İçindeki Yaralı Çocuğa Mektup…
Yaralı yavrucak,
Başından aşağı, sonsuz bir sevgi döküyorum sana, iliklerine kadar hisset.
...
Sımsıcak, yumuşacık, pırıl pırıl, ışıl ışıl…
Ulaşsın bu sevgi her bir hücrene teker teker…
Hissettin mi?
Yaz yağmuru kadar ılık…
Bahar yağmuru kadar taze…
Sonbahar yağmuru kadar yoğun…
Kış yağmuru kadar karları çabucak eritiveren…
Anlayış ve Sevgi yağmuru bu.
Kabul et sen de bu yağmuru.
Yaz-kış, yeşil kalmayı başaran o çam ağaçları gibi…
Yağmuru güzel bir kabulle kabul et sende…
Hiç gördün mü?
Hiç baktın mı yağmurda çam ağacına?
Yağmur ancak bu kadar güzel kabul edilebilir…
Ancak bu kadar güzel taşınabilir.
Sen de soldurma rengini, kabul et ve taşı bu sevgi yağmurunu…
Sıcakla kaynar arası suyla alınan bir duş gibi…
İçini ısıtsın…
Sıcacık…
Korkma soğuklardan, sevgisizliklerden!!!
Sen sevgi üzerine yaratılmışsın.
Yaratan öyle uygun görmüş.
Hiçbir acı, hiçbir yara söndüremez içindeki bu sevgiyi…
Gömsen de en derinlere incindiğini, bir gün gelir kabul edersin sen de:
Evet, incinmiştin.
Evet, yaralanmıştın.
Evet, yaran hala taze.
Ama, unutma…
Yapımızın özü sevgi, tüm yaraları iyileştirecek güçte.
Tek yapman gereken içindeki o bağlantıyı koparmamak.
Evet, acı var hayatta, yok diyemem sana…
Ama özündeki sevgi hepsinden daha güçlü.
Acıyı hissetmemek için kesersen bağlantıyı, o sevgiye olan bağlantın da kopacak.
Düşme bu tuzağa, kesme bağlantıyı…
Tam tersi, özüne olan o bağlantıyı güçlendir.
Eski acılar çıksa bile gömüldükleri yerlerden, problem değil.
İyileşmeleri için önce ortaya çıkmaları lazım.
Sen de bırak kendini bu anlayış ve sevgi yağmuruna ki acıları eritsin.
Seni tertemiz, sıcacık, sevgi dolu ortaya çıkarsın…