REKLAM

Paylaş:
RSS 1.0     RSS 2.0

Toplam bakislar: 1453 - Toplam yanitlar: 0

GONDEREN: BaSBuG__ on 01/26/2011 16:59:59


“AÇILMAK HÜNERSE”, TACİZ KAÇINILMAZDIR…!


Açılmanında yolu, yordamı vardır değil mi? Her önüne gelenin önünde “AÇILIP, SAÇILANA” ne dendiğini bilmeyen mi var!?
İki de bir “açılım hastalığınız” tutuyorsa klinik vaka zuhur etmiş demektir! İyi bir doktora, imkanları yeterli tedavi- teşhis merkezine ihtiyaç kaçınılmazdır! Ya tedavi edilir edebinizi takınırsınız, yada her türlü “TACİZE(!)” razı olursunuz!?
Zaten hastalığın belirtileri, “AVRUPA HAYRANLIĞI” karşılıksız “AŞKA” dönüştüğünde uç vermişti…! Avrupalı baktı ki ne isterse “emrin olur” anlayışında yerine getirilecek, yıllarca üzerinde titizlikle çalıştığı ne kadar “şehvani(!)” arzusu varsa ortaya döküverdi! Madem karşısındaki bu kadar “açılma heveslisiydi”, bu fırsat asla kaçmamalıydı!? Bağımlılık yaratılmalı, kale içten fethedilmeliydi!?
Sistem kurulmuş, “KARŞILIKLI ARZULAR” test edilmişti! AB’ne “girer gibi” yapılacak, arzu ve istekler canlı tutulacak, bizim açılımcılarımızın “içerideki planlarına” destek verilecekti! Aracılar zaten hazırdı! İçeriden ve dışarıdan “basın, medya, işbirlikçi” ne varsa, topyekün “AB” sürecine hizmet edeceklerdi! Tepkiler gelirse de bir şekilde önlenecekti…
Beklendiği gibi ilk tepkiler “mahallenin namusuna düşkün” Türk Milliyetçilerinden geldi! Bu kadar “açılıp, saçılmanın, karşılıksız sevdanın” pekte hayra alamet olmayacağını söylemeye başlamışlardı!? Ne var ki bizim gibi “PARANOYAK” teşhisiyle susturulmaya çalışanları pek dinleyen olmamıştı o günlerde! Öyle ya, eğer bizler paranoyak isek sözümüzün bir değeri olur muydu!? “Kelin merhemi olsa” hesabı sözlerimiz dikkate alınmadığı gibi birde suçlu psikozuna sokulmuştuk…! Yetmemiş, içimize “eski tüfek sosyalist kırıntıları” dahil edilip, paçal yapılmış; gözdağı, yargılanma tehditleri altında derdest edilmiştik!
Açılım hastalığı AB süreciyle özdeşleştirilip “kırk katır mı, kırk satır mı” ikilemine mahkum edildiğinde akan sular durmuştu! Açılımcılar her karşı çıkana “AB’ne karşı mısın!?” Diye duvarı örüvermişlerdi! Ne devlet aşabilmişti o duvarı, nede başlarına gelecekleri anlayıp ta “ÇARK EDEN” askeri erkan!? Artık mahremiyetimizin bile bir anlamı kalmamıştı! Yasalarımız hallaç pamuğu gibi atılıp, “suçlu- bölücü- anarşist görüşlü- devlet düşmanı- Türk’e sövücü- kadın memesi düşkünü(!)- karma camii cemaatçi, kadın imamcı- itirafçı kılığına girmiş SÜZME İFTİRACI” önünde hiçbir engel kalmamıştı! Koskoca Türkiye “APAÇIK SUÇLU GÖSTERİ MERKEZİNE” dönmüştü! Sokaklar kapkaççı, tinerci, darpçı, çeteci, seri katillerin kontrolüne terk edilirken; meydanlarda “BÖLÜCÜ GÖSTERİLER” sıradanlaşmış, ne kaldırımlar yürünebilir, nede işyerlerinin güvenliği sağlanabilir olmuştu!
İşin kötüsü “açılım hastalığı” bulaşıcı özellikler gösteriyordu…! Yeni yetme zenginler türedikçe, yeni modalar- modeller podyumlarda “sere serpe” boy göstermeye başlamış, iş “TEŞHİRCİLİĞE(!)” kadar varmıştı! Türbanlı, tesettürlü defilelerde binlerce dolarla ifade edilen yüzükler, elmaslar, gözlükler, takılar… Bir tarafta çarşı- pazarda “artıkları” toplayarak ayakta kalmaya çalışanlar, diğer yanda “SON MODEL CİPLERDE” sosyetenin yeni versiyonları! Öncülüğünü “Reis-i Cumhurumuzun değerli mahdumlarının yaptığı” Osmanlı Sarayları’nın özentisinde davetler… Cumhuriyetimizin simgesi olan Atatürk’ün köşkünde “BÖLÜCÜLERLE BAŞBAŞA” yenen yemekler…
Artık “AÇILIM MODASI” iktidarımızın değerli başkanından cumhurun başına, oradan da “EŞKİYANIN BAŞINA” kadar yayıldı, serpildi… Türkiye Cumhuriyeti’nin nesi var, nesi yoksa “MÜZAYEDEYE ÇIKARILMIŞ ANTİKALAR MİSALİ” ortalığa saçılmış, “SAT!....SAT!… SATTIM!” Nidaları altında “PAZARLIK” masasında!
Mülkün sahibi ise olan biteni bir türlü kavrayamamış, hala şaşkın ve suskun…!?

 

 

12/26/2024



*** SanalKahve.com 2008-2023 ***