönderde zaferlerle dalgalanmakta iken, hain
pusuların elebaşıları olan teröristlerin tuzaklarına düşen körpe
fidanların şehit cenazelerinde sessiz ağıtları ile dalgalanmaktadır...



Bir yüce ulus, kimseye kin-düşmanlık ve ayrımcılık asla besleyip
gütmeksizin birlikteliği ilke edinmiş iken, nankör ve hain ve de
satılmış işbirlikçilerin yaygaraları ile bugünlere getirilmiştir ve
hala susması,alışmadığı eziyete prangalı tutsak olması ve bu
propogalara boyun eğmesi istenilmektedir!...



Bunlara verilen yanıt açıktır ve nettir:



"Geçmiş ola!.."



Terörün sürdüğü, teröristin kahraman gösterildiği daha doğrusu
zevzekliğin daniskasının yaşandığı ve zorla yaşatıldığı son günlerde
böyle bir suskunluğun sürmesini beklemek en büyük zevzekliktir ki, kim
isterse istemekte özgürdür!...



Unutmadan!..



Dönem, "övünenler!" ile "dövünenler"in dönemidir ve kimin neye
övündüğü , neye dövündüğü henüz birbirine karışmışlıktan arınmamış
olsa da; sağduyu, bunu yüzyılların deneyimi ve Yüce Deha'nın ilkeleri
ile bir kez daha arındıracak ve her türlü oyun artık sonsuza dek
bozulacaktır...



Umudunu yitiren, 1919 a ve devamı yıllara baksın!..

12/26/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***